Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞAHAN Gökbakar dün Instagram hesabından “Magazin denen pislik çukuru” diye başlayan bir yazı yazdı. Hatta yıllardır anlayamadığından da yakındı. Şahan’cığım, senin sosyal medyaya koyduğun fotoğrafların bile ana gazetelerde değil bu magazin denen pislik çukurunun eklerinde çıkıyor. Senin yaptığın o filmler var ya; işte onlar da bu pislik dediğin mecralarda çıkıyor. Hatta hani seni kimse tanımıyorken Cem Yılmaz’a laf attığın dönemler var ya; işte onlar da hep magazin denen pislik çukurunun eklerinde çıkıyordu. “Sadece işimle ilgili” diyorsun ya, o röportajlar da magazin denen pislik çukurunun eklerinde çıkıyor. Yani senin röportajın çıkıyor, yan sütunlarda da senin görmek istemediğin özel hayatlarla ilgili haberler oluyor. İvedik’lerinle ilgili röportajlarını da ekonomi, spor gazetelerine vermen lazım eğer bu pislik çukurunun içinde olmak istemiyorsan.

        Bunları yazmışsın. Fotoğrafı eklerken de çevir kazı yanmasın hesabından “İşini etik yapan” filan diye kurduğun cümlelerle tam anlamıyla bir cephe almak istemediğini ifade etmişsin. Ha bir de “Amaç TV kanalını, onun sahibini karalamak, o kanalla iş yapan isimleri yıldırmak” demişsin ya. Senin hangi TV ya da hangi kanal sahibiyle iş yaptığını bizim gazetede bilen yok. Dün özellikle tek tek herkese sordum. Kimsenin nasıl bir anlaşma yaptığınla ilgili bilgisi yok. Şehrin en gözde mekânına gidiyor, çıkışta da ışıkları kapattırıyorsan bu dünyanın her yerinde haberdir. Ve eleştiriye açıktır. Senin tabirinle bu magazin denen pislik çukuru senin evinin içine girip haber yapıyorsa, haklısın. O yüzdendir ki bu pislik çukurunun içinde sen de bir zamanlar derya deniz yüzüyordun. Çıktığın magazin programlarını hatırlarsın. Şimdi ünlü ve çok zenginsin. O yüzden hatırlamak istemiyor olabilirsin. Ama ben diyeyim sana gaza gelme Şahan! Şu meslekte çok gaza gelen hatırlıyorum şimdi esamileri okunmuyor. Hatta senin tabirinle magazin çöplüğünde olabilmek için takla atıyorlar.

        O ayakkabıya hangi kadın bakmamıştır?

        BİZ kadınlar için ayakkabı demek, mutluluk hormonu salgılamak demek. “Ayakkabı sevmiyorum” diyen bir kadına denk gelmezsiniz. Her gün ayakkabı satın alabiliriz. Güney Asya’nın petrol kralı Brunei Sultanı Hassanal Bolkiah’ın küçük oğlu Prens Abdul Malik’in muhteşem düğününün fotoğraflarını görmeyen yoktur. Eminim benim gibi birçok kadın gelin Rabiyatül Adeviye’nin Louboutin ayakkabılarına takılmıştır. Zaten biz kadınlar için Christian Louboutin’in başka bir anlamı varken bir de böyle bilekte som altın filan. E daha ne olsun? Ayak bileğinizde bile paha biçilmez bir bilezik var. “Ben asla bu ayakkabıyı giymem” diyen kadın yalan söylüyordur; emin olabilirsiniz.

        Sertab’dan bu kadar mı nefret ediliyor?

        SERTAB Erener’i yıllardır tanırım. Hatta onun yanında çalışan birçok kişiyi de çok iyi tanırım. Dikkat ediyorum da Sertab Erener’in Demir Demirkan’la ilişkisi bittikten sonra herkes eteğindeki taşları döküyor. Eski menajeri Elmas Derici’nin Sibel Can hikâyesi başlı başına olay zaten ama bir de basına yansımayan o kadar çok hikâyesi var ki Sertab’ın. Zaman zaman onunla çalışan herkes “Aman Sertab mı?” diye başlayan cümleler kuruyor. Tamam benim de bir gazeteci olarak pek güzel anım yok kendisiyle ama insanlar değişebilir değil mi? Yani Sertab’ın değiştiğini düşünmek istiyorum.

        Tamam eskiden çok şımarmıştı, sesi güzeldi, şarkıları dillerdeydi, Eurovision birinciliği gelmişti falan filan. Ama artık hiç kimse bu tarz şeylerle kimseyi göklere çıkarmıyor. O da bunun farkında olacak ki değişim sinyalleri gösteriyor. Yani Instagram’a koyduğu fotoğraflarında bile eski Sertab’dan eser yok. Eski Sertab burun kıvırırdı böyle fotoğraflar koyan insanlara. Şimdi de adının anılmasını istemediği Sibel Can’lı program sırf bu sebepten izlenecek. Bakalım ikili bu olaya nasıl bir gönderme yapacak?

        Diğer Yazılar