Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - İlk sözleri hemen “Sen biraz kilo mu aldın?” olur. Ama direkt, hemen. Ya da konuşacak bir şey bulamıyorlarsa “Sen biraz kilo mu aldın, verdin?” ile zaten 10 dakika muhabbet sürüyor.

        - Saçlarını mı değiştirdin? Sanki diğeri daha güzeldi.

        - Yüzüne bir şey mi yaptırdın?

        - Çok mu uykusuz kalıyorsun, gözlerin biraz şişmiş.

        - Eskiden daha renkli bir insandın. Bir şey mi oldu?

        - Yaşlandıkça huysuzlaşıyorsun.

        - Seni de benim doktora götüreyim, cildi muhteşem yapıyor.

        - Bu kıyafet seni biraz kilolu mu göstermiş?

        - Ayakkabı ayağını sıkıyor sanki, farkında değil misin?

        - Bu çantanın aynısından bilmem kimde de var.

        - Biraz önce şu kadın senin hakkında bir şey konuşuyordu. Hatta sana bakıyor sürekli.

        - Senin sevgilini biriyle konuşurken gördüm.

        Tatlı yiyelim tatlı konuşalım

        - Canan Karatay duymasın ama ben de bir tatlı canavarıyım. Ölüyorum, bitiyorum hatta sürekli yesem pek mutlu olurum durumundayım. Bir arkadaşım sayesinde tanıdığım bu kızların yaptığı tatlılara da bayılıyorum. Çocukluk yıllarında mutfaktan çıkmayan Ayşe Şenol ve Gülşah Bülbüloğlu’nun birlikte yaptığı tatlılar sizi sizden alıyor. Nişantaşı’ndaki Canella Bakery’yi bilenler bilir. Bir kere tadınca kurtulamıyorsunuz. Kızların gizli bir reçetesi var, büyülü olanlardan...

        - Gülfem Atalay’ın tatlıları da son zamanlarda favorim. Bodrum Yalıkavak Mufla’da tanıştım kendisiyle. Bir tatlı yapıyor aman diyeyim. Ben özellikle Türk kahveli tiramisusuna ve yeşil elmalı baklavasına bayılıyorum. Aslında irmikli panna cotta’sına da ölüyorum. Pek lezzetliler. Bu arada yaptığı tatlılar hafif gerçekten.

        Eleştirileri ciddiye almak

        BİR ay önce Bodrum’un en ünlü balıkçılarından Yalıkavak’taki Balıkçı Sait için bir yazı yazmış “Mekân büyük, dizi dizi masalar var. Üstünde floresan ışığı olunca kendinizi şehirlerarası otobüs yolculuğunda mola verilen bir tesiste gibi hissediyorsunuz” demiştim. Bodrum’un en gözde, en kalabalık, üstelik en pahalı mekânlarından birinden bahsediyoruz. O ışık olmuyordu.

        Mekânın sahibi Sait Bey, yazıdan sonra mekâna şöyle bir bakıp “Evet, çok haklı” diyerek bir gün sonra anında tüm aydınlatmayı değiştirmiş. Geçen hafta gittim, bir anda mekân gözüme değişik gözüktü. Önce şaşırdım, sonra kendisiyle karşılaşınca “Senin yazını okuyunca aydınlatma değişti. 30 bin TL’ye mal oldu ama iyi oldu” dedi ve gülüştük.

        Kendisini gerçekten tebrik ederim. Eleştiriyi ciddiye alıp hayata geçirmek daha da çok başarıyı getirir. Gerçekten bravo kendisine. Bir de şimdi gidip yemek yiyin mekânda. Daha çok keyif alacaksınız.

        Bir mekânı elemanları yok eder

        HER zaman söylüyorum. Öncelikle bir mekânda iş kapıdan başlar. Kapıdaki karşılama ne kadar iyiyse mekân da o kadar başarılıdır. Daha sonra hizmet eden elemanların önemi başlıyor. Eğer o elemanlar çalışmıyorsa, müşteriye kötü davranıyorsa, iyi hizmet etmiyorsa, bir güler yüzü bile çok görüyorsa vah ki ne vah! Birçok mekân sırf bu yüzden gidiyor. Patronlar “Kalabalık var, oh iş yapıyorum” diyor ama bazı detayları göremiyor. Mekân sahipleri özellikle bu detayı atlıyor. Lütfen elemanlarınıza siz güler yüzlü olun ki onlar da müşteriye öyle olsun. Yoksa dükkânlarınızın ömrü çok kısa olur. Ki bunun örnekleri çok fazla...

        Diğer Yazılar