Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yolda bir kaza olsun, durur izler.

        Biri intihar etmeye kalksa, durur izler.

        Adam kadını döver, durur izler.

        Adam apartmanın en tepesine çıkmışsa kafası kopar yukarıya bakmaktan, durur izler.

        Adamlar birbirine girer, kan gövdeyi götürür, durur izler.

        Kaza olur, ortalık toz dumandır, durur izler.

        Bomba tehlikesi var denir, durur izler.

        Yerde şüpheli bir çanta görünce durup izlemeyi bırak, tekme atarak kontrol eder.

        Bu liste uzar gider. İzlemeyi sever insanlarımız. Eğlenirken de durup izliyor herkes. Yıllardır yazıyorum. Sürekli yazıyorum. Dünyada hangi şehre gitsem oranın en ünlü mekânlarına da gidiyorum, en salaş yerine de. İnsanları izliyorum. Yabancılar genelde eğlenir, sohbet eder. Ellerinde asla cep telefonu göremezsiniz. Ama bizim insanımızda ne sohbet vardır, ne eğlenme. Ellerinde cep telefonları sürekli fotoğraf çekerler. Başkasını çekiştirir, kıyafetleri süzer ve dans edenleri durur izler. Şimdi yıllardır yazdığım mevzulara dönmeyeceğim. Bu klasik bir durum, ben yazmaktan sıkıldım, bizim insanımız durmaktan sıkılmadı. Memlekette birçok konu sıkıntılı ama yeme-içme sektörü de sıkıntılı günler geçiriyor. Geçen gün, Reina denince ilk akla gelen isim Ali Ünal’la sohbet ederken bu konu açıldı. Ali, “Sektör olarak keyifsiz günler geçiriyoruz. Özellikle yabancı müşteride ciddi azalma var. Yabancıların olması şu bakımdan iyi Esin, adamlar eğleniyor. Onlar eğlenince bir enerji oluyor ve mekânda güzel bir ortam oluşuyor. Türk insanı da o havaya girebiliyor. Ama Türk müşteri biliyorsun dans etmez. Şimdi daha bir sönük geçiyor” dedi. Aslında o kadar önemli bir şey söylüyor ki Ali. Anlayana tabii.

        Yeni değil

        ŞİMDİ birçok kişi “Ülke ne halde sen eğlenceden bahsediyorsun” diyebilir. Ülkenin hali ben kendimi bildim bileli sıkıntılı. O anlamda yeni acılar çekmiyoruz. Acıları yıllardır yaşıyoruz. Ama bir tarafta da evine ekmek parası götürmek zorunda olan insanlar var. O anlamda yeme-içme sektörü bitme noktasına gelmişken insanımızın kendi değerlerine sahip çıkmamasından bahsetmeye çalışıyorum. Yani bizim insanımız gerçekten eğlenmiyor. Sadece kim ne giymiş, kiminle çıkmış, kim hangi mekâna gitmiş onu görmek ve “Ben o mekâna gittim” demek için gece dışarıya çıkıyor. Sabah “Ah ne içtik, bak kaç mekân dolaştık” diye konuşmak için gece dışarı çıkanları biliyorum.

        Siz uyurken

        Emirgan’da iki kadın akşam yürüyüşünde. Kadınlar yürüyüşünde konu yakışıklı jönler. İkilinin en sevdiği Kenan İmirzalioğlu’ydu onu çok net anladım.

        Bebek dondurmacının önünde kuyruk var. İki kız “Akşama kadar diyet yapıyoruz bu saatte dondurma yiyoruz” dedi. Diğer kız “Sabah iki saat fazla yürür yakarız” diye cevap verdi.

        Ödülünü alan gidiyor

        YEME-içme mevzusundan konu açılmışken geçen akşam gittiğim ödül töreninden bahsetmeden olmaz. Dile kolay, Kenan ve Gül Erçetingöz 16 senedir ‘Gecce Mekan Oscarları’nı düzenliyor. Kolay iş değil. Memlekette ödül töreni düzenlemek de artık gerçekten hiç kolay değil. O gece yine kural değişmedi. Ödülünü alıp kaçmak sadece ünlü isimlere özgü bir şey değil. Mekân sahipleri de bunu yapıyor. İstanbul gibi dünyanın gözbebeği bir şehirde yeme-içmenin önemini vurgulayan bir ödül töreni var ve kimse sonuna kadar oturmuyor. Allah bu törenleri düzenleyenlere sabır versin, işleri zor. Bu yüzden Cengiz Semercioğlu ile bile ters düştük. Ben de onun baktığı yerden bakıyorum, yazıyorum ama beni anlamadı. Oysa bu memlekette kimse kimsenin değerini bilmediği gibi başarısını da kıskanıyor. Kimse kimseyi alkışlamak istemiyor.

        Diğer Yazılar