Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hande Yener, Hadise, Berksan beach açtılar. Hatta Hande Yener, Miami’de de beach açmaya hazırlanıyor.

        Tanem Sivar anneannesi, annesi ve yengesiyle Türkbükü Shipahoy’u geri alıp “Artık biz yapacağız” dedi.

        Okan Bayülgen, Bodrum’un içinde bar açıyor. Bu yatırımlar bana hep İbrahim Tatlıses’i ve daha birçok kişiyi hatırlatıyor.

        İbrahim Tatlıses de otel açtı, lahmacuncu zinciri kurdu. Mekânlar açtı, derken sonu hüsranla bitti.

        Mekân işinde yüzü gülen var mıdır gerçekten çok merak ediyorum. Tabii bir Nusret değil, yani işinize âşık değilseniz zor gibi geliyor bana.

        Çünkü yıllardır bu sektördeyim, bir de 4 yılı aşkın bu işlerle uğraşan bir sevgilim var. Kendisinden de gördüğüm kadarıyla tamamen deli işi.

        Tanıdığım birçok mekân sahibi gibi o da her gün, “Yok, bırakıyorum bu işi” diyor, ama sanki bu cümleyi kurmamış gibi 5 dakika sonra, “Mekânı şöyle yapacağım, böyle yapacağım, şu kadro geliyor” tarzında konuşmalara başlıyor. Delirmişler anlayacağınız.

        Ben de yıllardır bu sektörde mekân işi yapan birkaç kişiye, “Bu işte gerçekten bu kadar para mı var da herkes bu işe soyunuyor?” diye sordum. Buyurun yanıtları.

        Ali Ünal (Reina): Bu iş öyle kolay bir iş değil. Sanatçılar yıllardır açıyor ama süreklilik göstermiyor. Bence sadece eğlencesine açıyorlar, para kazandıklarını düşünmüyorum. Ama bu durum sektörü aşağıya çekiyor maalesef.

        Lal Dedeoğlu (Bej): Valla hepsine Allah kolaylık versin, ben manevi olarak çok hayrını gördüm ama maddi olarak daha bir hayrını görmedim.

        Erol Kaynar (Sortie): Bu bir heves. İstanbul’da açılan mekânların yüzde 90’ı bir sene içinde kapanıyor. Bu söylediğim çok önemli. Bu bir facia. Yeteri kadar para kazanılsa kapanır mı? Sanatçıların bu işi yapmak istemelerin sebebi, tamamen kendilerini gündemde tutmak istemeleri. Kâr-zarar olaylarına bakmıyorlar.

        Metin Fadıllıoğlu (Ulus 29): Dünyada da benzer şöhrete sahip kişiler para yatırmayıp, bazen zarara da karışmayıp cirodan para alarak isimlerini marka olarak verirler. Belki benzer bir durumdur. Çünkü göründüğü gibi kolay işler değil.

        Ali Sayar (5 Oda): Sezonluk mekân işinde kazanç çok ince bir çizgide. Eğer mekân kirası uygunsa, az yatırımla şık ve güzel bir yer yaratılıyorsa, az personelle verim alınıyorsa, işi bilen mekâncı olursa kazanç olur tabii. Ama bu işe herkes doğru düzgün, hesap kitap yapmadan balıklama daldığı için çok hüsrana uğrayan var.

        Uğur Karabayır (Hardal): Bu iş tahmin edildiğinden de az kârlı bir iş, eskisi gibi değil. Sanatçıların bu işe girmesinin sebebi, popüler bir meslek grubu olduğu için tercih etmeleri. Sanatçıların sektöre yatırım yaptığı mı yoksa farklı yatırımcılarla isim karşılığında iş birlikteliği yaptığı mı en önemli konu. Mekân açmaktan daha önemlisi, mekânların iş yapabilirliğidir.

        24 SAATLİK HAYATLAR YAŞIYORUZ

        Tam da böyle işte Snapchat’te hayat. Bir görüntü koy, 24 saat sonra silinsin.

        Snapchat’te bir resim ya da video için 10 saniye kademeli süreler var. Ama artık insanların o 10 saniyeyi izlemeye bile tahammülü yok.

        Görüyorum etrafımda Snapchat hastalarını. Doğru düzgün kimseyi izlemiyorlar. Üzerine tık tık hızlı bir şekilde basıyorlar.

        Ben de dahilim bu hızlı hayat süren gruba. “Ne oluyor, kim nerede ne yapıyor?” hızlıca geçip kendimi seyre dalıyorum. Anlayacağınız, günden güne tehlike çığ gibi büyüyor.

        Herkes ünlü olmak istiyor. Herkes kendinden söz ettirmek istiyor. Herkes koluna taktığı çantalarla Bebek’te üç-beş tur atmak istiyor.

        İTİRAF EDİYORUM

        - BADE İşcil ve Malkoç Süalp’in boşandığını duyunca şöyle derin bir “Oh” çektim. Tabii ki evliliklerin bitmesine çok üzülüyorum. Hele ki ortada bir çocuk varsa. Ama bu ikisi hem kendilerini hem bizi o kadar yıprattılar ki boşanmaları o anlamda bir rahatlık yarattı. Ama bu ikiliye hiç güvenmiyorum. Bende “Birkaç sene sonra nikâh masasına tekrar oturabilirler” hissiyatı yaratmıyorlar dersem yalan olur.

        - Maç yorumcusu değilim. Hâlâ ofsayttan anlamıyorum. Maç sevgim milli maç ve derbilerle sınırlıdır. Ancak çok iyi maç yorumları programlarını izlerim. Çünkü çok eğleniyorum. Neden mi? Çok yanar dönerler de ondan. Örnek veriyorum: Fatih Terim’i yerden yere vuranlar önceki akşam “Müthiş taktik uyguladı” diye öve öve bitiremiyorlardı. Çok iyi sitcom değil mi?

        Diğer Yazılar