Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİZ yemeği seven bir milletiz. Yemek için kilometrelerce yol yaparız. Her türlü yemek nerede güzelse ve yerinden getirtiliyorsa uçarak gideriz. Lahmacunun da tatlının da hasına bayılırız. Uçakla, otobüsle, kargoyla demez; süt, yoğurt, kaymak ve tatlı getirtiriz. Uçakta bidon bidon su taşırız. Özellikle tepsi tepsi Antep İmam Çağdaş’tan tatlı getirtenler var. Mekânlarda da yerinden gelen tatlı, meyve için uçarız.

        Kucağında kuzu seven, etlerle aşk ilişkisi yaşıyor gibi fotoğraflar çektiren, gömleğinin düğmesini açıp Nişantaşı sokaklarında saçlarını savura savura dolaşan Nusret’in de her zaman yemeği ve fiyatları konuşulur. İşte malumunuz tam da böyle bir durumda Antep’te meşhur tatlımız havuç diliminin 1 dilimi 4 TL iken, Nusret’te 32 TL. Adamcağız da haklı kardeşim. Oradan buraya gelene kadar kaç kilometre var siz biliyor musunuz? Kilometre başına bir fark olsa havuç dilimi 8 kat farkla İstanbul’da masanıza geliyor.

        2 kişi 600 TL hesap

        PEK böyle şeyleri yazmam. Hatta çok dikkat ederim. Her türlü işletmenin ayakta kalmasından yanayım. Ama İstanbul’da 2 kişi Boğaz manzarasında yemek yiyip 600 TL ödüyorsa çok üzülüyorum. Çünkü böyle işletmeler yavaş yavaş yok oluyor. Ayakta kalamıyorlar. Bunun örnekleri çok. Reina’nın içine Karaköy’deki Goya açıldı, biliyorsunuz. Ben birkaç kez bir şeyler yazdım bu mekânla ilgili. Hatta oranın basın işleriyle ilgili kişiler beni arayıp “Bize takmışsın. Sahipleri öyle düşünüyor. Seni yemeğe davet etsek” dediler. Tövbe tövbe! Neden takabilirim? Hadi sanatçılar bunu diyor da, mekâna neden takayım? Bıktım bu sözden.

        Davette hiçbir sıkıntı yok. Denk gelemedik sadece. Tabii ki giderim, seve seve giderim. Ama davet edilsem de, yediğim yemeğe para ödemesem de hangi mekân olursa olsun bir sıkıntı varsa yazarım. Davete bir kere icabet edilir. Mekânın çok pahalı içkilerini açtırıp en pahalı yemeklerini yiyip “Onu getirin, bunu getirin” kaprisi yapmadığım, daha sonra gitti ğimde de hesap ödediğim için bir sıkıntı olduğu zaman yazabiliyorum. Haliyle bu bir özgürlük. Neyse, konumuz bu değil. Geçen akşam 2 kişi bu mekâna gidip 1 şişe yerli şarap, 1 kokteyl, 1 bonfile, 1 ördek (ördeği beğenmeyip geri göndermişler), 1 kuşkonmaz, 1 tatlı, 3 kahve yiyip içiyor. Bu mönüye gelen hesap 598 TL. Bahşiş 100 TL. 30 TL de otopark. Hadi bakalım siz çıkın işin içinden. Kişi başı 300 TL hesap ödüyorlar. En has balıkçıda bile bu hesap gelse adamın kafasına atarlar.

        Müşteri kazıklandığı yerden sessiz sedasız el ayak çeker. Çekmediği yerlerde de başka muhabbet vardır. Aman dikkat! Bu yazılar size takıldığı için sizin daha çok ayakta kalabilmeniz içindir. Bunu anlayan mekân sahibi de, sanatçı da marka olur.

        SİZ UYURKEN

        Bodrum mantıcı, gece yarısı olmuş, masadaki herkes “Getir, çıtır bihter getir” diyor. Masadaki herkes çıtır bihterden 1 değil 3-5 tabak yedi. Masadakilerden biri arkadaşına “Nasıl eriteceksin? Gece yarısı bu kadar mantı yenir mi?” dedi, Çocuk “Şimdi denize atlar sabaha kadar yüzerim, olur biter” diye yanıtladı.

        SAAT 03.00, denizden sesler geliyor. Çocuk denizin içinden kız arkadaşına “Şimdi denize girmezsen seni terk ediyorum” diye bağırıyor. Kız da “Deli misin? Saat kaç olmuş, korkarım” diyor. Çocuk da “Gel gel, ben seni koruyacağım” diyor.

        Diğer Yazılar