Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖNCE Gökhan Özen’in ‘Değişir Dünya’ klibi geldi Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde. Ardından Edis’in klibi yayınlanmaya başladı: ‘Dudak’. Görüntüler harika. Köprüden bihaber kişi “Neresi burası? Hangi köprü? İnanılmaz. Dünyanın neresinde acaba” diye araştırmıştır. Köprü çok güzel ve ihtişamlı gözüküyor. Yakında birçok dizi, sinema filmi ve klibe daha ev sahipliği yapacak belli. Ki zaten yapmalı da. Görelim, sık sık görelim. Daha çok görelim. Gecesini ayrı görelim, gündüzünü ayrı.

        New York’taki Brooklyn Köprüsü’nde geçmeyen klip, sinema filmi yok neredeyse. Artık öyle hafızalara kazınmış durumda ki köprünün üstüne çıktığınız zaman yabancılık çekmiyorsunuz. Sanki yıllardır o köprünün üzerinden geçip gidiyorsunuz gibi bir izlenim var. New York’a ilk gittiğimde hep o hisse kapıldım zaten. Tüm köprüleri, caddeleri, sokakları bir plato. Her sokakta “Bilmem ne filmi bu sokakta” diyorsunuz. O yüzden önemli yerlerin klip, dizi ve sinema filminde görünmesi iyidir. Süperdir hatta. Bunu çoğu zaman yaşadık. ‘Asmalı Konak’ Kapadokya’da çekildi, akın akın turist yağdı memlekete. Bunun gibi çok örnek var.

        Değişir dünya sen inandıkça

        GERÇEKTEN değişir mi, benim pek umudum kalmadı ama Gökhan Özen ümidimizi kırmamamız, kenetlenmemiz için harika bir klip çekmiş. ‘Maske’ isimli albümünde bulunan ‘Değişir Dünya’ya çeşitli ülkelerden insanlara dil, din, ırk ayrımı yapmadan el ele kenetlenmemiz gerektiğini anlatan bir klip.

        Gökhan Özen’in iki kızı Deren ve Deren Su da klipte rol alıyor. Yani diyor ki “Geleceğimiz çocuklarımız güzel bir dünyada yaşasın.” Evet yaşasın. Biz de istiyoruz ama nasıl? Özellikle bu kadar umutsuzlukların her gün peşi sıra geldiği günlerde nasıl olacak bilmiyorum.

        İnanmaya devam o zaman. Güçlü durmaya, yılmamaya devam.

        Cezalarını biz kadınlar verelim

        MADEM çıkmıyor bu cezalar, madem kadına şiddet, taciz, tecavüz davalarından tam bir sonuç çıkmıyor; biz kadınlara verin de biz cezalandıralım o adamları. Mesela en son bayramda hemşire Ayşegül Terzi’yi ‘şort giydiği için’ tekmeleyen İzmir’de iki tacizcinin, “Bana kimse hayır diyemez” diye tekmelediği genç öğretmenin tacizcilerini verin bize. Biz gerekeni yapalım.

        Yazık değil mi? Gerçekten bunun sonu gelmeyecek mi? Adamın “Şortu uygun yerde giymedi” açıklaması ne demek? O savcı, hâkim bu kararı verirken “Benim de kızıma böyle bir şey yapsa” diye baksa bu davaya. Yoksa “Aman kızım sokakta sakın şort giyme” diye mi uyaracak?

        Yıllardır yazıyorum, çiziyorum. Ben çıkamıyorum işin içinden. Yıllar geçtikçe ilerlememiz, bu konuları aşmamız gerekiyorsa da aşamıyoruz. Daha da geriye, bizim bilmediğimiz bir noktaya doğru yol alıyor.

        Kimseyle göz göze gelmiyorum

        ÇOK yazdım yıllardır, ‘Siz Uyurken’ ben sokaklarda geziyorum. Kimi zaman tek başıma geziyorum. Çoğunlukla tek başıma gezdim yıllardır. 90’lardan bu yana... Ondan önce de hiç korkmazdım. Issız bir sokakta arkama sürekli bakıp “Acaba biri mi takip ediyor?” demezdim. Şimdi diyorum.

        Özelikle son birkaç senedir korktuğum gibi hiçbir zaman korkmuyorum. Geceyi bırakın akşam üzeri bile, sabah bile çekiniyorum. Kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyorum. Çünkü rahatsız oluyorum bakışlardan. Böyle değildi, asla böyle değildi. Asla kimse kimseyi rahatsız etmiyordu. Gece eğlenmenin bir adabı vardı. Tamam laf atmalar olurdu ama uzamazdı. Devam etmezdi. Kulüpte, kalabalıkta bir adap vardı. Ama şimdi yok. Kadınları öyle rahatsız eden bakışları var ki erkeklerin, inanılmaz korkutucu, gerçekten çok korkutucu çok.

        Allah yardımcımız olsun. Bu ülkede yaşayan tüm kadınların yardımcısı olsun. Ama yılmak yok. Sinmek yok. Eve kapanmak yok. Hayata devam. Yaşamaya devam. Sosyal hayatımızı yaşamaya devam. Gerekirse şortla, gerekirse pantolonla.

        Diğer Yazılar