Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yeni bir seneye girdik girmesine ama tuhaf stresli günlerden geçiyoruz.

        Bu yıl güzel mi, değil mi şahsen henüz ben karar veremedim. Bir sene gibi süren Ocak ayı sonrası hayata tutunmaya çalışıyoruz sanki. Çünkü kiminle konuşsam bir değil bin dert.

        Bir sıkıntı.

        Ters giden işler.

        Zengin de mutsuz.

        Fakir daha da mutsuz.

        Orta halliden haber yok. Anlayacağınız karışık, karmaşık, keyifsiz derken "Müzik iyileştirir" diyerek sarılıyorum yeni şarkılara. Pandemi falan filan derken müzik dünyası şükür bir şeyler yapıyor. Yapmaya çalışıyor. Yeni şarkılar da sıra sıra çıkıyor. Kimisine sarılıyorum, kimisini de es geçiyorum. Ama hepsini dinliyorum.

        En son, Mahsun Kırmızıgül, Ferhat Göçer, Sinan Akçıl, Aynur Aydın, Göksel, Deniz Seki, Ece Seçkin, Hande Ünsal'ı dinledim. Derken şarkılara sarılmak istiyorum. Avazım çıktığı kadar bağıra, çağıra şarkı söylemek istiyorum.

        Deniz Seki'nin yeni şarkısı "Sızı"nın sözü ve müziği Ayla Çelik'e ait. Ki dinler dinlemez aşık oldum. Tam bir Ayla Çelik şarkısı. Nasıl güzel, nasıl naif. Ve dinle dinle gerçekten dertlen şarkısı... Çok sevdim. Ki Ayla Çelik'te kendi yeni şarkısı için şu ara stüdyoda. Gece gündüz çalışıyor. Aylar önce bana dinletmişti. O şarkıyı dört gözle bekliyorum.

        Hande Ünsal'ın ben ciddi fanıyım. Her şarkısına bayılıyorum. Daha "Bu ne ya olmamış" dediğim bir şarkısı olmadı. Son "Ah Anlatsam"ını da listeme aldım vazgeçilmezim yaptım bile.

        Göksel'in "Haklıydın"I da bayıldım. Ki özlemişim uzun süredir Göksel'den böyle bir albüm gelmemişti.

        Mahsun Kırmızıgül geldi "Hoş Geldi"... Daha doğrusu Mahsun'un 16 yıl aradan sonra çıkarttığı "Hoş Geldin"i zaman zaman açıp dinliyorum. Şarkıları güzel. Dinledikçe de sevdiriyor kendini. Mahsun artık bu kadar ara vermemeli. Sahnelere de çıkmaya başlamadı. Daha sık sevenleriyle buluşmalı.

        Sinan Akçıl, "Piyanist 2"yi, Ferhan Göçer, "Z Kuşağına"yi, Mabel Matiz "Hanfendi"yi de çıkarttı. Şarkı söylemek lazım. Avazımız çıktığı kadar. Belki dertleri, sıkıntıları az da olsa unuturuz. Geçer biter...

        Şaziye günlerine ışınlanmak

        Şaziye günlerine ışınlanmak
        0:00 / 0:00

        Ya yaşımız ya da dönem gereği sanırım bizler artık pek eğlenmiyoruz. Çünkü hep bir şeyler eksik.

        Pandemi öncesi ve sonrası diye de zaten ikiye ayrılır oldu gece hayatı.

        E gündem de malum. Keyif, tat, tuz hep eksik. Hep bir şeyler eksik.

        Ama tabii bir yerden de tutmak, keyif almak, nefes almak gerek. Geçen hafta Cumartesi uzun süredir niyet ettiğim Baran Bayraktar'ı dinlemek için Kuruçeşme'deki Korto'ya gittim.

        Baran sahneye çıktı. Bir şarkı, iki şarkı, üç şarkı derken, bir an kendimi eski Şaziye günlerinde hissettim. Ki benim ve benden önceki neslin çok iyi hatırladığı bir Şaziye geceleri vardır. Kenan Doğulu sahneye çıkar ve efsane sahne yapardı. İstanbul ve sonrasında Bodrum'da Şaziye geceleri yaşanmaya başladı ki, hiç unutulmaz.

        Başkaydı... Keyifliydi. Dönem gereği de güzeldi galiba... O yüzden hala aklımızda. İşte o gece Baran ile o duyguya gittim bir an.

        Baran'ın sahnesi ve tarzı gereği çok rahat. Ekstra rahat hatta ve izleyenleri ile de farklı bir kontak kuruyor. Herkesin tarzı olmayabilir ama daha önce hiç dinlemeyen bile sabahına "Baran'da çok eğlendik" diye uyanıyor.

        Demek bu mayayı sessiz, sedasız tutturmuş izleyicisi ile Baran. Sessiz sedasız diyorum çünkü Baran öyle şarkı üstüne şarkı yapan, sürekli gündemde kalma çabası içinde olan hatta magazin sayfalarında görünen biri değil. Gece hayatında iş yapıyor ve çıktığı yerlerde de ciddi kemik bir izleyiciye sahip.

        İşte olayın sihri de burada.

        Her Cumartesi akşamları Korto'da. Aklınızda olsun. İzlemediyseniz listenize alın derim.

        İkinci kez olur mu?

        İkinci kez olur mu?
        0:00 / 0:00

        Sinan Akçıl ile Burcu Kıratlı ikinci kez deneyip yapamadı. Şimdi yine boşanma kararı aldı.

        Demet Özdemir ve Oğuzhan Koç ilişkilerine ikinci bir şans verdi. Yeniden deneme kararı aldı ve barıştı.

        Şimdi şöyle bir değerlendirelim.

        Evlilikte ikinci bir şansa inanmayanlardanım. Sinan ve Burcu ikinci kez o imzayı atmayıp, bir kez de evlenmeden deneseydi belki daha iyi olurdu. Fakat o imza ikinci kez atılınca olmuyor. Maya tutmuyor. Hatta bu sefer daha da kötü bozuluyor.

        Fakat Demet ve Oğuzhan'ın ikinci denemelerine sevindim. Ki en başta "Bir kez daha bir araya gelecekler" demiştim. Çünkü bir şeyler eksik kaldı onların ilişkisinde. Saçma bir sebepten saçma bir şekilde ayrıldılar. Duygusal bir anda ilgisizlik ile karar verilmiş bir bitiş şekli yaşandı. Ve yeniden bir araya geldiler. Peki diyeceksiniz ki, "Bu sefer olur mu?"

        Onu bilemeyiz elbet. Ama ben ikinci denenen olaylardan pek iyi sonuç çıktığı daha şimdiye kadar görmedim. Yani uzun soluklu bir şey olmaz ama denemekten de zarar gelmez.

        Akılda kalacağına denemek iyidir.

        Diğer Yazılar