Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SON zamanlarda sürekli yeni neslin ne kadar fazla para harcadığını konuşuyoruz yazıyoruz çiziyoruz. Bodrum, Alaçatı gibi yerlerde anne-babalarının kredi kartlarıyla hem gündüz beach’lerde, hem de gece kulüplerde harcadıkları paranın fazlalığını tartışıyoruz. Geçen gün bir arkadaşımı ziyaret etmek için Kapalıçarşı’ya gittim. Konu kısa bir süre önce Kapalıçarşı’ya gelen dünyanın en zengin ismi Bill Gates’in 15 yaşındaki oğlu Rory John Gates’e geldi. Meğer Rory kısa süre önce ülkemize gelmiş. Arkadaşlarıyla birlikte tatil yapmış. Bu sırada da Kapalıçarşı, Sultanahmet, Yerebatan Sarnıcı gibi yerleri gezmiş. Kapalıçarşı’da bir şeyler beğenmiş ama Rory’ye sadece 200 dolar harçlık verildiği için hiçbir şey alamamış. Hatta yanında kendisine tercümanlık yapan ve gezdiren insanlar pazarlık yapıp çocuğun sadece 200 dolar harçlığı olduğunu söylemişler. Ama hiçbir şey alamadan eli boş bir şekilde çarşıdan çıkmış. Bizim esnaf ise “Dünya zengini adam çocuğuna kural koymuş, o kadar harçlık vermiş. Bizim Türklerin çocukları ne alışverişler yapıyor. Aklınız durur” diye konuşuyorlar kendi aralarında. Evet aslında dünyanın en zengini de olsa, en fakiri de olsa çocuğuna kural koyması pek şahane bir durum. Çünkü ben 15 yaşındaki çocukların ne paralar harcadığını biliyorum ki gerçekten vahim. 30 yaşına gelse alacağı, almak istediği hiçbir şey kalmayacak. Ya da almak için çaba sarf etmeyecek. Nasıl olsa babamın var diyecek. Bill Gates’in yaptığı durum bana göre pek bir şahane. Sonuç olarak Rory’nin oteli, gideceği yerlerde yiyeceği yemeğin parası ödenmiş. 200 dolar harçlık yanında bulunsun diye verilmiş belli ki. Bu durum bizim sonradan çok fazla zengin olan ve çocuğu sussun, başına gelmesin diye milyonlarca para veren anne-babaya da örnek olur inşallah.

        SON GÜNLERDE en sık duyduğum

        ■ Ne olacak bu Türkiye’nin hali.

        ■ Çocuklarımı Türkiye’de büyütmem.

        ■ Kaçmak istiyorum bu ülkeden.

        ■ Bir B planın var mı?

        ■ Artık bu memleketin insanı insan değil.

        ■ İnsanlar çok mu kötü olmuş, bana mı öyle geliyor?

        ■ Zannediyorum herkes çok kötü olmuş. İyi bir kişi yok.

        ■ Neden hep kazıkları en yakın insanlar atar.

        ■ Kiminle konuşsam inşaat işine girmiş.

        ■ Herkes ultra zengin olmak istiyor.

        ■ Şu an dolunay, rejime girmek doğru değilmiş.

        Durumumuz VAHİM Mİ?

        BU liste uzar da uzar. Gerçekten insanlar sürekli bir şeyleri dert ediyorlar farkında mısınız? Etrafımda herkes sürekli bir şeylerden yakınıyor. Yakınmadıkları zaman da ellerinde telefonlarla ya birilerini like etme derdinde ya da kim nerede ne yemek yemiş, nereye gezmeye gitmiş onu araştırıyor. Sürekli bir gözetleme ve mutsuzluk hali. Bize bir şey oluyor ama ne? Tuhaf durumlardan geçiyoruz. Astrologlar “Sabır geçecek” diyor. Ama bu durum hiç geçmiyor hep aynı hallerdeyiz.

        Konsere gitmeye KORKUYORUM

        Ayşe Özyılmazel önceki gün köşesinde “Amaan ne konseri selfie çekelim selfie” diye bir yazı yazmış. Ayşe o kadar doğru bir yazı yazmış ki inanın bana pazar akşamı İTÜ Stadyumu’nda Pharrell Williams konserine sırf bu yüzden gitmedim. Çünkü en son Justin Timberlake konserinde aynı duygulardaydım ve o kadar kötü bir gece geçirdim ki. Ben dans etmek isterken sağımda solumda herkes fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşma derdindeydi. Bir türlü havaya giremiyorsunuz, “Ben de çekip koymalıyım” moduna sokuyorlar sizi önünüzde sahneyi arkasına almış siz dans ederken size doğru dönmüş güzel bir fotoğraf yakalamaya çalışan insanlar. Bir değil, birkaç kez bunu tekrarlayan insanlar. İnternet çekmiyor, onunla uğraşıyorsunuz. Haliyle kimse de eğlenmiyor. Herkesin ellerinde telefon, kafası yerde. Sadece “İşte ben buradayım. Siz konsere gelemeyenler” tadında bir paylaşım yapmak için. Hepsi bu anlayacağınız. Kimsenin gerçekten eğlendiği yok. Şimdi 16 Eylül’de Lady Gaga var. Ki eminim her dakikası konserin böyle geçecek. İnanın sırf bu yüzden konsere gitmeye korkuyorum. Gitmek istiyorum ama gidince yaşayacağım sıkıntıyı bildiğim için gitmek istemiyorum. Ha bir de konser alanına gitme ve oradan çıkma çilesi de eklenince işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor bu memlekette konser izlemek. Konserde zaten insanımız eğlenmiyor, eğlenene de izin vermiyor. Çıkışta fırsatçı taksiciler 10 TL yazabilecek yere 100 TL istiyor. Daha saymak istiyorum ama saydıkça yenileri ekleniyor tuhaflıkların düzeleceği yok anlayacağınız.

        Diğer Yazılar