Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Partili Ayhan Ogan’ın “Yeni bir devlet kuruyoruz” cümlesi 3 gündür tartışılıyor.

        Aslına bakarsanız “Tartışılıyor” lafı yanlış.

        Bölünmüş Türkiye’nin mahallelerinden birinden Ogan’a yönelik sert eleştiriler var.

        Diğer mahalle ise sessiz.

        İki mahallenin ortasında hangi mahalleye yerleşeceğine tam olarak karar veremeyen Devlet Bahçeli ise sessizliğinin ardından dün öğleden sonra, “Bu devleti yıkacak daha anasından doğmamıştır” diyerek bildik üslubuyla konuya dahil oldu.

        Bizim mahalleden Ayhan Ogan’a dümdüz gidenlerin aksine ben Ogan’a hiç ama hiç kızmadım.

        Çünkü doğru söyleyene kızmak gibi bir âdetim yok.

        Ayhan Ogan, doğruları söylüyor.

        Katılırsınız katılmazsınız, kurdurursunuz kurdurmazsınız ama Ogan’ın dediği gibi “Yeni bir Türkiye” kurmak istiyor AK Parti.

        Ogan’ın bunu söylemesinden önce biz kendi aramızda bu konuyu tartışıyorduk, şimdi de tartışacağız.

        Ama iktidarın niyeti açık ve bunu söylemese de saklamıyor.

        Yeni bir devlet anlayışı geliştirmek istiyorlar, yeni bir devlet kurmak istiyorlar. Yeni Türkiye söylemi bunun dışa vurulmuş ifadesi.

        Daha muhafazakâr, daha dindar, çoğulcu değil çoğunlukçu, halka değil ama aydınlara karşı daha otoriter, kuvvetler birliğine dayalı yeni bir devlet.

        Aslına bakarsanız, biraz da dünya modasına uygun...

        Tabii “yeni” bir devlet kurmak için önce “eskisini” yıkmak gerek.

        Çünkü boş ya da boşaltılmış bir arazi lazım.

        15 Temmuz darbe girişimi bu açıdan çok önem taşıyor.

        FETÖ’nün Türkiye’ye yaptığı en büyük kötülük olarak tarihe geçecek olan 15 Temmuz, yeni Türkiye’nin kuruluş günü olmaya aday.

        Peki 15 Temmuz’la temelleri iyiden iyiye sarsılan devletin yerine yenisini kurmak kolay mı?

        Açıkçası ben kolay olduğunu zannetmiyorum.

        Bir devleti kurmak için öncelikle bir ideoloji ve ilkeler lazım.

        Yerli veya ithal.

        Yeni Türkiye’nin kurucu bir ideolojisi var gibime gelmiyor.

        Ortaya koyulan tek fikir İslamcılık gibi görünüyor.

        Ama İslam bir “din”...

        Ve din üzerine ideoloji bina etmek kolay değil.

        Çünkü birbirinden o kadar farklı İslam anlayışları var ki, mevcut durumda bile farklı İslamcı ideolojiler birbirleriyle anlaşamıyorlar.

        Bu denli farklılaşmış malzemeden oluşturulacak bir temel üzerine sağlam bir bina inşa etmek mümkün değil. Edilse bile binanın sağlam ve güvenilir olması kabil görünmüyor.

        Yani Ayhan Ogan doğrusunu söylüyor.

        Yeni devlet kurma çabası var.

        Ama kolay değil...

        DOSTLUĞA KIZILIR MI?

        ALMANYA’nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild’in eski yayın yönetmeni Kai Diekmann, tatilini Bodrum’da geçiriyormuş.

        Sosyal medya hesaplarına da Bodrum’da olduğunu ve keyif aldığını söyleyen bir paylaşım koymuş, güzel bir Bodrum fotoğrafıyla.

        Türk medyasından inanılmaz bir hücum.

        Vay efendim nasıl koyarmış böyle bir şey, Bild Türkiye’ye düşmanlık yaparken, bu da neymiş.

        Bu hücumu yapan Türk medyasına akıl erdirmek mümkün değil.

        Almanya’nın en ünlü gazetecisi tatilini Türkiye’de yapıyor diye eleştirmek neyin nesi!

        Hele hele bir de bunu tüm Almanya’ya duyururken.

        Bu tam aksine Türkiye’nin lehine değil mi?

        Almanlara, “Türkiye’ye gidebilirsiniz, gayet güvenli ve keyifli” anlamını taşımıyor mu bu paylaşım.

        Diekmann’ın yaptığı Türkiye’ye dostluk değil mi?

        Zaten işin ilginci, Almanya’da Diekmann’a tepki büyük.

        Bu paylaşımının altına yüzlerce, “Türkiye’ye nasıl gidersin, Türkiye’de ne işin var, Erdoğan’ın ülkesinde tatil yapmaya utanmıyor musun?” diye hakaret yazılmış.

        Diekmann’ın ise bunlara yanıtı şöyle: “Türkiye gayet güzel bir ülke ve Erdoğan’dan ibaret değil.”

        Ben bizim medyanın neye niçin kızdığını ve neyi niçin eleştirdiğini anlamadan gideceğim bu dünyadan, ona yanıyorum.

        YENİ AKM YİNE AKM OLMALI

        DÜN Hürriyet’te Atatürk Kültür Merkezi’nin yerine yapılacak “yeni AKM”nin haberi vardı.

        Planlar hazırlanmış, yıkım ve inşaat yakında başlayacakmış.

        Eski binanın yıkılmasına engel olan kayıt da yakında iptal edilecekmiş.

        Sevindim.

        Çünkü AKM’ye baktıkça içim acıyordu ve 18 milyonluk İstanbul’un doğru düzgün bir opera binasına sahip olmaması beni çok üzüyordu.

        Önceki ay bu köşede “Yeni Atatürk Kültür Merkezi nasıl olmalı?” diye bir yazı yazdım ve bir plan koydum sayfaya.

        Gördüğüm kadarıyla benim söylediğime benzer bir yerleşim planlanmış.

        Sadece benim “Kamulaştırılsın ve AKM arazisine dahil edilsin” dediğim Mete Caddesi üzerindeki binalara dokunulmamış, AKM’nin bir bölümü binaların arkasında yükselecek.

        Ona da itirazım yok.

        Şimdi iki dileğim var.

        Birincisi bu binanın mimarisi.

        Bu tip binalar dünyanın her yerinde kendi başlarına bir sanat eseri oluyorlar.

        İçinde sergilenenler kadar bina da çekici ve önemli oluyor.

        Umarım proje böyle bir proje olur.

        İkinci dileğim ise yeni yapılacak kültür merkezinin adının yine “Atatürk” olması.

        O bana çok kızdığınız programda, o dönemin Başbakan’ı Erdoğan’a “Atatürk Havalimanı ve Atatürk Kültür Merkezi, ikisi de yıkılıyor. Adları Atatürk olduğu için mi?” diye sormuştum.

        O da bana çok açık biçimde, “Yeni yapılacak kültür merkezinin adı değişmeyecek, yine Atatürk Kültür Merkezi olacak” demişti.

        Bu sözünü tutacağından zerre kuşkum yok.

        BADEM

        CEZAEVİNDEKİ FETÖ sanıklarına tek tip elbise fikri hayata geçiyor.

        Hazırlıklar tamamlanmış, renk ve modeller belirlenmiş.

        Renk seçimi çok önemli ve bence son dönemlerin moda tabiriyle “sübliminal mesaj” içeriyor.

        FETÖ sanıklarına giydirilecek tek tipler “kurutulmuş badem” renginde olacakmış.

        Bence bu renk seçimi ve rengin ifadesi son derece anlamlı.

        Mesela niye kahverengi, açık kahverengi, taba, koyu taba, açık taba falan değil de, “badem rengi”?

        Bunun anlamı FETÖ’cülere çok önceden beri “Badem” denilmesi.

        Bıyıklarından mı, tavırlarından mı neden bilmem ama Gülen Cemaati’nden pek de hoşlanmayan diğer İslamcı gruplar, FETÖ’cülere “Bademler” derdi.

        Bana öyle geliyor ki, bu renk seçiminin ve rengin “kurutulmuş badem rengi” olarak açıklanmasının nedeni bu olabilir.

        Bir yandan da “Badem oldunuz” mesajı verilmek istenmiş olabilir.

        Yoksa pantone kataloğunda renk mi yok da “Badem rengi” denilsin.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yıkmanın güç, yapmanın beceri gerektirdiğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar