Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DİYANET İşleri Başkanlığı’nda görevli bir “din adamımız” var.

        Son dönemlerde çok gündemde, çok meşhur.

        Bu beyefendi, geçtiğimiz aylarda da sık sık gündeme geldi.

        Gündeme gelme nedeni ise kadınlarla ilgili söylemleri.

        “Kadın şunu giyerse böyle olur, şöyle yaparsa öyle olur” gibi cümleler.

        Kadınların hangi hareketlerinin veya hangi giysilerinin erkeklerde “tahrik”e neden olduğunu belirliyor beyefendi.

        Vaktiyle ben de kendisini bir Teke Tek programına davet etmiştim, katılmayı kabul etmemişti.

        Son söylediklerini görünce, “İyi ki gelmemiş, hepimizi Allah korumuş” diyorum.

        Çünkü bu bey dün de “genç kaynanaların erkekleri tahrik ettiğini” söyledi.

        “Aman sakının” demiş.

        Neden sakınacağız?

        Genç kaynanadan.

        Yani erkeklerin evleneceği kızların anneleri zinhar genç olmayacak.

        Sonra damat, kaynanaya hallenebilir.

        Diyanetçi İhsan Bey böyle buyurmuş.

        Ama ortada bir açmaz var.

        Geleneğe göre kızlar genç evlendirilmeli.

        Genç evlenen kız, yine gelenek gereği genç doğuracağına göre haliyle genç anne olacak.

        Onun da kızı genç evleneceği için, kaynana da genç olacak?

        Peki bu iş nasıl olacak İhsan Bey!

        Ben başlangıçta İhsan Şenocak’a bu sözlerinden dolayı çok kızıyordum.

        Ancak artık anladım ki bu duruma kızılmaz.

        Bu bir “hastalık”.

        Adı “sex addiction”.

        Yani “rüzgâr esse tahrik olanlara” verilen “bilimsel” ad.

        Bu hastalıktan mustarip olanların en ünlüsü Michael Douglas.

        Seks bağımlılığı da denilen bu hastalıktan ötürü Michael Douglas tedavi de gördü.

        İyileşip iyileşmediğini bilmiyoruz.

        Anladığım kadarıyla, kaynana maynana dinlemeyecek kadar bu hastalıktan mustarip biri de bizim Diyanet’te var.

        Ben kendisine acil şifalar diliyorum.

        Ve programa gelmediği için de kendim ve ekibim adına şükrediyor, minnetlerimi sunuyorum.

        Allah bizi korumuş.

        ***********

        TERÖR ORDUSU

        BİR helikopterimiz düştü.

        Önce çok sayıda personel taşıyan Sikorsky bilgisi geldi.

        Sonra 2 personelle uçan ATAK olduğunu Başbakan açıkladı.

        2 şehidimiz var.

        Hakları ödenmezlere 2 kişi daha.

        Afrin’e bakınca görünen manzara şudur.

        Karşımızda, aynen Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi yedi düvel tarafından beslenmiş, silahlandırılmış bir terör örgütü var.

        Başta ABD olmak üzere, müttefik diye bildiğimiz kim varsa, herkesin beslediği ve kullandığı bir terör örgütü.

        Ve artık buna “Terör örgütü” demek hafif kalıyor.

        Bu artık bir “terör ordusu”dur.

        Türk ordusu orada bir terör örgütüyle değil, ordulaştırılmış bir terörle savaşmaktadır.

        ***********

        ÇERNOBİLZEDE

        ÇAYKUR Genel Müdürlüğü koltuğunda oturan zatı muhterem, “Kadın sporculara destek vermek günahtır” diye buyurmuştu.

        Millet de çok kızmıştı.

        Kızmayın.

        Sayın genel müdür suçlu değil, kurban.

        Görev icabı ve yöresi nedeniyle Çernobil faciası döneminde bolca çay içmiş olmalı.

        Belli ki, zihinsel gelişmesine zarar vermiş radyasyonlu çaylar.

        Kimini kanser etti o çaylar, kimini de böyle etti...

        ***********

        MÜTTEFİK NE YANIT VERDİ!

        TÜRKİYE’nin birkaç kez “Öldürüldü” diye duyurduğu Mihraç Ural’ın, Rusya’da, Soçi’deki zirvede ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz.

        Suriye’de ortak hareket ettiğimiz, dost, kardeş, müttefik Rusya, Türkiye’nin “terörist” diye aradığı birini, Türkiye’nin de katıldığı zirveye konuk etti.

        Boynunda akreditasyon kartıyla.

        Türkiye ise duruma uyanınca bunu protesto etti ve Rusya’dan bu kişinin tutuklanarak Türkiye’ye iadesini istedi.

        Bu talebe ne yanıt verildiğini ben öğrenemedim.

        Öğrenen, bilen biri varsa rica ediyorum bana haber versin.

        Gerçekten merak ediyorum.

        ***********

        JOHNNY HALLYDAY’İN OTOMOBİLİ SATILIYOR

        “FRANSA’nın Elvis Presley’i” diye anılan Johnny Hallyday bir süre önce hayatını kaybetmişti, biliyorsunuz.

        Vaktiyle ünlü müzisyene ait olan çok nadir bir otomobil açık artırmayla satılacak.

        Bir ISO Grifo A3/C.

        1964 yılının sonunda Hallyday tarafından satın alındığında, dünyada trafiğe çıkmasına izin verilen en hızlı otomobildi.

        Alfa Romeo’da başlayan, Ferrari’de bir efsane haline dönüşen ve sonunda kendi markasını yaratan müthiş otomobil üreticisi Giotto Bizzarrini tarafından üretilen bir otomobil olan ISO Grifo A3/C, 1964’te 300 km/s barajını geçen tek yol otomobiliydi.

        Bu otomobilden önce yaptığı son otomobil Ferrari’nin bugün 60 milyon dolarlara alıcı bulabilen 250 GTO’su olan Bizzarrini ISO A3’te de döktürmüştü.

        1 tondan daha hafif olan araç, 8 silindirli motoruyla 300 km/s’yi aşabiliyordu.

        Bugün 1970’lere kadar üretilen ISO’lardan az sayıda var ve fiyatları 100 ila 500 bin dolar arasında değişiyor.

        Toplasan 8-10 adet kalan A3/C’lerde ise belirli bir piyasa yok. Çünkü ortalıkta yoklar.

        Uzun zamandan beri ilk kez satılacak olan Johnny Hallyday’e ait bu otomobil için istenen fiyat ise 3 milyon dolar civarında.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Ciddiye alınmayacak insanları ciddiye alarak kendilerini önemli hissetmelerini sağlamadığımız zaman.

        Diğer Yazılar