Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YARIN Dünya Kadınlar Günü.

        Keşke bu günde, kadınların iş hayatında daha fazla yer alması, kadın ve erkekler için eşit işe eşit maaş verilmesi, kadınların da yönetici pozisyonlar için erkeklerle eşit fırsatlara sahip olması gibi meseleleri tartışabilseydik.

        Ama hayır.

        Ne yazık ki, biz Türkiye’de Kadınlar Günü’nde çok daha yaşamsal bir konuyu tartışmak zorundayız hâlâ.

        “Kadınların yaşam hakkını.”

        Yılda neredeyse her gün bir kadınımız “erkek şiddetine” kurban gidip yaşamını kaybediyor.

        Şiddete maruz kalanların sayısı çok daha fazla ve neredeyse istatistik dışı.

        Kadınlara yönelik cinsel şiddet, taciz ve tecavüz artık “rezalet” boyutunda.

        Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz çocuk yaşlarda başlıyor.

        “Cahiliye dönemi” dedikleri dönemi yaşıyor gibiyiz adeta.

        O yüzden de modern toplumların tartıştığı “kadın haklarını” biz tartışamıyoruz bile.

        İyiye değil, kötüye doğru bir gidiş var.

        Oysa biz Habertürk’ü kurarken, tam da bu Batılı yaklaşımın içinde olmak istemiştik.

        Yönetici ve karar verici pozisyonlarda mümkün olabildiğince kadın demiştik.

        Eşit işe eşit maaş zaten tartışılmayacak kadar kesin bir karardı.

        Ciner Yayın Holding bünyesinde bu anlayış hâlâ devam ediyor.

        Didem Ciner’in bu duruştaki kararlılığı da kadın arkadaşlarımıza cesaret veriyor.

        Ama ne yazık ki Türkiye’de durum bu değil.

        Ve ben insanlıktan nasibini almamış bu güruha şöyle seslenmek durumundayım.

        “Ey hayvandan beter yaratık, seni de bir kadın doğurdu, farkında mısın?”

        ***********

        ÇİLE DEĞİL ZIVANADAN ÇIKTI

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan, taciz ve tecavüz haberleriyle ilgili olarak “Bu haberleri büyütmeyin. Sonunda milleti çileden çıkaracaksınız” dedi.

        Bu yayınlar konusundaki tutumunun birinci elden tanığıyım.

        Yıllar önce gazetenin birinci sayfasına hayli tartışmalı bir kadına şiddet fotoğrafı koymuştuk.

        Ertesi gün ise Erdoğan, annesini kaybetmişti ve biz de taziye ziyaretine gitmiştik.

        Kendisine başsağlığı dilerken Erdoğan o acılı halinde bile, “Fatih Bey, gazeteye bastığınız şiddete maruz kalmış kadın fotoğrafı hiç iyi olmamış” diyerek sitemini iletmişti.

        Bugün de benzer bir şeyi söylüyor.

        “Milleti çileden çıkaracaksınız” diyor.

        Açıkçası benim o gün bu fotoğrafı basmamın gayesi, bu şiddetin vardığı boyuta dikkat çekmekti.

        Çünkü milletin bir bölümünün zıvanadan çıktığının farkındayım.

        ***********

        BİR İŞÇİ BÖYLE DESE SEDA SAYAN NE DERDİ!

        TELEVİZYONLARIN sabah programlarının yıllardır eskimeyen yüzü Seda Sayan, sperm bankasından çocuk yapmak isteyenler için mealen şöyle bir tavsiyede bulunmuş: “Sperm bankasına ne gerek var, onca inşaat işçisi var.”

        Muazzam bir “yaklaşım”.

        Sevgili Seda Hanım zannederim inşaat işçiliğinin diğer tüm meslekler gibi saygın ve zor bir meslek olduğunu bilmiyor ve inşaat işçilerini her önüne geleni döllemeye hazır bir “kiralık aygır” zannediyor.

        Sayan’ın bu sözleri ciddi bir kabalık.

        Yarın da bir işçi çıkıp “Kiralık anneye ne gerek var, televizyonlarda kadın programı yapan kadınlar ne güne duruyor” dese Seda Sayan ne hisseder acaba!

        Emin olsun, inşaat işçileri de aynı şeyi hissetmiştir!

        ***********

        PENTAGON’UN B PLANI

        ABD işin cılkını çıkardı.

        Artık PKK elebaşılarına “general” unvanını da verdi.

        Mattis’le görüş, Tillerson’la görüş, değişen bir şey yok.

        ABD geri adım atmıyor.

        Sadece zaman kazanmaya çalışıyor.

        Ömrünü Türk Silahlı Kuvvetleri içinde geçirmiş bir dostum ise ABD’nin bu tavrıyla ilgili olarak şöyle söylüyor: “ABD ordusunun B planı her zaman vardır ve o B planı genelde A planında ısrar etmektir.”

        Türk-Amerikan ilişkilerini düzenleyenler ABD’nin B planının ne olduğunu bilirlerse iyi olur!

        ***********

        BUNLAR MÜTEFEKKİR Mİ Kİ KIZALIM!

        HÜLYA Avşar’ın Mehmet Aslantuğ ile yaptığı sohbet sırasında yaptığı bir yorum, sosyal medya üzerinden yayıldı.

        Bunu yapan bizzat programın yapımcıları mı, kendi kendine mi oldu bilmiyorum.

        Avşar’a epey bir tepki var.

        Ama galiba böylesi tepkilerle aslında hata yapan biziz, biz tepki gösterenler.

        Ben kendi adıma böyle tepkiler göstermiyorum uzun süredir.

        Niye mi?

        Hülya Avşar, Tuğçe Kazaz gibi birtakım “ünlüler”, çeşitli meselelerle ilgili “yorumlar” yapıyorlar ve fikirlerini söylüyorlar.

        Biz ise bunları söyleyenler sanki birer büyük düşünce insanı, önemli birer mütefekkirmiş gibi tepki gösteriyoruz.

        Oysa bu sözleri söyleyen ünlülerin hiçbiri “fikirleri, düşünceleri” nedeniyle ünlü değil ki!

        Onlar sadece ünlü.

        İlle de ciddiye alınacak, üzerinde uzun uzun düşünülecek laflar etmeleri gerekmiyor ki!

        Ne bu laflarının uzun uzun tartışılmasına neden olacak bir kültür ve bilgi birikimleri var, ne de eğitimleri.

        O yüzden ne kızmak lazım bu dostlarımıza, ne tepki göstermek.

        En iyisi gülüp geçmek.

        ***********

        ERKEK YAPAMAZ

        DİYELİM ki, bir erkek evli bir kadınla ilişki yaşıyor.

        Kadının kocasını çıldırtmak için adama çıplak fotoğraflarını ya da iç çamaşırlarını yollar mı?

        Hiç zannetmiyorum.

        Böyle bir şey olmaz.

        Ama bir kadın, ilişki yaşadığı evli adamın eşine çıplak fotoğraflarını ve iç çamaşırlarını yolluyor!

        Hep diyorum, erkeklerin kadınlarla aşık atma ihtimali yok diye.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Dış politikada emprovizasyonun kalıcı bir başarı getirmeyeceğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar