Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Galatasaray-Konyaspor maçının orta hakemi ve VAR hakemi MHK tarafından cezalandırılınca geçen hafta ortalık karıştı.

        Mesele Ali Dürüst’ün istifa edip sonra istifasını geri almasıyla bağdaştırılmak istendi.

        Kulüpler Birliği ise Fikret Orman’ın gayretleriyle Federasyon’dan hakemlere verilen cezayı kaldırmasını talep eden bir açıklama yaptı.

        Çokça konuşulan konulardan biri ise hakemlere ceza verilmesine neden olan hakemler arasındaki diyalogların kayıtlarıydı.

        Konunun üzerinden bir süre geçti ama ne hakem konuşmalarında neler olduğu ortaya çıktı ne de hakemlere neden ceza verildiği aydınlığa kavuştu.

        Spor basını bu konuyu bir türlü aydınlığa kavuşturamayınca iş başa düştü.

        Gelin bugün size iki hakemin neden ceza aldığını anlatayım da spor basını da öğrenmiş olsun.

        İki hakemin cezalandırılmasının ve dinlendirilecek olmasının Ali Dürüst’ün istifasıyla uzak yakın bir alakası yok.

        Hatalı bir karar vermiş olmaları da bunun nedeni değil.

        Hakemlere verilen cezanın nedeni “Talimatlara uymamış olmaları”

        Yani karardaki hata değil, hatalı karara götüren süreçte yaptıkları daha doğrusu yapmadıkları.

        Serdar Aziz, ceza alanı içinde rakibinin ayağına yatarak topu aldığı anda orta hakem Hüseyin Göcek tereddütsüz penaltı noktasını gösterdi.

        VAR uygulaması olmasa hatalı bir karar olarak geçiştirilebilecek bir durumdu.

        Ancak Göcek düdüğü çaldıktan sonra yan hakeminden Göcek’e bir uyarı geldi.

        Yan hakem “Hocam bana göre pozisyon temiz. Penaltı yok” uyarısı yaptı.

        Bunun üzerine Göcek VAR hakemi Özkahya’ya kulak verdi.

        Özkahya “Bana göre penaltı” dedi.

        Göcek de bu karara uydu ve penaltı kararını kesinleştirdi.

        Oysa talimatlara göre Özkahya bu kararı veremezdi.

        Göcek’in de sorumluluğu Özkahya’ya bırakmaması ve gidip pozisyonu kendisinin de izlemesi gerekirdi.

        Üstelik pozisyonu iyi açıdan takip yardımcısı da “Temiz” dediği için kesinlikle VAR görüntülerini izlemesi gerekiyordu.

        Göcek bu kurala uymadığı için, Özkahya ise hakkı olmadığı bir şekilde karar verdiği için ceza aldılar.

        Göcek VAR’ı izlese ve yanlış kararında yine de ısrar etseydi ceza falan almayacaktı.

        Konu bu kadar basit.

        Tabii gerçeği bilince...

        ***

        Göcek’in hatasında kırmızı kart faktörü

        Yukarıdaki yazıyı okudunuz.

        Peki Göcek niye böyle bir hata yaptı ve hatasında ısrar etti.

        Üstelik de yan hakemin uyarısını rağmen.

        Bana göre bunun sorumlusu Serdar Aziz.

        Serdar Aziz, penaltı kararı sonrası topu hakeme fırlatınca kırmızı kart gördü.

        Hakemi yanlış kararda ısrara götüren süreç de böyle başladı.

        Hüseyin Göcek yan hakemini dinleyip, görüntüleri de izledikten sonra penaltı kararından vazgeçebilirdi.

        Ancak ortada bir de kırmızı kart vardı.

        Penaltının iptali sorun değildi.

        Peki ya kırmızı kart.

        Penaltı iptal olursa, penaltıya tepki olarak yapılan harekete gösterilen kırmızı kart ne olacaktı!

        Serdar Aziz “Ben yanlış karara isyan ettim. Yanlış karar olmasaydı benim de kırmızı görmemi gerektirecek bir durum olmayacaktı” diye kendini savunabilirdi.

        Göcek burada açmaza girdi.

        Kırmızı kart geri alınamazdı. Göcek ne yapacağını kestiremedi ve kendince en kolay yolu seçerek penaltı kararında ısrar etti.

        Yani Galatasaray bir kez daha öfkenin kurbanı oldu.

        ***

        Başımıza gelenlerin sorumlusu Baba Bush’tur

        Eski ABD Başkanı George H.W. Bush öldü.

        Ölenin arkasından konuşulmaz derlerse de inanmayın.

        Bal gibi konuşulur.

        Bugün Türkiye’de yaşadığımız pek çok sıkıntının temelinde işte bu Bush, Baba Bush vardır.

        Anlatayım da haklı mıyım, haksız mıyım karar verin!

        ABD, Irak’a gözünü Baba Bush döneminde dikti.

        ABD’nin Irak’ın engin petrol yataklarına ihtiyacı vardı ve Saddam arz güvenliği açısından bir tehditti.

        Irak’a ders vermek gerekiyordu.

        O sıralarda Saddam’ın gözü naylon devlet Kuveyt’e dikilmişti ama bir saldırıya cesaret edemiyordu.

        ABD’nin Bağdat’taki büyükelçisi April Gillespie Saddam’a ülkesi adına resmi bir mektup verdi.

        Mektup özetle “Irak’ın komşuları ile olan anlaşmazlıkları ve buralara yapacağı harekatlar ABD’nin ilgi alanı dışındadır” mesajı veriliyordu.

        Yani “Kuveyt’le olan sorunun bildiğin gibi çöz” deniyordu.

        Saddam, buradan bulduğu yüzle Kuveyt’e girdi.

        ABD’ye güvenerek hatayı yapmıştı.

        İlk Körfez Savaşı’nın bahanesini sağlamış oldu.

        Bu arada Iraklı Kürtler de Saddam’dan kaçarak Türkiye’ye sınırına yığıldılar ve büyük bölümü Türkiye’ye sığındı.

        Irak’ın Kuzey’i, 36. Paralelin üstü ABD tarafından uçuşa yasak bölge ilan edildi.

        Irak Kürtlerini Saddam’dan korumak üzere Çekiç Güç Türkiye’ye konuşlandırıldı.

        Bölge ABD’nin kontrolüne girdi.

        O zamana kadar PKK, Turgut Özal’ın deyimiyle “Mekaplı bir kaç çapulcu” olarak görülüyordu ve Suriye’nin desteklediği bir terör grubuydu.

        Çekiç Güç’le beraber PKK Suriye’nin kontrolünden çıkıp ABD’ye yakın bir terör organizasyonu haline geldi.

        Çekiç Güç helikopterlerinin PKK kamplarına taşıdığı yardımların, silahların görüntüleri Türk basınına aksediyordu.

        PKK’nın Türkiye’ye kan kusturduğu 1990’lı yıllar böylece başlamış oldu.

        PKK birdenbire büyük güçlerin taşeronluğuna terfi etti.

        Yani işin özeti, son 27 yılda PKK’dan çektiğimizin arkasında Baba Bush’un attığı tohumlar vardır.

        Siz bakmayın bazılarının “Baba Bush Turgut Özal’ı çok severdi. Onu dinlerdi” diye anlatılan hikayelere.

        Bugün Suriye’de olan bitenin başlangıcı o tarihe uzanır.

        ***

        Abdülhamitçi Alman Milli

        Dün burada Gençlik’le ilgili bir rapordan söz ettim.

        Raporda yer alan “Gençler sözünü ettikleri değerlere aslında pek de önem vermiyorlar. Para ve güç onlar için daha önemli” bölümünün canlı örneklerinden biri de galiba Mesut Özil.

        Türk kökenli Alman Milli Takım futbolcusu Mesut Özil son günlerde sürekli Türkiye ve milliyetçilikle ilgili sözler söylüyor, sosyal medya paylaşımları yapıyor.

        Son olarak da Payitaht Abdülhamit dizisine yine övgüler düzmüş ve Türk bayraklı, pazulu paylaşımlar yapmış.

        İyi de Mesut Kardeşim, madem bu kadar milliyetçisin.

        Niye milli takım seçerken “Ben Türk milli takımından başka takımda oynamam” demedin.

        Öyle yapsaydın milliyetçiliğin daha inandırıcı olmaz mıydı!

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Lafımız ile icraatımız uyuştuğu zaman.

        Diğer Yazılar