Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bugün aslında yazma niyetim yoktu.

        Ancak bazen niyetiniz olmasa da, yazmak zorunda kalıyorsunuz.

        Yazacak olmamın sebebi bir konuya açıklık getirmek.

        İki gün önce sosyal medyada bir anket başlattım. 24 saat sürdü ve dün sabah tamamlandı.

        Cumhurbaşkanlığına aday olması muhtemel 4 ismi alfabetik olarak sıralayıp, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde önünüze böyle bir liste gelirse mühürü hangi ismin üzerine basarsınız?” diye sordum.

        Sıralama şöyleydi:

        S. Demirtaş

        R.T. Erdoğan

        M. İnce

        K. Kılıçdaroğlu

        24 saat süren ankette 1 milyon 743 bin 7 kişi oy kullandı.

        13 bin 500 kişi yorum yaptı.

        14 bin 200 bin kişi retweetledi.

        47 bin 100 kişi anketi beğendi.

        Anket 2 milyon etkileşim aldı, 17 milyon kişi tarafından da görüntülendi.

        Sonuçta anketi önde tamamlayan yüzde 46 oranı ile M. İnce oldu.

        Onu yüzde 32 ile Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 14 ile R.T. Erdoğan izledi ve Selahattin Demirtaş yüzde 8 oy aldı.

        Bu bir veri mi!

        Veri!

        Ciddiye alınacak bir veri mi?

        Değil.

        Çünkü örneklem ne kadar doğru bilme ihtimalimiz yok.

        Benim bu anketi başlatmamdan saatler sonra Altılı Masa’da kavga çıkıp, masa dağılınca, komplo teorisyenleri, deliler, abuk sabuk tipler ortaya çıkıp “Altaylı’nın nedeni bilinmez bir şekilde başlattığı ve İnce adını ortaya attığı anket” demeye başladılar.

        Oysa anketin nedeni çok belli idi.

        Merak. Beni gazeteci yapan ve hayatımın en önemli dürtüsü olan merak.

        İsimleri de uydurmadım.

        Altılı Masa’nın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olacağı belli idi.

        Cumhur İttifakı’nın adayı ise zaten Recep Tayyip Erdoğan’dı.

        Muharrem İnce’nin aday olacağını ise birkaç gün önce Ümit Özdağ’ın sözleri ile ben yazmıştım.

        Selahattin Demirtaş adı da aslında HDP’nin herhangi bir adayını simgeliyordu.

        Şimdi bu anketi trollerin ve bot hesapların sabote ettiğini ve yönlendirdiğini iddia ediyorlar.

        Bilemem.

        Anketin kontrolü bende değil, twitter’da.

        Bildiğim her hesabın sadece bir kez oy kullanabildiği.

        AK Partili trollerin, iktidar kontrollü bot hesapların ankete müdahale ettiği 22 bin trolün İnce’yi ön plana çıkarmak için devreye girdiğini iddia ediyor bu işlerden anladığını tahmin ettiğim bazı twitter kullanıcıları.

        Olabilir de diyemem, olmaz da diyemem.

        Trollerin varlığını, kimin tarafından, nereden kontrol edildiklerini biliyorum.

        Tek bir merkeze bağlı olmakla birlikte, belediyelerin de emre amade troll orduları kurduğunu, on binlerce hazır hesabın bekletildiğini, twitter’in sildiği her hesap yerine yüzlercesinin kurulduğunu biliyorum ve daha pek çok detaya hakimim.

        Ama 1 milyon 700 bin küsur oyun kullanıldığı bir yerin 22 bin hesapla nasıl manipüle edildiğinin ve sonucu hangi oranda etkilemenin mümkün olduğunu da açıklamalarını isterim.

        Bu arada bu anketin hemen ardından, Muharrem İnce’nin Memleket Partisi’nin, Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi ile kurduğu ittifaktan ayrıldığı haberi geldi.

        Zannederim Muharrem İnce, aday olursa 2. tura kalırsa, HDP oylarının kendisine gelmesini Ümit Özdağ ile yapacağı bir ittifakın engelleyeceğini hesaplamış olmalı.

        Maliyetine toptan geleceği

        Maliyetine toptan geleceği
        0:00 / 0:00

        Altılı Masa’nın seçime çok kısa bir süre kala dağılmasını , 2007 seçimleri öncesi kurulmakta olan ANAP-DYP ittifakının dağılmasına benzetiyorlar.

        O sırada da AK Parti’nin merkez sağdaki oylarını geri alabilecek bir ittifaktı.

        Baraj sorunu yaşamayacağı, yüzde 10’un üzerinde oy alabileceği anketlerde görünüyordu.

        Ancak ittifak son anda dağıldı.

        AK Parti seçimi çok büyük rahatlıkla aldı.

        Son günlerde konuşulan mevzu bu.

        Ancak unutulan ya da bu konu kadar konuşulmayan benzer başka bir olay var.

        O birkaç yıl daha önceki bir olay.

        MHP, Ecevit Hükümeti’ni bir ekonomik krizin tam ortasında yıkmış.

        DSP dağılmış.

        Merkez’de İsmail Cem tarafından kurulmuş yeni bir parti seçime iddialı olarak hazırlanıyor.

        Bu partiye en önemli desteği ise ekonominin başındaki isim Kemal Derviş veriyor ve birlikte hareket ediyorlar.

        Derviş ve Cem’in partisinin barajı aşacağına kesin gözüyle bakılıyor.

        Ve son anda, seçime çok kısa bir süre kala Kemal Derviş İsmail Cem’i satıyor ve CHP’ye katılıyor.

        Cem’in Yeni Türkiye Partisi barajı aşamıyor.

        Ve AK Parti yüzde 35 oyla, yüzde 65’lik bir parlamento çoğunluğuna sahip oluyor.

        Sonrasında olanları ise Zülfü Livaneli zaten anlattı.

        Anlayacağınız Türk siyasetinde toptan fiyatına perakende satışlar, ya da maliyetine seri sonu indirimli satışlar bir gelenektir.

        Diğer Yazılar