Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇOCUKKEN hayli yaramazdım.

        Yaramazlığım biraz da heyecanlı tabiatımdandı.

        Bunun sonucu olarak da evde hayli tahribata sebep olurdum.

        Ortalığı dağıtır, evin düzenini bozardım.

        Her seferinde annemle başım belaya girerdi.

        Odamı çok dağıttığım, hatta bu dağınıklığı evin diğer odalarına da yaydığım her seferinde annemden, "Dağıttığın gibi toplayacaksın" lafını işitirdim.

        Benim bu toplama çabama yalvarmalarım sonucunda evde çalışanlar da yardım etmeye kalkıştığı zaman annem onları da durdurur, "Bırakın, dağıttığını toplamayı öğrensin" derdi.

        Ben de iyi kötü ortalığı toparlardım.

        Her seferinde de bu başarılı çalışmam sonucunda annemden bir "aferin" beklerdim.

        Annem ise üstünkörü bir "aferin" der ama bu büyük dağınıklığı toplama çabamı asla, "Aferin benim oğluma, ne güzel de toplarmış ortalığı" diye övmez, hele hele ödüllendirme konusuna asla girmezdi.

        Bir gün dayanamayıp, "Anne bir de 'Aferin ne güzel toplamışsın' de. Bak iki saattir uğraşıyorum toplamak için. Odamı pırıl pırıl yaptım. Senden bir övgü alamadım" diye isyan ettim.

        Aslında çok yumuşak, çok sevecen bir kadın olan annemden o gün hayatımın derslerinden birini daha aldım:

        "Bak yavrum, odan zaten pırıl pırıldı. Sen bu kadar dağınık olmasan, odan pırıl pırıl kalacaktı. Belirli ölçüde bir dağınıklık elbette olabilir ama sen odanın neredeyse içine ediyorsun. Sonra da kendi pisliğini temizledin diye bir de tezahürat bekliyorsun. Gelip bizim odayı toplasan aferin diyeyim, ama senin topladığın, dağıttın kendi odan."

        Şimdi diyeceksiniz ki: "Fatih, senin çocukluğundan bize ne? Annenle olan konuşmandan bize ne? Dağıttığın odanı toplamandan bize ne?"

        Doğru, size ne?

        Sadece aklım hâlâ "49 rehine" meselesinde.

        Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a düzülen "ölçüsüz" övgülerde.

        Herhalde onlar çocukken odalarını dağıtmıyorlardı.

        PKK veya HDP buna ne diyecek!

        SURİYE ve Irak'taki Kürt yönetimleri, "IŞİD"e haklı bir isyan içindeler.

        IŞİD'in bırakın İslami'yi, "insanlık dışı" bir örgüt olduğu her yerinden fışkırıyor.

        Kelle kesmeler, rehin almalar, masum insanlara yönelik şiddetleri tam bir "akıl tutulmasına" işaret ediyor.

        Haliyle, IŞİD tehdidi altındaki Kürt grupları da buna karşı ellerinden gelen her türlü direnişi gösteriyorlar.

        PKK, IŞİD'le savaşıyor; bu savaşı için Türkiye'den destek istiyor: HDP bu konuda Türkiye'deki Kürtleri harekete geçirmeye çalışıyor, uluslararası destek arayışı içinde.

        PKK da, IŞİD'e karşı geliştirdiği tavırla, uluslararası destek arayışı içinde.

        Bu durumu "terörist örgüt" listesinden çıkmak için bir koz olarak kullanmak da istiyor PKK.

        Ancak aynı PKK, bir yandan IŞİD yöntemlerini eleştirir ve IŞİD'le mücadele ederek "legalleşmeye" çalışırken bir yandan da "tutarsız" bir tavır içinde.

        Nasıl mı?

        Anlatayım.

        Geçen ağustos ayında, PKK Şırnak'ta 3 Çin vatandaşını "kaçırdı".

        Bölgede, bir tesis inşaatında çalışan 3 sıradan Çinli.

        Kaçırıp dağa götürdüler ve nedensizce orada tutuyorlar.

        Bölgeye yapılan bir yatırımda çalışan gariban Çinliler.

        "Terör örgütü" olmadığını iddia eden bir örgüt, aynı IŞİD yöntemleriyle 3 alakasız işçiyi niye dağa kaldırır?

        Hadi yanlışlıkla böyle bir şey yaptılar diyelim.

        Bir ayı aşkın süredir niye dağda tutar!

        Örgütün veya HDP Genel Başkanı'nın ya da diğer HDP milletvekillerinin, Kandil'in ya da İmralı'nın bununla ilgili ne söyleyeceğini doğrusu merak ediyorum!

        Yeni Türkiye'ye yeni kriptolar

        CEMAAT'le amansız bir savaş içinde olan hükümet destekçisi medyada bir süredir ilginç bir söylem var.

        "Kripto paralelciler."

        Yani Cemaat'le yakın olan ama Cemaat'le yakınlığı kanıtlanamayanlar.

        Bunlar aslında Cemaatçi ama Cemaatçi değilmiş gibi davranarak Cemaat'e hizmet ediyorlar.

        Hükümet yanlısı medya böyle diyor.

        Kimin kripto, kimin başka bir şey olduğunu bilemem.

        Ancak söylem bana tam bir "eski Türkiye söylemi" gibi geliyor.

        Geçmişte, özellikle de soğuk savaş döneminde Türkiye'de böyle bir "yaftalama" vardı.

        "Kripto komünist."

        O dönem Türkiye'de komünist avı vardı ve en büyük tehlike komünizmdi.

        Devletin komünizmle mücadelede kullandığı grupların da aynı bu şekilde bir "kripto komünist" tarafı vardı.

        Bunun anlamı şuydu:

        "Bu adamın komünist olduğunu kanıtlayamıyorum. Hatta kömünistlerin hoşuna gitmeyecek pek çok şeyi de söylüyorlar. Ama hükümet yanlısı da değiller. Hükümet ve dolayısıyla devlet yanlısı olmadıklarına göre bunları komünist ilan etmemiz lazım. Ama bunlara komünist dersek hiçbir bağlantı ortaya koyamayacağımız için inandırıcı olmaz. O zaman biz bunlara kripto komünist diyelim ki, devlete karşı olduklarını ve başlarının ezilmesi gerektiğini herkese anlatabilelim."

        O dönemin kripto komünist tamlaması bugün "kripto paralel" oldu.

        Dönem değişir, bir başkaları kripto olur.

        Türkiye'nin kaderi bu.

        Kripto Türkiye.

        Lig TV ve biz aptallar

        "DIGITURK'e, Lig TV için verdiğimiz her kuruş haram olsun" demek lazım.

        Lig maçlarının resmi yayıncısı bu kadar mı kötü yayıncılık yapar, bu kadar mı tel tel dökülür.

        Balıkesirspor-Galatasaray maçını izlediniz mi?

        O gün Galatasaray'dan daha berbat durumda olan tek şey, Lig TV'nin yayıncılığıydı.

        Hayatımda bir köy televizyonunda bile bu kadar kötü yayınlanan maç görmedim.

        Şimdi Lig TV diyecek ki, "Ne yapalım, stat yayına müsait değil".

        Bana ne? Bize ne?

        Bizden parayı alıyor musun!

        Git o zaman iki tane kule kur stada, oradan düzgün çekim yap, ben mi öğreteceğim sana.

        Belli ki, pek çok stat iyi yayına uygun değil Anadolu'da.

        Önlem al kardeşim.

        Uygun hale getir.

        Hadi orada kabahat statta.

        Ya yayın kalitesi.

        Yahu aynı Lig TV'nin bir başka kanalında İngiliz ligi yayınlanıyor.

        Onu da mı izlemiyorsunuz?

        Modern futbol yayıncılığı ne, kabak gibi gösteriyor adamlar.

        Oyuna yeni oyuncu giriyor, anında canlı yayında grafikle yeni giren oyuncunun nereye yerleştiğini, bununla birlikte takımda kimlerin pozisyon değiştirdiğini ekrana yansıtıyor.

        Gol oluyor, golün oluşumunu grafikle anında gösteriyor.

        Kim nereye koşmuş, kim nasıl deplase olmuş.

        Anında.

        Gece yarısı maçtan 5 saat sonra "Oynatalım Uğurcum"la değil, maç sırasında.

        Oyundaki taktik değişiklikler de keza anında grafikle saha üzerine yansıtılıyor.

        Çok mu zor bunları yapmak.

        Yoksa "Nasılsa aptal bir izleyici kitlesi paşa paşa parayı ödüyor, ne uğraşacağız" mı diyorsunuz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Her teröriste terörist dediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar