Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti iktidarının en önemli yanılgılarından biri, her meseleyi "din"e bağlayarak çözeceğini zannetmesi.

        Öyle olmadığını muhtemelen onlar da biliyorlar ama "öyleymiş" gibi yapmak "fıtratlarına" uyuyor.

        CumhurBaşbakanı'nın imam hatiplere gidenlerin her türlü kötülükten uzak olacağını beyan etmesinin ardından Başbakan'ımız da "Din dersi alanlar terörist olmaz" şeklinde özetlenebilecek bir açıklama yaptı.

        Bunun üzerine ben de CumhurBaşbakanı'mız Recep Tayyip Erdoğan'ın "terörist" bir örgüt olarak nitelendirdiği IŞİD elemanları üzerine bir küçük araştırma yaptım.

        Şunu baştan söyleyeyim.

        Bu araştırma hiçbir bilimsel veriye ve ciddi bulgulara dayanmıyor.

        Sadece ve sadece Başbakan'ımız Davutoğlu'nun "Din eğitimi alan terörist olmaz" sözünden yola çıkılarak yapılmış bir araştırmadır.

        Bilimsel verilerden daha çok IŞİD'in yapısına ve yaptığı eylem türlerine bakarak bazı sonuçlara ulaştım.

        Benim gördüğüm kadarıyla IŞİD militanlarının büyük bölümü, IVY League diye bildiğimiz üniversitelerden mezun.

        Yüzde 20'ye yakını Harvard'lı.

        Yüzde 17'si Princeton mezunu.

        Yüzde 16.7'si Yale'de eğitim görmüş.

        Yüzde 9'u MIT'de (Yanlış anlamayın MİT değil, MIT yani Massachusetts Institute of Technology) okumuş.

        Caltech mezunu olanların oranı ise yüzde 5.

        Stanford'a gidenler de yüzde 15.

        Cambridge mezunları, IŞİD mensuplarının yüzde 4'ünü oluşturuyor.

        Oxford mezunları yüzde 3.1'ini.

        Sorbonne'de okuyanlar ise hayli fazla. Yüzde 11.

        İtalya'da Bocconi'yi bitirenler ise örgütün yüzde 3'ünü oluşturuyor.

        Gerisi de diğer üniversitelerden mezun.

        Diyeceksiniz ki, "Ulan kafayı mı yedin, yüzde 100'ü geçtin".

        Olabilir.

        Takılmayın böyle şeylere.

        Küçük bir ayrıntı.

        Araştırmamın diğer ilginç sonuçları ise şöyle:

        IŞİD mensuplarının tamamı pozitif bilimler dalında eğitim almışlar.

        Yüzde 30'u fizik okumuş. Bu kendi içinde bölümlere ayırılıyor ama detaya girmeye gerek yok. Parçacık fiziği, astrofizik falan gibi dallar örgüt mensupları arasında çok popüler.

        Kimya okuyanların oranı da yüzde 14.

        Biyoloji alanında biraz zayıflar. Sadece yüzde 11'ü biyoloji okumuş.

        Ancak tıp konusunda oldukça iyi eğitim almışlar. Yüzde 19'u tıp eğitimli. Zaten bu yüzden kafa kesme konusunda çok başarılılar.

        Elektrik-elektronik bölümü mezunları da az değil örgütte ama oranını bulamadım. Sadece çok varmış.

        Genetik mühendisleri de epeyce var dediler. Onların yalancısıyım.

        Araştırmamın bir bölümünde dayanamadım, "Ulan danalar. Bu kadar adam arasında hiç mi din eğitimi alan yok. Bir de Müslümanlık adına savaşıyorsunuz. Utanmıyor musunuz?" diye sordum.

        Yokmuş.

        Liderleri olan zat, ki kendisi Harvard'da fizik ve matematik dalında "dabıl meycır" yapmış, üzerine Caltech'te parçacık fiziği üzerine yüksek lisansını tamamlamış, CERN'de çalışırken gelen teklif üzerine IŞİD'e geçmiş, savaş bitince gidip Nobel alacakmış, "Abi nerde! Anamın babamın eşekliği. Bize doğru dürüst din eğitimi aldırsaydı IŞİD'e katılır mıydık" dedi.

        Tepem attı, "Ulan hiç mi yok aranızda" dedim.

        "Yok abi" dedi.

        Ama şimdi kendi çocuklarını Türkiye'de okutacakmış, Milli Eğitim politikamızı çok beğeniyormuş.

        Gördüğünüz gibi bu kapsamlı araştırmamın sonucunda Başbakan'ımız Sayın Davutoğlu'nun haklılığını kanıtlamış durumdayım.

        Benim anladığım, terörün kaynağı başta Harvard olmak üzere üniversiteler.

        Buna karşın biz de yeni Türkiye'de "İmam Hatip Ivy League'ini kurmalıyız".

        Bakın bakalım o zaman dünyada terör merör kalıyor mu!

        Sosyal medya ve Einstein

        ÖNCEKİ akşam evde televizyon izliyorum.

        ABD'deki talk şov programlarından birini.

        Konuklardan biri, genç bir kadın komedyendi.

        Sohbet sırasında şahane bir laf etti.

        "Eğer Einstein zamanında sosyal medya diye bir şey olsaydı, Einstein evrene bakışımızı değiştiren teorilerinden hiçbirini geliştiremezdi " dedi.

        Programın sunucusu sordu: "Niye?"

        "Çünkü daha ilk makalesini yayınladığı zaman sosyal medyadan öylesine hakaretler başlar, hayatında fiziğin f'sini duymamış insanlardan 'Sen kim fizik kim, E= diye bir teorem mi olur, ulan salak sen zaten konuşmayı bile geç öğrenmişsin, pis Yahudi' gibisinden öyle bir hakaret yağmuruna maruz kalırdı ki, o gün fiziği bırakırdı."

        Gerçekten son derece doğru bir yaklaşım.

        Ama ben yine de Einstein'ın sosyal medya yüzünden fiziği bırakacağını düşünmüyorum.

        Çünkü zeki insanlar, sosyal medyadaki gerçek fikir sahipleri ile kendi işe yaramazlıklarını ve zavallılıklarını ona buna hakaret ederek ortadan kaldırabileceğini zannedenleri birbirinden ayırt edebilirler.

        CELAL HOCA'DAN MEKTUPLAR

        Hadi, bilimden vazgeçsinler de göreyim

        SEVGİLİ Fatih,

        Fizik ve kimya gibi gözlem ve deneyle yanlışlanması mümkün doğa bilimlerini, matematik gibi tamamen mantık temeline yaslanan ve kendi içinde, dâhi matematikçi Kurt Gödel'in de gösterdiği gibi, tutarlı olup olmadığı kontrol edilebilen bir dili, hiçbir deney veya gözlemle kontrolü mümkün olmayan ve ancak gözleme ve bilime dayanmayan bir inançla kabulü mümkün olan bir öğretiyle, yani dinle, aynı kefeye koymaya kalkmak 21. yüzyıla uygun bir düşünce biçimi değildir.

        Bu kafayla Türkiye'nin gidebileceği tek yön, vahşetin özelliklerini belirlediği Orta Çağ'dır. Kendisi henüz farkına varmadılarsa ben belirteyim: Dine inanmak için ortada, irrasyonel inanç dışında, hiçbir neden yoktur!

        Borgia Papası da, IŞİD mensupları da, barış için didinmiş olan Yitzhak Rabin'i katleden Yigal Amir de dindar olduklarını iddia ettiklerine göre, demek din ahlakın temeli olamaz.

        Mecburi din dersi olmazsa uyuşturucu olur diyen Sayın Cumhurbaşkanı'mıza bir de küçük hatırlatma: Pek sevdiği haşhaşin, yani "haşhaş çekici" kelimesi dindar, hem de Müslüman bir ortamın ürünüdür!

        Fizik ve kimyanın neticelerine inanmak istemeyen ise, mesela hasta olduğu zaman ilaçtan, evini böcek sardığı zaman veya farelerle mücadele ederken kullanışlı zehirlerden, otomobiliyle veya uçakla veya gemiyle bir yere gitmek isterken aerodinamikten, mühendislikten, bunlara koyacağı yakıt için jeolojiden, aydınlanmak gerektiği zaman ampulden, trene binmek icap ettiğinde elektrikten, hava durumunu bilmeyi istediği zaman akışkanlar mekaniğinden, elektronik dalgalar hakkındaki bilgilerimizden, optikten vazgeçsinler de göreyim.

        Hodri meydan...

        Sevgilerle arkadaşım. Umarım Sayın Cumhurbaşkanı'mız bu mektubuma bir göz atabilir.

        A. M. Celâl Şengör"

        Not: Ben de Celal'e bir ekleme yapmak istiyorum: "Acaba din ihracatıyla cari açığı düşürmemiz mümkün olur mu?"

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        İlerlemenin akıl ve bilgiyle mümkün olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar