Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Birkaç hafta önce Faruk Süren ve Ali Dürüst ile Paper Moon’da yemek yiyoruz. Hemen yanımızdaki masada çoğunluğu yabancılardan oluşan bir grup var. Bu gruptan 65-70 yaşlarında son derece şık bir beyefendi kalkıp bizim masamıza doğru geldi. Masaya doğru eğilerek “Duydum ki üçünüz de Galatasaray’ın eski başkan ve başkan yardımcılarıymışsınız” dedi. Biz de “Evet” dedik. Gülmeye başladı. “Çok merak ediyorum, bu Prandelli gibi beş para etmediği bilenen bir adamın Galatasaray kulübüne gelmesine nasıl izin verdiniz?” dedi. Şaşırdık. Faruk Süren adama, “Siz nerelisiniz?” dedi. Adam “İtalyanım. Futboldan hiç anlamam. Ama Prandelli benim kadar bile anlamaz!” dedi. Sonra da masasına döndü.

        Galatasaray’da bu cumartesi günü seçim var. Duygun Yarsuvat mı kazanır Alp Yalman mı bilmiyorum. Ama hangisi kazanırsa kazansın yapması gereken ilk iş ne mali tabloyu düzeltmek ne de başka bir şey. Şu Prandelli’yi memleketine yollasın yeter.

        1969 yılından beri Galatasaray’ın içindeyim. Yenilse de yense de onunla beraberim. 14 yıl şampiyon olmadık, içeride-dışarıda her maçına gittim. Ama asla utanmadım! Şimdi utanıyoruz. Galatasaray, yense de yenilse de her zaman bir karakter sahibiydi. Şimdi ne yazık ki karakterini kaybetti. “Niye?” derseniz... Her yönüyle utanç verici bir başkan ve onun utanç verici icraatları yüzünden... Büyük bir gizlilik içinde yönetimden ve kurumsallaşma adına oraya getirdiği herkesten saklayarak dehşet verici bir operasyonla teknik direktör buldu. Prandelli; aynı kaçan başkan gibi kişiliksiz, kimliksiz, asla liderliğe oynamamış, kaçak bir teknik direktör.

        G.Saray, dün 4 yedi. Dua etsinler Dortmund kibar takım. Şampiyonlar Ligi rekorunu kırabilirlerdi de tenezzül etmediler. “Ayıp olmasın” dediler. O Dortmund ki sahasında Galatasaray karşısında hezimete uğramıştı. Bu kez Galatasaray, hezimete uğradı.

        Takımdaki oyuncuları suçlamak mümkün değil. Böyle iki başa böyle tarak çok bile. Prandelli, kadroyu kurarken zaten yetersizliğini ortaya koymuştu. Takımda yaptığı değişiklerle bir de sıvadı. Sahada futbola benzer bir şey oynayan üç-dört Galatasaraylı’dan biri olan Hamit’i çıkartıp yerine ikinci lig futbolcusu Yasin’i alması bile Prandelli’nin nasıl bir mal olduğunu göstermeye yeter. Ama asıl mal olan Prandelli değil, Galatasaray’ı Prandelli’ye layık gören Ünal Aysal...

        Bu maçın yorumu morumu olmaz. Olsa olsa utancı olur. Ben bu kadar şahsiyetsiz bu kadar kişiliksiz bir Şampiyonlar Ligi Galatasaray’ı, tarihinde görmedim. “3-0 yenildiğiniz, hadi gidin” deseler sevinerek sahadan çıkacak bir takım vardı.

        Eyy Ünal Aysal, hiç layık olmadığın bir koltukta 3 yıl oturdun. Arkanda bıraktığın işte bu utanç tablosudur. Tabii geçmişine bakınca senin böyle bir duyguya sahip olmadığını biliyoruz. Ama biz Galatasaraylılar, senden ve eserinden utanıyoruz. Galatasaray tarihinin en kötü sayfasında adın yazacak. Tarih seni Galatasaray’ın utancı olarak hatırlayacak.

        Diğer Yazılar