Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yine anlamsız bir tartışma başladı.,

        “Öcalan’la görüşüldü mü, görüşülmedi mi?”

        CHP,AKP’yi “Öcalan’la görüşmekle” suçluyor.

        AKP ise anlamsız bir savunmaya geçip “Hayır görüşmedik” diyor.

        Savunma yapmak gereksiz, “Devlet görevlileri Öcalan’la zaman zaman görüşür” de, konu kapansın gitsin.

        Geçen gün de yazdım. Bugüne kadar Öcalan’la kimbilir kaç kez görüşüldü.

        Bırakın yakalanmasından sonra İmralı’da yapılan görüşmeleri, Öcalan Şam’da ikamet ederken bile “gayri resmi” olarak kaç kez “devlet adına gelenlerle” görüştü.

        Öcalan’la görüşülmesinde garipsenecek ne var anlamadım.

        CHP sözcüleri diyor ki: “MİT Başkanı şu tarihte, şu saatte gitti görüştü.”

        Eeee!

        Öcalan’la görüşen ilk MİT Müsteşarı mı Hakan Fidan ya da son MİT Müsteşarı mı olacak görüşen!

        Bana Öcalan’la görüşmeyen bir MİT Müsteşarı var mı onu söyleyin.

        Görüşülür elbet.

        Şimdiye kadar görüşüldüğü gibi görüşülür.

        Bunda da hiçbir mahzur, sıkıntı yoktur. Ne bekleniyor yani, “Referandum var. Devletin her türlü işi referandum sonrasına ertelensin” diye bir karar mı?

        12 Eylül’e kadar devletin kapısına kilit vurulması mı?

        Mesela ay başında maaşlar da ödenmesin, “Referandum var” diye. Mahkemeler de karar almasın, “Referandum sonrasına ertelesinler” davaları. Böyle bir mantık olabilir mi?

        Ha, eğer şunu diyebiliyorsanız o zaman deyin: “Öcalan’la yapılan görüşmede BDP’nin evet oyu vermesini sağlamak için kendisine birtakım sözler verilmiştir.” Bunu diyebiliyorsanız tamam.

        Ama bunu diyemediğinize göre, Öcalan’la görüşülmesinin bence hiçbir garip tarafı yoktur.

        Avcı'nın kitabı

        Bazı okurlar soruyor, "Neden Hanefi Avcı'nın iddialarını köşende değerlendirmiyorsun" diye.

        Hemen söyleyeyim: "Korkuyorum."

        Yok yok Hanefi Avcı'dan veya onun suçladığı Gülen Cemaati'nden değil.

        "Kullanılmaktan" korkuyorum.

        Olan biteni anlamlandıramadığım için çekiniyorum.

        Çünkü Avcı'nın yazdıkları aslında hepimizin uzun süredir konuştuğu, söylediği, yazdığı, dedikodusunu yaptığı konular.

        Avcı bunları "içeriden" biri olarak dillendirmiş ama "Şaşırdık. Allah Allah böyle miymiş" diyen kimse yok.

        Bu yüzden de korkuyorum.

        Çünkü Hanefi Avcı yıllardır bildiğimiz bir isim.

        Geçmişte "illegal dinlemeler" yapmış, yaptırmış, telekulağı Genelkurmay Başkanı'na kadar uzatmış bir isim.

        Cemaatlere çok da uzak değil.

        Hatta dün cemaatlere yakın birinin yazdığına göre "cemaatler" tarafından kollanmış, üst görevlere atansın diye

        torpil yapılmış bir emniyetçi.

        Şimdi birdenbire böyle bir kitapla karşımızda.

        Bakan Çelik'in, "Fethullah Gülen evete destek verince bu kitap çıktı" sözüne katılmıyorum. Kitap dediğin boyacı küpü değil ki, sokup çıkarasın bir anda.

        Belli ki, bir hazırlık var önceden.

        Ama niye şimdi?

        Bu yüzden bu kitapla ilgili bir yorum yapmaya korkuyorum.

        30 yıldır bu meslekteyim.

        Çok şey gördüm. Özellikle emniyet ve istihbarat camiaları ilginçtir.

        Avcı her ikisi de.

        Onlar bir şey yaptığı zaman biz sıradan insanlar buna bir anlam yüklemeye, bir hedef görmeye çalışırız.

        Biraz daha akıllı olanlarımız, hedefin arkasındaki hedefi görmeye uğraşırlar.

        Ama bu gibilerin yaptığı her şey, söylediği her söz üç bant bilardo gibidir.

        Ben topun o üç bantta nerelere çarparak sonunda nereye varacağını bilemiyorum.

        O yüzden de yazmıyorum.

        Yanlış bilgi Oktay Bey

        Oktay Ekşi, kılı kırk yaran bir başyazar olarak bilinir.

        Ancak geçenlerde çok ciddi bir hataya imza attı.

        Cumhurbaşkanı Gül'ün görev süresiyle ilgili bir yorum yaparken Fransa'dan örnek verdi ve "Chirac seçildikten sonra anayasa değişti ve Chirac'ın görev süresi 7 yıldan 5 yıla indirildi. Karar kendisine bırakıldı. O 7 yıl görev yapmayı tercih etti" dedi. Bu doğru.

        Ama Ekşi'nin büyük bir yanılgısı Ekşi aynı yazıda, "Chirac'ı meclis seçmişti" diyor.

        Hayır Oktay Bey.

        Chirac'ı seçen, 1962 yılından beri Fransa'da cumhurbaşkanlarını seçme yetkisini kullanan halktır. Yani "presidentiel au suffrage universelle"dir. Chirac'ı seçen parlamento değil halktır.

        Fransa 5. Cumhuriyet olarak bilinen ve 28 Eylül 1958'de yürürlüğe giren anayasaya göre yönetilir.

        1962'den bu yana da cumhurbaşkanını halk seçer.

        Bu yüzden de Gül'ün durumu ile Chirac'ın durumu arasında bir paralellik yoktur.

        Halk 7 yıl için seçtiğinden ötürü Chirac 7 yıl görev yapmıştır

        Diğer Yazılar