Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Erdoğan canlı yayına çıktı.

        Her zamanki gibi hedefinde “medya” vardı.

        Hemen her konuda suçlu bizmişiz.

        Öğrendik.

        30 yıldır bu işi yapıyorum.

        Medyaya kızmayan siyasetçi görmedim.

        30 yıldır bu işi yapıyorum.

        Medyaya bu kadar kızan siyasetçi de görmedim.

        Üstelik de, medyanın bu kadar iyi davrandığı bir siyasetçi de görmedim. İster korkudan deyin, ister sevgiden, saygıdan, medya Türkiye’nin hiçbir başbakanına Erdoğan’a davrandığı kadar iyi davranmadı.

        Başbakan’ın konuşmasında benim en fazla takıldığım bölüm “terörle ilgili” olarak medyayı suçlamasıydı.

        “Genel yayın yönetmenlerine söyledik ama anlamadılar” dedi ve medyanın terör haberlerini yayınlamasını eleştirdi.

        “Küçük falan değil, hiç yayınlamayın”a getirdi lafı.

        Gaziantep patlaması daha çok taze.

        Hadi oradan başlayalım.

        Gaziantep’te bir patlama oldu.

        10 vatandaşımız hayatını kaybetti.

        Habertürk, Hürriyet, Zaman ve Star gazeteleri haberi son derece küçük gördü.

        “Teröre alet olmayalım” dedik.

        “PKK propagandasına alet olmayalım” dedik.

        “Halkı tahrik etmeyelim” dedik.

        “Bir iç çatışma ortamına alet olmayalım” dedik.

        Doğrusunu yaptığımıza da inanıyoruz.

        Peki bizi eleştiren siyasetçiler ne yaptı.

        Tam kadro cenaze törenine katılmadılar mı?

        Tabutların başında TBMM tam kadro dizilmedi mi?

        Başbakan ve yanında bakanlar görüntülere, fotoğraflara yansımadı mı?

        Biz terörü önemsemedik.

        Peki siz ne yaptınız?

        Terör haberini vermeseydik, sizlerin tabutların başındaki görüntünüzü ne diye duyuracaktık?

        Sizin o fotoğrafınız, terör haberinden daha büyük yer almadı mı gazetelerde.

        Hadi bunu geçelim bir kalem.

        Geçen hafta 4 gazetenin genel yayın yönetmenleri bir araya geldik.

        Hürriyet’ten Enis Berberoğlu, Zaman’dan Ekrem Dumanlı, Star’dan Mustafa Karaalioğlu ve ben.

        Üzerinde konuştuğumuz konu “terör haberleri”ydi.

        “Bu haberleri nasıl ele almalıyız, nasıl haberleştirmeliyiz?” diye konuştuk ve bir “ortak deklarasyon” yayınlama kararı aldık.

        Bir metin hazırlayacak ve isteyen gazetelerin katılımıyla terör haberlerini, terörün propagandasına alet olmayacak şekilde yayınlayacağımızı okurlara duyuracaktık.

        Ama şu andan itibaren bunu yapmamız imkânsız hale geldi.

        Başbakan Erdoğan’ın dün televizyonda söylediklerinden sonra böyle bir deklarasyonun “mesleki bir inisiyatif” olarak algılanma ihtimali kalmadı.

        Bizim de böyle bir deklarasyon yayınlama ihtimalimiz.

        Zirvede becayiş mi olacak!

        1960’lardan beri Milli Görüş hareketinin içinde yer alan, yıllarca hareketin tabanında çalışan, AK Parti’nin kuruluşuyla birlikte AK Parti saflarına katılan, Başbakan’ın her zaman yakınında olan ama asla bir makam peşinde koşmayan, istemeyen, siyasette bir dirhem bile zenginleşmeyen, “Siyaset çevreden merkeze doğru yapılır, merkeze oturup çevreye doğru değil” diyerek AK Parti’yi bile eleştirmekten kendini alamayan AK Partili bir siyasetçi dostum var.

        İsmi hiç lazım değil.

        Önceki gün geçiyormuş uğradı.

        Havadan sudan, siyasetten, ekonomiden konuştuk.

        Çok ilginç şeyler anlattı. Sonunda laf dönüp dolaşıp 2014’e Cumhurbaşkanlığı seçimlerine geldi.

        “Ne olacak?” diye sordum.

        “Ne olacağı belli” dedi.

        “Tayyip Bey Cumhurbaşkanlığı’na aday olacak. Doğalı da bu. Hak ediyor da. Seçim bu belli olmaz ama yine de seçilmesi kesin gibi. Cumhurbaşkanı olacak.”

        Araya giriyorum.

        “Başkanlık sistemi olacak mı?”

        “Tayyip Bey çok istedi ama artık zor görünüyor. Anayasa uzlaşmayla olmak zorunda. Bu da başkanlık sistemi olmayacak demek. Başkanlık da zor, yarı başkanlık da. Cumhurbaşkanlığı mevcut statüsüyle kalacak. Tayyip Bey de bu haliyle Cumhurbaşkanı olacak.”

        “Tayyip Bey Cumhurbaşkanlığı’na çıkar da sonrası ne olacak? Üç dönem sınırlaması var. Tayyip Bey’den sonra kendini AK Parti Genel Başkanlığı’na, Başbakanlığa hazırlayan, layık gören en az 5 kişi biliyorum. Parti ne olacak?”

        “Ben daha fazlasını da biliyorum.

        Ama ne olacağı belli. En azından ne olması gerektiği belli.”

        “Ne olacak?” “Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olur, Abdullah Gül de partinin başına geçer ve Başbakan olur.”

        “Başka türlü olmaz mı?”

        “Bence olmaz. Abdullah Bey partinin başına geçerse herkes susar ve kabul eder.Ama partinin başına başkası geçerse tartışma çıkar. ‘Niye o’ diyecek pek çok isim çıkar. ‘Niye ben değil de o’ diyenler olur. Bunların hepsinin de kendi taraftarı olur. Sadece Abdullah Bey kesin ve genel bir kabul görür.”

        “Peki Tayyip Erdoğan buna ne der?”

        “Tayyip Bey’in de istediği budur. İlişkileri kardeşlikten de ötedir. Tabii ki kardeşler arasında tartışma olur, fikir ayrılığı olur, miras kavgası olur ama Tayyip Bey ileAbdullah Bey arasında olmaz. Çünkü ikisi de bilir ki, onların arasında meydana gelebilecek bir tartışma, bir ayrılık sadece partiyi değil, Türkiye’yi zora sokar. O kadarla da kalmaz, bölgemizi zora sokar, Ortadoğu’yu zora sokar. O yüzden de burada bir fikir ayrılığı olmaz. Tayyip Bey Çankaya’ya çıkar,Abdullah Bey Başbakanlığa.”

        “Ya olmazsa?”

        “Olmazsa hayırlı olmaz.”

        Bana da öyle olacak gibi geldi.

        Ama siyaset bu.

        Olacak olmaz, olmayacak olur bazen!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Günah keçilerinin genelde günahsız olduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar