Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR dostumun dediği gibi "İlk düğme yanlış iliklenirse sonrası da yanlış gidiyor".

        AK Parti, "usta" olmanın verdiği özgüvenle, düğmeleri gözü kapalı ilikleyebileceğine inanmış.

        Bunun ilk örneğini Gezi olayları sırasında gördük.

        Birinci haftasında, sadece ve sadece "sıradan, tertemiz vatandaşların demokratik tepkisi" olarak sürdüğü dönemde, tek bir cümle, tek bir jestle bitirilebilecek ve "ülkeyi geren olaylar" değil "ülkeyi demokrasiye götüren bir hamle" olabilecek bir mesele ilk düğme yanlış iliklenince, Türkiye'yi derinden sarsan ve Türkiye'yi yönetenleri uluslararası alanda zor duruma düşüren bir çokuluslu organizasyona dönüştü.

        Şimdi aynılarını bugünlerde yaşıyoruz.

        Sürpriz bir yolsuzluk soruşturması başlatıldı.

        Arkasında şu var, bu var önemli değildi.

        İlk gün, ilk düğme doğru iliğe sokulsaydı tüm bu yaşananları yaşamamıza gerek kalmayacaktı.

        Daha olay patlar patlamaz, ilgili bakanlar hemen istifa etse veya Başbakan tarafından açığa alınsa, savcıları ve emniyeti etkisiz hale getirmeye yönelik adımlar atılacağına "Yolsuzluk varsa biz bunu soruşturanların arkasındayız" dense mesele o gün kapanmış ve "yolsuzlukla mücadele" mesajı doğru bir şekilde verilmiş olacaktı.

        İlk düğme yanlış yerden iliklendiği için, yine işin içine "uluslararası komplo" söylemleri girmeye başladı.

        Doğrudur.

        Belki vardır, hatta büyük ihtimalle vardır.

        Ama düğme bir kere yanlış yerden iliklendiği için gömlek üzerimize oturmamaktadır.

        Nasıl öğrendik

        BÜTÜN bu rüşvet ve yolsuzluk iddialarının ortalığa dökülmesini aslında AK Parti'ye ve hükümete borçlu olduğumuzu hiç düşündünüz mü?

        Belki biraz ironik ama aslında durum tam da bu.

        Başbakan Erdoğan dershanelerin kapatılması konusunda bu kadar ısrarcı olmasa, hükümet dershanelerin kapatılması için geçen ay harekete geçmese, büyük ihtimalle bu yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının hiçbiri gündeme gelmeyecek, vatandaşların bunlardan hiç haberi olmayacaktı.

        Hükümet dershaneleri kapatmak istedi de bizim her şeyden haberimiz oldu.

        İyi ki!

        Boşa istifa

        ERTUĞRUL Günay istifa etti.

        Ağır cümlelerle.

        Hükümeti ve Başbakan'ı suçlayarak.

        Güldüm.

        O Ertuğrul Günay, bakanlık koltuğunda otururken bir gün televizyon programında kendisini eleştirdiğim için AK Partililerden çok "sitem" almıştım.

        "Bizim bakanımıza nasıl bunları söylersin" diye.

        Ertuğrul Günay'ın istifasına gelince.

        Arınç'ın meşhur deyimiyle "özgül ağırlığı olmayan" istifalar bunlar.

        Başbakan tarafından defalarca toplum önünde terslenir, küçük düşürülürken bunları yalayıp yutacaksın.

        Sonra bakanlık elden gidince muhalefet etmeye başlayacak, partiden atılman gündeme gelince zehir zemberek olacaksın.

        Olmaz. Kimse ciddiye almaz...

        Onu da, Haluk Özdalga'yı da, Erdal Kalkan'ı da.

        Not: Sakın yazıyı okuyup da Bülent Arınç'ın bir özgül ağırlığı olduğunu söylediğimi zannetmeyin.

        Hesap verebilecek olan korkmasın

        DÜN Habertürk TV'de yukarıdaki yazıda söylediklerime benzer cümlelerle Ertuğrul Günay'ı eleştirdim.

        Odama çıktım, Emrullah Turanlı aradı.

        "Ağzınıza sağlık" demek istemiş.

        Ben de kendisine "gözaltı sürecini" sordum.

        "Allah'ıma şükrediyorum ki, bana devletime hesap vermeyi nasip etti" dedi.

        "Nasıl yani" dedim.

        "Korkacak hiçbir şeyim yok. Her türlü hesabımı verebilirim. Devlet beni aldı, hesap sordu. Ben de verdim. Veremeyecek hesabı olan korksun. Verecek hesabı olan devleti çağırdı mı koşarak gitsin, hesabını versin, rahatlasın" dedi.

        Bozulduğu tek şey, sabaha karşı gözaltına alınmak olmuş.

        "Çağırıp gel deseler koşa koşa gider hesabımı verirdim. Ama onlar böyle uygun görmüş. Ona da razıyım. Hesap vermek, hesap verebilir olmaz güzel" dedi.

        Söyledikleri hoşuma gitti.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yeni yıla umutsuzlukla girmek zorunda kalmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar