Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KOKUŞMUŞLUK o kadar diz boyu ki, neresinden tutacaksın, neresini yazacaksın.

        Yazarken klavye kirleniyor, elimize bulaşacak diye ürküyoruz.

        "Savcı, işadamı tarafından ikram edilmiş 'avantadan' 80 bin liralık olduğu iddia edilen tatile gider mi?" diye soruyoruz, ama soru yarım, soru eksik.

        "İşadamı, savcıyı niye 80 bin liralık tatile gönderir?" diye de sormak lazım.

        Otelinde kalır indirim yaparsın, belki anlarım da 80 bin TL'lik tatil niye?

        Yanıt alır mıyız?

        Zannetmiyorum.

        Vardır bir hesabı.

        Hakkı olmayan bir avantayı bir işadamından alan kamu görevlisi, ister yargıdan olsun, ister bürokrasinin başka bir kolundan, bilmelidir ki, bu adamlar eşeğin bile önüne otu tek bir amaçla koyarlar.

        Şimdi "avanta tatil" hediye eden işadamı çıkmış diyor ki, "Müdürümüzün çok eski arkadaşıydı. O yüzden tatil masraflarını biz karşıladık".

        Bu nasıl arkadaşlık ki anında "satıyor".

        Sorulacak o kadar çok soru var ki!

        O savcı, bu soruşturmaların arkasındaki adam olmasa o avanta tatil ortaya çıkacak mıydı?

        Bence çıkmayacaktı!

        Sizce?

        Avanta tatili veren işadamı ilk operasyonda gözaltına alınmasa, şimdi ortaya atlayıp "Tatile biz gönderdik. Masraflarını biz ödedik" diyecek miydi?

        Bence demeyecekti!

        Sizce?

        Ve tabii benim merak ettiğim daha da ilginç bir şey var.

        Savcıya avanta tatil veren işadamı, başka kimleri oraya yolladı?

        Hangi savcıları, hangi hâkimleri, hangi bürokratları ve tabii hangi gazetecileri?

        Onları da şimdi öğrenebilecek miyiz, yoksa her birinin bir yerde birilerinin ayağına basmasını mı bekleyeceğiz öğrenmek için!

        İkisi de suç

        BİR savcının, bir işadamının cebinden 80 bin TL'lik tatil yapması HSYK'da inceleniyor.

        Yerinde bir incelemedir.

        Ama ortada bir suç var ise, (bir ayıp olduğu kesin de, suç var mı yok mu bilemem) yasalarımıza göre rüşveti alan kadar veren de suçludur.

        O tatili yapan savcı hakkında soruşturma başlatılıyorsa, tatili veren işadamına da acilen rüşvet soruşturması başlatılmalıdır.

        Cemaat eriyor mu?

        İKTİDARA yakın yazarların, hep bir ağızdan haykırdığı bir tespit var:

        "Hükümetle kavga edince Cemaat erimeye başladı."

        Bence çok doğru bir tespit.

        Cemaat'ten ciddi bir kaçış var.

        Aslına bakarsanız, geçtiğimiz 10 yılda olanın tam tersi bir durum söz konusu.

        Geçtiğimiz yıllarda Cemaat'e doğru bir akın vardı.

        Cemaat'le ilgili olan olmayan herkes Cemaatçi olmaya çalışıyordu.

        Çünkü Türk insanının gözlem gücü ve hayatta kalma içgüdüleri sağlamdır.

        Görüyorlardı ki, Cemaat'le yakın olmak, Cemaatçi olmak "kazandırıyor".

        Özellikle de bürokraside.

        Cemaatçiysen yükseliyorsun, Cemaatçiysen iyi görevlere atanıyorsun, Cemaatçiysen kollanıyorsun, Cemaatçiysen dokunulmazlık kazanıyorsun.

        Başbakan'ın "Ne istediniz de vermedik" cümlesinde teyit ettiği gibi Cemaatçi olan "istediğini alıyor" gibi bir hava vardı.

        Bu yüzden de herkes "Cemaatçi" kisvesine bürünüyordu.

        Şimdi ise tam tersi bir durum söz konusu.

        "Cemaatçi olmak kaybettiriyor" durumuna geçildi.

        Cemaatçiysen görevden alınıyorsun, Cemaatçiysen sürülüyorsun, Cemaatçiysen iktidarın hedefi haline geliyorsun durumu oluştu.

        Geçtiğimiz 10 yılda Cemaat kisvesi giyenler, şimdi üzerlerinden bunu atarak "Vallahi Cemaatçi değiliz" yaftasıyla dolaşmaya başladılar.

        Bu nedenle "Cemaat'ten kaçış başladı" tespiti doğrudur.

        Ama Cemaat'in "Öz" kitlesinde bir kopma olduğunu hiç zannetmiyorum.

        Cemaat'i sadece "Hizmet" olarak görenler, Cemaat'le bağlantısını mideden değil kalpten yapanlar, Cemaat'le yükselmeyi değil Cemaat'i yükseltmeyi hedef olarak benimseyenlerin Cemaat'ten koptuğu falan yok.

        Cemaat aslında kendi kendisiyle baş başa kalıyor.

        Olan budur.

        ÖSO, Esad'la savaşı kesti

        BİZİM Türkiye olarak arkasında durduğumuz, yardım ettiğimiz, örgütlenmesine destek verdiğimiz, kadrolarını Türkiye'de barındırdığımız Suriyeli muhalif gruplara ne ad veriliyordu?

        Özgür Suriye Ordusu değil mi?

        Özgür Suriye Ordusu Esad'ı yıkacak, Suriye'de diktatörlüğü sonra erdirecek, Suriye'ye demokrasiyi getirecekti.

        Beklentimiz buydu.

        Ancak Suriye'de işler hiç de Türkiye'de beklendiği gibi gelişmiyor.

        Bu yüzden olsa gerek, Türkiye'de uzun zamandır Özgür Suriye Ordusu tanımını işitmiyoruz, okumuyoruz.

        Bir zamanlar Esad'ı devirecekler diye beklediğimiz Özgür Suriye Ordusu, artık Esad'la savaşmayı kesti.

        Dahası Özgür Suriye Ordusu ile Esad güçleri arasında "fiili bir ateşkes" başladı.

        Ama Özgür Suriye Ordusu hâlâ savaşıyor.

        El Nusra'yla, El Kaide'yle.

        Yani Suriye'de kontrolü ele geçirmeye çalışan uluslararası terör organizasyonlarıyla.

        Zaten biz de Türkiye olarak artık ÖSO'ya değil, Suriye'deki Türkmenlere yardım ediyoruz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yağmurdan kaçanın doluya tutulduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar