Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YILLARDIR ortalıktayım, bilirsiniz ki, ne cemaatle, ne tarikatla işim olmaz.

        Meşrebime uygun değiller.

        Ben almam, alana da mâni olmam.

        Allah'la arama kimseyi sokmam, sokma ihtiyacı hissedene de saygı duyarım, karışmam.

        Bunu girişte söyledikten sonra gelelim konumuza .

        Fethullah Gülen'in ve Cemaat'inin"saygın ve makbul"kabul edildiği günlerde, erbab-ı siyaset ve erbab-ı hükümet, erbab-ı ticaret ve erbab-ı matbuatın pek çok ismi "saygı, sevgi, bağlılık ve hatta biat" beyan etmek üzere Pennsylvania'ya koşuyordu.

        Hükümetin bileGülen'e"temsilci"gönderdiği sır değildi.

        O günlerde "mebzul miktarda makbul" olan Cemaat veGülen, 17 Aralık günü bir genel kurul kararıyla"Cemaat"ten"çete"ye dönüştürülünce o günlerde Pennsylvania'da el ve hatta eteğe buse konduran matbuat erbabında da hızlı bir dönüş oldu.

        Dün öptükleri eteğe bugün tükürmeye başladılar.

        Cemaat de haliyle"Yahu dün buradaydınız"dedi ve"en uzağa tükürme"yarışında birinciliği elde etmek için çırpınanlardan bazılarının Fethullah Gülen ile çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.

        Vay vay vay!

        Bir infial bir infial.

        "Meğer hocaya ziyaretimizi bize şantaj malzemesi yapacaklarmış"diyorlar şimdi.

        Anlamadım şantaj bunun neresinde.

        Hani Pennsylvania'da gizli kamerayla çekim yapsalar, zamparalık görüntüleri falan yayınlasalar anlarım da makbul günlerindeGülen'le kol kola 32 diş ortada poz verip,Gülengözden düşünce o gün güç gösterisi olan bu pozu bugün şantaj malzemesi gibi algılamak neyin nesi.

        Ama kabahat Cemaat'te.

        İlk günden beri diyorum ki:"Oraya giden gazetecilerin ve gitmek isteyip de götürmediğiniz gazetecilerin bir listesini yayınlayın."

        Yayınlayın da hep beraber görelim.

        Yayınlayın da hep beraber gülelim.

        Birkaç mektup, bir ağız tadı

        SÖYLÜYORUM ya, bugünlerde bol küfür yiyorum diye.

        Eminim ki, küfredenlerin büyük bölümü ne beni okuyorlar, ne bu gazetenin hangi haberleri yazdığını biliyorlar.

        Pek büyük bir bölümü de bilerek veya bilmeyerek beni"Alo Fatih"zannediyorlar.

        Buna mukabil yüzlerce, binerce okur da mail'le, mektupla"Takmayın. Biz sizi tanıyoruz, biliyoruz, yıllardır okuyoruz"diyor.

        Pek büyük bölümü gençliklerinden beri beni okuduklarını, bir gazetecinin yazdıklarıyla yargılanması gerektiğini söylüyorlar.

        Birkaç gün önce postadan minik bir paket çıktı.

        Açtım. Bir paket incir ve bir mektup.

        Şöyle diyor:

        "Sevgili Fatih Bey, Aydın'da yaşayan, tarım ürünleri ihracatı yapan siz yaşlarda biriyim. Yıllardır sizi izlerim. Deyim yerindeyse ruh ikiziniz gibiyim. Sizde kendimi görüyorum. ...

        ...Dün akşam sizi izlerken üzüldüm. En çok da ciğeri beş para etmez, taş üstüne taş koymamışların eleştirilerini duydukça.

        Sizin ağzınızın tadı kaçmıştır. Size ürünlerimden minik bir hediye gönderiyorum. Ağzınız tatlansın, Allah yardımcınız olsun."

        Gözlerim dolu dolu okudum.

        Sağolsun. Ağzımın tadını incir değil bu mektup düzeltti.

        Sonra bir başkası.

        Cezaevinden yazmış. Cezaevinde doktorasını hazırlayan bir üniversiteli.

        "Sizi CNN'de izledim. Yazayım dedim. Derim de genelde yazmam. Ama bu kez yazdım.

        Sizi çok dürüst bulurum, eskiden beri. Olan bitene üzüldüm ve sizi çok iyi anlıyorum. Muhtemelen siyasi görüşümüz aynı değildir. Kendimi ülkücü olarak tanımlıyorum. Sizi yıllardır okurum ve bilirim ki siyasi tercihimiz aynı olmasa bile olaylara bakışınız ve fikirlerinizle benimkisi arasında hiçbir fark görmüyorum.

        Diyeceğim odur ki, orada kalmalısınız, yazmaya devam etmelisiniz. Giderseniz sadece gitmiş olursunuz. Kimseye bir yararı olmaz. Siz orada olmalısınız. Yazılarınızdan anladığım kadarıyla Türkiye'yle ilgili kaygılarımız da aynı. Yaşadığınız zorluğu yüzünüzde gördüm. Dayanmalısınız. Umarım bu mektup size gelinceye kadar siz pes etmemiş olursunuz. Yazılarınız için ayrıca teşekkür ederim. Sizi okumaya devam edeceğiz. Koğuş 8-2 gazetenizi almaya devam edecek."

        Ve daha böyle yüzlercesi.

        Dayanma gücünü verenlere çok teşekkür ediyorum.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Arenada ölen boğanın, mezbahada kesilen boğadan daha fazla acı çektiğini ama daha saygın olduğunu herkes anladığı zaman.

        Diğer Yazılar