Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İNSANLIK Zekeriyaköy'de bir havuzda boğuldu.

        Belki çoktan boğulmuştu da, biz havuza bakınca fark ettik boğulanın Pamir değil, bu milletin insanlığı olduğunu.

        3.5 yaşındaki Pamir'in kaybolmasından ve ölü bulunmasından sonra "aşağılık ruhların"' yazdıklarını hatırlatma niyetim yok.

        O pisliği, o kokuşmuş rezil ruh halini buraya aktarmam.

        Bu kadar "adiliği" sizin gözünüze sokmaktan imtina ederim.

        Ama "pislik" orada bitmiyor ki!

        Dün bazı mailler geldi.

        Belli ki, bir görüşü, bir toplumsal yaklaşımı temsil ediyorlar.

        Yazdıkları şu:

        "Zekeriyaköy'de kaybolan çocuklara gösterilen özen niye başka yerde kaybolan çocuklara gösterilmiyor?"

        Ayrımcı kafa, "kindar nesil" buraya kadar gelmiş artık.

        Diyeceği şu: "Zengin çocuklarını arıyorsunuz, garibanın çocukları aranmıyor."

        Yuhhh olsun size!

        Kayseri'de kaybolan çocuklar için bütün Türkiye seferber olmadı mı!

        Trakya'nın bir köyünde kaybolan çocuklar aylarca aranmadı mı?

        Eğer ailenin veya çevresinin bu kaybı duyurma imkânı varsa herkes seferber oluyor.

        Önemli olan duyurmak, duyurmayı başarmak.

        Yoksa "kindar" olmayan insanlar duyarlı.

        Zengin fakir, siyah beyaz ayrımı "kindar olmayan" kafalarda yok.

        Kimse çocuğun anasının babasının kimliğine, fikrine bakmıyor.

        Ama belli ki, "kindarlık" genlerine işlemiş olanlar bakıyor.

        3.5 yaşındaki bir çocuğun ölümü üzerinden bile "kin" kusabiliyorlar.

        Ben de onlara "Yuhhh!" diyorum.

        İnşallah kininizde boğulursunuz.

        Sırrı Sakık sevinmiştir

        AĞRI'da seçim iptal oldu.

        BDP kazandı, AK Parti itiraz etti.

        Merkez ilçede bazı torbaların yırtık, bazı oy pusulalarının kayıp olduğu anlaşıldı ve seçim tekrarlanacak.

        Peki bu karara en fazla sevinen kim sizce?

        Ağrı'nın AK Partili Belediye Başkan adayı mı?

        Hayır değil.

        Bana gelen bilgilere göre bu işe en çok BDP'li Sırrı Sakık sevinmiş.

        Çünkü Sırrı Sakık, Ağrı'da seçimi kazandığına hiç ama hiç sevinmemiş.

        Çevresindekilere sürekli yakınıyormuş.

        "Yahu benim ne işim var Ağrı'da" diye.

        BDP'li bir milletvekili, "Sırrı çok bozuk. Ağrı Belediye Başkanı olmak bütün huzurunu, rahatını kaçırdı" demişti geçen hafta sohbet ederken.

        BDP'nin Milano Milletvekili eminim ki tekrara sevinmiştir.

        Şimdi umutla yeniden seçilmemeyi bekliyordur.

        Samimiyet testi

        AK Parti'ye üst üste 8. seçim zaferini kazandıranların başında kadınlar geliyor.

        Mitinglerde de gördük, AK Parti hükümetleri sayesinde eli para gören, evde biraz olsun havası artan kadınlar, AK Parti'nin en büyük destekçileri.

        Ancak 30 Mart yerel seçimlerinde AK Parti'den Bingöl Belediye Başkanı seçilen Yücel Barakazi, "Kadınlara görev vermeyi düşünmüyoruz" deyiverdi.

        Barakazi, "Dinen ve örfen kadınlar buna uygun değil" diye düşünüyormuş.

        Bunun üzerine AK Parti'den Bingöl Belediye Meclisi Üyesi seçilen Nurten Ertuğrul, kişilikli bir davranış sergileyerek belediye meclisi üyeliğinden istifa ettiğini söyledi.

        Nurten Hanım, "Seçim zamanında gece gündüz, toplumun din ve örf gibi kurallarını gözetmeden kadınları çalıştıran, kapı kapı dolaştıran, seçim koordinasyon merkezlerinde gece geç saatlere kadar toplantı yaptıran bir anlayışın, bugün çıkıp kadını geri planda tutmak adına mazeretler ileri sürmesi tam anlamıyla bir çelişkidir. Dolayısıyla onurlu ve haysiyetli hiçbir partili kadının böyle bir yaklaşıma tahammül edip sessiz kalmayacağını umut ederek belediye meclisi üyeliğinden istifa ediyorum" demiş.

        Bakalım AK Parti, bu belediye başkanına ne diyecek!

        Açıkçası ben bunu, AK Parti'nin kadınlara yaklaşımıyla ilgili "samimiyet testi" olarak görüyorum.

        Melo kart görmeliydi de ya diğerleri

        DÜN spor sayfalarımızda yer alan derbi maçı analizim üzerine bazı itirazlar geldi:

        "Melo haksız yere atıldı diyorsun. Yaptıklarını görmedin mi?"

        Tribünden görmemiştim ama sonra gördüm.

        Fikrim aynı.

        Melo "dil çıkarmış".

        Küfür mü etmiş, vurmuş mu, kırmış mı!

        "Centilmenliğe aykırı hareket" diyorlar.

        De ki öyle, hakemin Melo'ya o sırada kart göstermesi lazım. 85. dakikayı bekleyip hiç de kart gösterilmeyecek bir hareket sonrası kırmızı kart göstermesi doğru değil.

        Bir benzetme yapmak gerekirse, cinayetten mahkûm edemediğiniz birine hatalı park etti diye idam cezası vermek ne kadar doğruysa, "eyyamcı" hakemin kararı da o kadar doğrudur.

        "Melo dil çıkarıp abuk sabuk hareketler yaptığı için çok önceden atılmalıydı" diyenler var.

        Olabilir.

        Atılmalıydı belki de.

        Ama Mehmet Topal da, Emenike de kırmızı kart gerektiren hareketler yaptılar.

        Hakem Emre'ye kırmızı kart gösterdiği için, haklı da olduğu halde o kadar ezildi ki, atamadı.

        Onlar da atılmalıydı.

        Şimdi Melo'ya görüntülerden hareketle ceza verilmesi için kıyamet kopuyor.

        Peki Emre, bir başka maçta rakibin yedek kulübesine gidip ana avrat küfretti.

        Belgeli, tanıklı ve kayıtlı.

        Ona niye ceza verilmedi?..

        Ya da bir başka maçta yerdeki rakibine tekmeler atan Caner'e hakem kart göstermedi.

        Sonrasında görüntülere bakılarak niye ceza almadı?

        Melo eleştirisi yapan herkese soruyorum bunları.

        Varsa verecek yanıtınız verin.

        Ama delikanlıca.

        Kıvırarak değil.

        Bunlarla Galatasaray'ın işi zor

        GALATASARAY, Fenerbahçe karşısında tarihi farkı kaçırdı.

        Sarı lacivertli rakibimiz bizi böyle yakalasa 5'lerdi.

        Biz 1-0'a razı olduk.

        Çünkü Galatasaray'da iki sorun var.

        Biri Başkan Ünal Aysal, diğeri Mancini.

        Biri takımın, kulübün tüm havasını, birliğini ortadan kaldırdı...

        Diğeri ise takımı bitirdi.

        Ünal Aysal'dan uzun uzun söz etmeye gerek yok, ama Mancini gerçekten bir vaka.

        Galatasaray maça şahane başlamış, rakibin orta sahasındaki en önemli adam atılmış.

        Mancini 1-0'ı koruma derdinde.

        Hâlâ Selçuk ve Melo arkada, geriye doğru oynayıp duruyorlar.

        Türkiye'nin en iyi golcüsü Burak hâlâ kanatta saplanıp kalmış.

        Takım 81 dakika vakit geçirmeye oynuyor.

        Selçuk'un isyanı da buna zaten.

        Yaptığı ayıp, onu çok seven tribünlere, onu içine alan camiaya haksızlık ama Selçuk da haklı.

        Geçen yılların asist kralı, golcü orta sahası, yan topa ve geri pasa mahkûm edilmiş.

        Oyun kurması yasak. Oyun kurma işi Sneijder'e verilmiş, Selçuk ise bitirilmiş.

        Selçuk bitirilince Burak da bitmiş.

        Böyle bir teknik anlayışa Selçuk kızmasın da ben mi kızayım.

        Yetersiz zavallı bir İtalyan, Selçuk'a "zaman geçirmediği için" kızıyor.

        Kim haklı sizce; Selçuk mu, Mancini mi?

        Ünal Aysal bu komplekslerle kulübü yönettiği sürece ve bu zavallı İtalyan takımın başında kaldıkça Galatasaray'ın işi zor.

        Hem de çok zor.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Ölmüş çocuklara bile kin kusmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar