Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bilmem dikkat ediyor musunuz, Anayasa Mahkemesi son dönemde "Amerikan Yüksek Mahkemesi" gibi hareket etmeye, tavır almaya başladı.

        Amerikan Yüksek Mahkemesi derken ne kastettiğimi "yanlış anlamaya müsait" olanlar için, önce bu mahkemeden bahsedeyim.

        Amerikan Yüksek Mahkemesi, ABD'deki en üst yargı kurumudur. Üyeleri doğrudan Başkan tarafından belirlenir, ama görev süreleri Başkan'ın görev süresiyle alakasızdır.

        Amerikan Yüksek Mahkemesi üyesi yargıçlar "ölünceye kadar" görev yaparlar.

        Nefes alıp vermeyi sürdürdükleri sürece Yüksek Mahkeme'nin üyesidirler ve bu yüzden de çok rahat bir şekilde herkesin ve her şeyin üzerinde görevlerini sürdürürler.

        Amerikan Yüksek Mahkemesi, bugün ortada bir Amerikan demokrasisi ve özgürlük anlayışı var ise eğer, hiç kuşkusuz bunun en önemli mimarıdır.

        Yüksek Mahkeme, yüzyılı aşkın bir süredir aldığı kararlarla, köleliğin kaldırılmasından bireysel özgürlüklerin genişletilmesine kadar her konuda Amerikan demokrasisinin yüksek standartlarını belirlemiştir.

        Senato'nun, Temsilciler Meclisi'nin ve Başkan'ın Amerikan sistemini yoldan çıkarmasını veya otoriterleştirmesini engelleyen en önemli kurum, Yüksek Mahkeme olmuştur.

        Yıllar içinde oluşturduğu içtihat, evrensel bir demokrasi anlayışının temelini oluşturmuştur. Yüksek Mahkeme ve kararları olmasaydı eğer, büyük ihtimalle Amerika bugünkü demokrasi ve özgürlük standardını oluşturmuş olamayacaktı.

        Bizim Anayasa Mahkemesi ise 1961 Anayasası ile kuruldu.

        Temel işlevi, devletin yönünü korumaktı.

        Güçlü iktidarların, ülkenin kuruluş felsefesinden saptırmasını engelleme amaçlıydı.

        Bu yüzden de asla ve asla bireysel özgürlükler, gelişmiş demokrasi kriterleri gibi öncelikleri olmadı bizim Anayasa Mahkemesi'nin. Bireyi ve insan haklarını korumak değil, devleti korumak yönünde hareket etti.

        Ancak son dönemde Anayasa Mahkemesi'nin giderek Amerikan Yüksek Mahkemesi gibi hareket etmeye başladığını gözlemliyorum.

        Devlete karşı vatandaşı, baskılara karşı bireysel özgürlükleri, güçlenmek isteyen devlete karşı demokrasiyi korumak isteyen bir tutum içerisine girdi.

        Bu tutum mutlaka, "yeni devletin" muktedirlerini rahatsız edecektir.

        Ancak Anayasa Mahkemesi açısından doğru ve olması gereken bir tutumdur.

        Üsküdar'a gider iken

        ANAYASA Mahkemesi'nin HSYK Kanunu ile ilgili olarak iptal ettiği maddeler, Türkiye'nin geleceği açısından son derece yerinde.

        Mesela bakanlığı çok kızdıran Adalet Akademisi'ye ilgili düzenleme.

        Bunun iptaliyle yeni yetişecek hâkim ve savcıların bir siyasi görüş tarafından yetiştirilip yönlendirilmesinin önüne kısmen de olsa geçilmiş olacak.

        Adalet Bakanı'nın müfettiş görevlendirme yetkisinin alınması, hâkim ve savcılar üzerinde siyasetin kılıcının sallanmasını bir ölçüde engelleyecek.

        HSYK'daki dairelerin görevlerinin bakan tarafından belirlenmesinin engellenmesi ise siyasetin HSYK'yı "kendine uygun bir şekilde" kullanmasını az da olsa zorlaştıracak.

        Bu iptallerle ilgili olarak "Atı alan Üsküdar'ı geçti" yorumları yapılıyor.

        Katılmıyorum.

        Evet, birileri atı aldı ama henüz Üsküdar geçilememişti.

        Fuatavni bir havuz mu?

        DÜN bu köşede yer alan Fuatavni hesabının yurtdışında açılmış bir Twitter hesabı olabileceği iddiasıyla ilgili gün içinde pek çok görüş aldım.

        Büyük çoğunluk benim işi bilmediğimi ve DNS veya VPN değişiklikleriyle bu hesabın yurtdışı hesabı gibi görünebileceğini söylediler.

        Haklı olma ihtimalleri var, ancak bir şeyi unutuyorlar.

        Bu hesap Türkiye'de Twitter'a sansür getirilmeden önce açılmış bir hesap. Yani o gün DNS veya VPN ayarlarıyla oynamak gibi bir gereksinim yoktu.

        Büyük ihtimalle bilgi koruma düzeyinin yüksek olduğu ve Türkiye'den gelecek bir taleple kullanıcı bilgilerinin paylaşılma ihtimalinin çok çok düşük olduğu bir ülkeden giriş yapılıyor.

        Bunun bir örneğini genel seçimler öncesi dolaşıma sokulan çirkin videolarda da görmüştük.

        Konuyu yakından izleyenlerin tespit ettiği bir diğer nokta ise Fuatavni hesabındaki yayınlara baktığınız zaman 12-36 saatlik gecikmeli yazılar yayınlanıyor.

        Benim buradan anladığım şu.

        Fuatavni bir kişi değil.

        Buraya ortak bir bilgi paylaşımı var ve Fuatavni bu bilgileri toplayıp düzenleyen bir editör tarafından yönetiliyor. Yani bu aslında bir "havuz" ve bir yönetici editörü var.

        Bunun tek istisnası, bir canlı yayın sırasında yapılan Başbakan'la ilgili bir paylaşım.

        Zaten o paylaşımın üslubuna baktığınız zaman da açık bir farklılık var.

        Buradan benim çıkardığım sonuç şu:

        Gayet geniş bir grup, Fuatavni'ye bilgi ulaştırıyor.

        O da bunları derleyip toparlayıp hesabından aktarıyor.

        Ve büyük bir ihtimalle bu editör Türkiye'de değil.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Karşı takıma galibiyet hissi verenin, diğer tarafın mağlubiyet hissini fazla göstermesi olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar