Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HATIRLAYACAKSINIZ, bir süre önce şarkıcı Ebru Gündeş beni mahkemeye vermişti.

        Herkes de bunu ballandıra ballandıra haber yapmıştı.

        Gündeş'in beni dava etmesinin nedeni, hakkında kaleme aldığım "Yeni Türkiye'nin Saygın İşadamı" başlıklı bir yazıydı.

        Kocası Reza Zarrab'ın tutuklu olduğu günlerde Ebru Gündeş, "Savcıya rüşvet vereceğim" diyerek kocasından 250 bin dolar istemişti. Ancak bu parayı savcıya rüşvet olarak vereceği falan yoktu. Erkek kardeşinin borçlarını kapatacaktı ve kocasından böyle bir yalanla para sızdırmaya çalışmış, dinlemeye takılmış ve bu nedenle yılbaşı gecesi polise ifade vermişti.

        Ben de bu durumu eleştiren bir yazı yazmıştım.

        Ebru Gündeş bu yazımla 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili "gizliliği ihlal ettiğim" ve kendisine "hakaret ettiğim" iddiasıyla beni dava etti.

        Ben de buradan kendisine "Hadi mahkemede görüşelim" dedim.

        Görüştük.

        Daha doğrusu görüşmeye bile gerek kalmadı.

        Ebru Gündeş'in şikâyetini inceleyen ilgili savcılık, "Kovuşturmaya yer yoktur" kararı verdi.

        Savcılığın takipsizlik kararı, Türkiye'de basın özgürlüğü açısından da önemli bir metin olmuş.

        Karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerine atıflar yapıyor.

        - AİHM 25.6.1992 Thorgeirson kararı, 8.7.1986 Lingens Avusturya kararı, 23.4.1992 Castells İspanya kararı.

        Ve şöyle diyor:

        - Basın özgürlüğü, özgürlükçü demokratik toplumun vazgeçilmez temelini oluşturur. Bu kapsamda adli soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili olayların haber verme hakkı çerçevesinde yayın konusu yapılması da basın özgürlüğü içerisinde görülmelidir.

        - Soruşturmanın gizliliğinin ihlali ile ilgili olarak AİHM Weber-İsviçre 22.5.1990 davasında bir gazetecinin soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği iddiasıyla mahkûm edilmesinin ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar verilmiştir. Kamunun ilgisi olan bir olayda bilgilendirme hakkının olduğu gerekçesiyle, buna müdahalenin demokratik bir toplumda olmadığına karar verilmiştir.

        - AİHM'nin Sunday Times İngiltere kararında da mahkeme önündeki konularla ilgili basının bilgi verme görevi, kamuoyunun da bilgi alma hakkı vardır denilmiştir.

        Mahkeme bu önemli atıflardan sonra, benim yazımda soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiğine dair bir şey olmadığını da ayrıca kayda geçirmiş.

        Yani mahkeme diyor ki: "Burada bir ihlal yok ama ihlal olsa bile eğer ortada kamuoyunun bilgi alma hakkı söz konusu ise ihlal bile demokrasinin gereğidir."

        Yani işin özü şu:

        Türkiye'de yargı özgürlükçü bir tavır almak istiyorsa elinde kapı gibi bir AİHS ve AİHM kararları manzumesi var.

        Anayasa Mahkemesi nasıl özgürlükçü davranıyorsa, diğer mahkemeler de aynı yolu seçebilirler.

        Türkiye'nin önünü açabilirler.

        Erdoğan Çankaya'ya, 3 dönem kuralı çöpe

        DAHA önce yazdım.

        Başbakan Erdoğan anketlere bakacak ve Cumhurbaşkanlığı'na aday olup olmayacağına ondan sonra karar verecek diye.

        Öyle tek bir anket değil.

        Sürekli anketler yapılıyor ve son anket bu ayın sonuna doğru, çok büyük bir denek kitlesiyle yapılacak. İddia o ki, 100 binin üzerinde denekle yapılacak. Nihai karar da ondan sonra verilecek.

        Erdoğan'ın ne yapacağını tahmin etmek çok güç.

        Tam bir bilinmezlik içinde hareket ediyor.

        Bir yandan sanki aday olmayacakmış gibi davranıyor, diğer yandan 3 dönem kuralı aynen korunsun kararı çıkıyor. Bu da aday olacakmış intibaı uyandırıyor.

        Şu günlerde kiminle konuşsam "Aday olmayacak" diyor.

        Ancak AK Parti adına konuşanlar "Aday olmalı" ya da "Adayımız Erdoğan" diyorlar.

        Sanki AK Partililer, Erdoğan'ı Köşk'e göndermek istiyor gibi bir hava var.

        Erdoğan'ın yakın çevresinden de Başbakan'ın Çankaya'ya çıkmasından yana olduğunu duyuyoruz.

        Onlar da Başbakan'ın çok yorulduğunu, kendilerinin de bu tempoya uymakta zorlandıklarını ve Erdoğan'ın artık Çankaya'da olması gerektiğini söylüyorlar.

        Erdoğan'ın Çankaya çıkması halinde kendilerinin de güç kaybedeceğini düşünün 2. çemberdekilerin ise mevcut pozisyonlarını korumak açısından Erdoğan'ın Başbakan olarak devam etmesinden yana oldukları söyleniyor.

        Tüm bunlardan benim çıkardığım sonuç şu:

        Başbakan Erdoğan, Çankaya'ya çıkar.

        Anketlerde şu anda sonuçlar tam istendiği gibi gelmese de, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı kampanyası sırasında meydanlara çıkmasıyla birlikte oy oranları tartışmasız biçimde artacaktır.

        Muhalefet partilerinin de durumu ortada ve bırakın güçlü adaylar bulmayı veya ortak adayda anlaşmayı, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında sandıklara bile hâkim olamayacakları açık.

        Binlerce kişinin adaylığını koyduğu ve doğrudan ilgili olduğu yerel seçimlerde bile sandıklara sahip çıkamayan bir muhalefetin, sadece 1 kişiyi ilgilendiren Cumhurbaşkanlığı seçiminde sandıkları kontrol altında tutması düşünülemez bile.

        Bu nedenle Erdoğan büyük ihtimalle Köşk'e çıkar.

        Sonrasında da AK Parti 3 dönem kuralını hemen değiştirir.

        Böylece Erdoğan sözünden dönmemiş olur.

        Parti ise "Türkiye'nin önünü açmak için" ilkelerinden feragat etmiş gibi davranır.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Çocuklara ve kadınlara nasıl davranıldığının bir toplumun gerçek düzeyini gösterdiğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar