Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MUHARREM Yılmaz'ın istifasıyla boşalan TÜSİAD'ın başkanlık koltuğuna kimin oturacağı belirsiz.

        Yılmaz, ani istifasıyla aslında TÜSİAD'ın sistemini bozdu.

        TÜSİAD'da kimin başkan olacağı, mevcut başkanın görev süresi sona ermeden belirlenir ve genel kurul da bu belirlenen adayı onaylar, biter giderdi.

        Hatta ben bu köşede zaman zaman bu durumu eleştirmiş ve "TÜSİAD niye kendi içinde demokratik bir yarış yapmıyor" diye yazardım.

        Onlar da "Yahu burası bir dernek, burada işleri uzlaşmayla hallediyoruz. Çıkmak isteyene engel koyan yok ki" derlerdi.

        Muharrem Yılmaz istifa edince gelenek bozuldu.

        Şimdi TÜSİAD'a yeni bir başkan aranıyor.

        Ancak iş kolay değil.

        Son 10 yıldır kimse kolay kolay TÜSİAD Başkanı olmayı kabul etmiyor.

        Haksız da değiller.

        TÜSİAD Başkanı olmak zor iş.

        Sürekli iktidarın şimşeklerini çekiyorsunuz.

        Konuşsanız bir dert, konuşmasanız başka dert.

        Üstelik TÜSİAD başkanlarının kendi işleri de var ve TÜSİAD şapkasıyla iktidarla sorun yaşayan başkanın özel işleri de bu durumdan etkileniyor.

        İşin özü, TÜSİAD üyelerinden hiçbiri "vatan haini" olmak istemiyor.

        Ama TÜSİAD Başkanı oldun mu, ister istemez günün birinde vatan haini ilan ediliyorsunuz.

        Bu nedenle de TÜSİAD'ın yeni başkanını bulması çok zor.

        İçeriden gelen bilgilere göre de herkes, "Aman ben olmayayım da kim olursa olsun" havasında.

        TÜSİAD'ın içinde bulunduğu bu açmaza benim naçizane bir önerim var.

        TÜSİAD Başkanlığı'na Ethem Sancak aday gösterilsin ve seçilsin.

        Sancak, AK Parti iktidarı öncesi TÜSİAD içinde oldukça aktifti.

        AK Parti'nin ilk yıllarında bu aktivitesini sürdürdü, ama sonra yavaş yavaş kenara çekildi.

        Buna rağmen TÜSİAD üyesi işadamlarının pek çoğuyla hâlâ ilişkisi var.

        İş veya sosyal alanda ilişkileri sürüyor.

        TÜSİAD üyeleriyle bir kavga gürültüsü de yok.

        Buna karşılık iktidara da çok yakın. İktidarla yakınlık derecesi, yarın öbür gün "vatan haini" ilan edilmeyecek düzeyde.

        Sancak'ın başkanlığındaki bir TÜSİAD'ın "vatan haini" olmayacağını iktidar da bilir.

        Üstelik Ethem Sancak'ın başkanlığındaki bir TÜSİAD, olur olmaz açıklamalar yaparak iktidarın asabını da bozmaz.

        Bence ideal çözümdür.

        Herkesi rahatlatır.

        Çocukluğumda vapurlarda satılan nane şekeri gibi...

        "Baş ağrısına, mide bulantısına iyi gelir!"

        Helal olmasın

        AF çıktı.

        Mali af ya da vergi affı.

        Devlet her türlü vergiyi, cezayı ödemeyeni bir kez daha ödüllendirdi.

        Ödemediysen ceza yok, faiz yok. Her şey indirimli.

        Medyaya en fazla yansıyan bölümü, bazı spor kulüplerinin bu işten ettiği kâr.

        Fenerbahçe haklı bir isyanda.

        "Biz vergimizi zamanında ödedik. Kuruş borcumuz yok. Rakiplerimiz ise dünya kadar vergi borcuyla bu aftan yararlanacaklar. Bu bize karşı haksız rekabet" diyor Fenerbahçe.

        Haklı mı?

        Yüzde bir milyon haklı.

        Mesela, Galatasaray'ın bu işten kârı neredeyse bir Gareth Bale parası.

        Beşiktaş'ın kazancı da bundan az değil.

        Peki bu "haksız rekabete" maruz kalan sadece spor kulüpleri mi, sadece Fenerbahçe mi?

        Hayır!

        Herkes, hepimiz bu haksızlıkla karşı karşıyayız.

        Vergisini ödeyen işadamı, vergisini ödemeyip aftan yararlanan işadamının haksız rekabetine boyun eğecek.

        Vergisini ödeyen KOBİ sahibi, vergisini ödeyen küçük, orta boy esnaf, herkes ama herkes bundan dolayı haksız rekabetle karşı karşıya.

        Sadece işadamı mı?

        Aynı durum çalışanlar için de söz konusu.

        Vergisini ödemeyen işadamı daha fazla para kazandığı için, çalışanlarına daha fazla ücret veriyor olacak.

        Vergisini ödemeyenlerin yanında çalışanların çocukları, daha iyi okullarda okuyor olacak.

        Yani bu iş hepimize, herkese haksızlık.

        Dürüst vatandaş, yasalara saygılı, devletine karşı yükümlülüklerine bağlı vatandaş bir kez daha haksızlığa uğradı.

        Bir kez daha enayi yerine kondu.

        Ben burada bir kuruşluk hakkım varsa bile helal etmiyorum.

        104. maddeyle fiili başkanlık olur mu?

        MEHMET Tezkan önceki gün ilginç bir yazı kaleme aldı.

        Ankara kulislerinde konuşulan bir "senaryo"yu aktardı.

        Buna göre Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa, Anayasa'nın 104. maddesinin son paragrafı kullanılarak "fiili başkanlık sistemine" geçilecekmiş.

        104. madde, Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini belirleyen madde ve son satırı şöyle:

        "Cumhurbaşkanı ayrıca Anayasa'da ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkilerini kullanır."

        Tezkan'a bazı CHP'lilerin verdiği bilgiye göre, Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra hazırlanacak her kanunda veya mevcut kanunlara atıf yapacak şekilde çıkarılacak yasalarda "Bu konuda yetki Cumhurbaşkanı'nındır" denilecek ve böylece fiili başkanlığın yolu açılacakmış.

        Olabilir mi?

        Olabilir.

        Türkiye'de her şey olabilir.

        Ancak ben bunun Türkiye'de bile işleyeceğini zannetmiyorum.

        Birincisi, bu şekilde hazırlanacak her türlü kanun, "Anayasa'nın kuvvetler ayrılığına dayanan ruhuna aykırı olduğu" gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'nden döner.

        İkincisi, başbakan her kim olursa olsun, başbakanlık koltuğuna yükselmeyi başaracak kadar siyasi egosu olan biri olduğuna göre, bu kadar "gazoz kapağı" haline gelmeyi kabul etmez.

        O nedenle ben bu olasılığı çok ciddiye almıyorum.

        Ama 2015 seçimlerinden sonra "başkanlık sistemine" geçecek bir çoğunluk ne yapar bilemem.

        Ama Erdoğan bir kez Köşk'e çıktıktan sonra, bunun yapılacağından bile emin olamam.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        İnsanlara Youtube'a koymak için küfür etmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar