Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MECLİS’te çoğunluğunuz varsa istediğiniz yasa tasarısını geçirebilirsiniz; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın diliyle “öyle veya böyle” o yasa çıkar...

        Hemen her dönemde yasalar Meclis’te çoğunluğu bulunan partinin milletvekilleri tarafından çıkarılıyor. Eğer hükümetin hazırladığı bir tasarıysa, çoğu zaman, iktidar milletvekilleri neye parmak kaldırdıklarını bilmeden de onu yasalaştırabiliyorlar...

        Sadece bizde değil, parlamentosu bulunan her ülkede durum, genellikle budur.

        İstisnası yok mu? Tabii var. Toplumu yakından ilgilendiren konularda yasama faaliyeti, her partiyi, her milletvekilini ikna ederek yürütülür. Alelacele, zorlama yoluyla, baskın halinde çıkarılmaz temel yasalar...

        ABD’de Barack Obama döneminin simge reformu “ObamaCare”, iki yıl süren ikna faaliyetleri sonucu yasalaşabilmişti.

        Günlerdir Meclis’te görülen kavga gürültü manzaraları, kürsüyü koruma altına alma ihtiyacı, biraz da parlamenter sistemin bu genel kabulüne ters tavırla ilgili: Hükümet, diğer partilerin desteğini arayarak değil, “iç güvenlik” gibi temel konudaki bir yasayı, “Doğrusu budur” dayatmasıyla çıkarma gayretinde..

        Çıkaramaz mı? Çıkarabilir elbette. Ama ne pahasına?

        Türkiye’nin gelenekleri, parlamentosu bulunan başka ülkelerden farklı. İttihat ve Terakki’nin devr-i iktidarında, partinin üç önemli liderinden Enver Paşa’nın, icraatı ile yasalar arasındaki uyumsuzluk sırıttığında, etrafındakilere, “Yok kanun, yap kanun” talimatı verdiği bilinir.

        Yasa ise meramınız, işte size yasa...

        Kavga gürültüde milletvekillerinin yeniden seçilmek için göze girme derdinin de payı olabilir. İktidar-muhalefet fark etmez; Meclis’te yumruk indiren iktidar milletvekili de gözü yumruktan moraran muhalefet milletvekili de, bu durumunun bir dönem daha Meclis’te kalmasını sağlayabileceğini umabilir...

        Umuyorsa, bugünkü eleme sistemi içerisinde o milletvekillerini nasıl suçlayabilirsiniz?

        Sorun, yasayı Meclis’ten çıkarmada değil; bugün iktidar partisinin herhangi bir yasayı çıkarabilecek sayısal üstünlüğü var. Sorun, çıkan yasanın nasıl uygulanacağı, uygulamanın neler getireceğinde...

        Yeni “iç güvenlik paketi” ile daha önce “suç” olmayan bazı davranışlar “kamu düzeni” sağlama amacıyla “suç” kapsamı içerisine alınıyor; öyle değil mi?

        Herhangi bir toplumsal olayda, yeni yasaya göre “suç” haline geldiği için, gençleri cezaevlerine tıktığınızda ortaya çıkan manzara rahatsız edici olmayacak mı? Eskiden savcılar ile yargıçlara ait yetkileri bundan böyle polisler kullanmaya başlayınca bir de...

        Türkiye, birdenbire, yüzlerce, binlerce gencin cezaevlerine tıkıldığı bir ülke haline dönüşebilecek...

        Belki de çoluk çocuğun...

        Peki bunun bir faturası olmayacak mı?

        Aslında ilk önce düşünülmesi gereken “Sonucu nasıl olur?” sorusu üzerinde fazlaca kafa yorulmadığı bir dönemden geçiyor Türkiye. AK Parti’nin kısa süre öncesine kadar kaçındığı “güvenlikçi politikalar” artık her türlü mülahazanın önüne geçiyor. “Kamu düzeni” sağlansın da nasıl sağlanırsa sağlansın diye düşünülüyor...

        “Kamu düzeni”nin yanlış güvenlikçi politikalarla da bozulabileceği ise akla bile getirilmiyor. Bir dengeler sistemi olan demokraside hak ve özgürlükler terazisinin hafiflemesi, buna karşılık tedbirler terazisinin ağır basmasıyla “kamu düzeni” sağlanabilir mi? Kuşkuluyum; ama esas kuşkum, fedakârlık edilen değerlerin yokluğunun ülkenin başına yeni dertler açabilmesi ihtimali...

        Ekonomi... Toplum katmanları arası ilişkiler... Bunlar bozulursa ne olacak?

        Bizim millet olarak bir özelliğimiz daha var: Önce yapar, ayrıntılar üzerinde sonra düşünürüz...

        Herhalde yine öyle yapacağız.

        Diğer Yazılar