Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YENİDEN kriptolu telefonlara ve gizli dinlemelere dönme ihtiyacı duyduğum bu yazıyı İsmet Berkan’a borçlusunuz. Cemaat yapılanmasından bir “terör örgütü” çıkaran Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede yer alan “kriptolu telefonlar” ile ilgili bölümleri Hürriyet’teki köşesinde irdeleyen o...

        Neredeyse 2 yıldır zihnimde taşıdığım kuşkulara onun açtığı yoldan giderek cevap buldum.

        Hatırlayacaksınız: 17 Aralık 2013 tarihinde internet sitelerine konan “kayıtlar” ile ilgili kopan gürültü üzerine yolumu Pennsylvania’ya düşürmüş ve oradan Fethullah Gülen’in yazdığı bir mektupla dönmüştüm.

        Sonradan genel çerçevesi “mektup” haline dönüşecek karşılıklı görüşmemizde, Fethullah Gülen’in şu sözleri o gün bugündür zihnimde asılı duruyor: “Bizim bu kasetlerle bir ilişkimiz yoktur, olamaz Fehmi Bey...”

        Aradan geçen süre içerisinde, polisler ve TÜBİTAK elemanlarıyla ilgili yargı operasyonları yaşanınca, o sözlerin havada kaldığını veya doğruları yansıtmadığını düşünür olmuştum. Öyle ya, devletin gerçekleri araştırmakla görevli memurları, bürokrasi içine sızmış Paralel Yapı elemanlarının dinleme faaliyeti gerçekleştirdiklerini tespit etmiş durumda.

        Yüzlerce, binlerce kişi -kimi yasal, kimi yasal olmayan yollarla- dinlenmiş, soruşturmayı yürütenler bunların kayıtlarına da ulaşmış...

        “Bizim bu kasetlerle bir ilişkimiz yoktur, olamaz” diyen de, herhalde, sonradan ortaya dökülen bilgilerle mahcup olmuştur diye düşünmem normal.

        İsmet Berkan’ın iddianame üzerinden iz sürmesi işte bu noktada devreye giriyor.

        Berkan’ın son yazısında, 17 Aralık günü internet sitelerine düşen Tayyip Erdoğan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen beş ayrı telefon görüşmesinin kayıtlarına da değiniliyor. İçinde “Paraları sıfırla” cümlesi de geçen konuşmalar... Berkan’ın yazısında aktardığı iddianamede alıntılanan bilirkişi raporu incelemesine göre, konuşmaların kaydı “montaj” imiş...

        TÜBİTAK’ın son bilirkişi raporu da, hatırlayacaksınız, aynı kanaate varmıştı.

        “Montaj” olduğuna göre...

        Yazıyı okuyunca ben de kendimce bir araştırma yapayım dedim ve esas şaşırtıcı bilgiye de o sayede ulaştım: Kriptolu telefonlarla yapılmış olanlar dahil yüzlerce, binlerce görüşmenin kaydına suçüstü yoluyla ulaşan, alelacele silinmeye çalışılmış kayıtları bile bulup çıkararak büyük bir telekulak rezaletini ortaya çıkaran yargının elinde, 17 Aralık günü internet sitelerinde yayına konulan o görüşmelerin kayıtları bulunmuyor...

        Teknik inceleme, bu yüzden, internet siteleri yayınları üzerinden yapılmış...

        Devlet içerisinde yuvalanmış birilerinin dinledikleri ve bir kısmını tape haline getirdikleri görüşmelerin kayıtları var... Fakat “tarihi” sonuçlara yol açmış o görüşmenin kaydı yok...

        Ne demişti Fethullah Gülen bana: “Bizim bu kasetlerle bir ilişkimiz yoktur...”

        “Bu kasetlerle”, yani Pennsylvania’ya kadar gidip kendisiyle görüşme yapmamın sebebi olan 17 Aralık kasetleriyle...

        Aylar boyu zihnimi yakıp duran en önemli kuşkumun cevabını bulmuş gibiyim...

        “Cemaat” denilen yapının medyası 17 Aralık’ı bütün olarak himayesi altına aldığı için o kayıtlar da üzerlerinde kalmıştı; ancak anlaşılıyor ki, o gün internet sitelerinde yayınlanan gizli kayıtlar bir başka “kulak”ın işi...

        İster montaj ister dinleme yoluyla elde edilmiş olsun; 17 Aralık kayıtları gerçeği muhtemelen bu.

        Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan üst düzey toplantının kaydını da hatırlayın derim.

        Hangi yerli veya daha muhtemel olarak “yabancı” kulak acaba?

        Diğer Yazılar