Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ertuğrul Özkök, dün, gözlerinin hasretle beni aradığını yazdı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Ankara bombasından sonra oylarımız arttı” demiş ve ben bu laf karşısında sessiz kalmışım... “Duymadın mı, görmedin mi, yaşlandın mı, yoksa korkuyor musun?” diye soruyor bana Hürriyet yazarı...

        Bu yazı onun hasretini giderme amacıyla yazılıyor.

        Yazısına aktardığı kamuoyu yoklaması, 1 hafta sonra sandık başına gidecek seçmenin dörtte birinden fazlasının, oyunu gönülsüz kullanacağını da söylüyor. Benim açımdan üzerinde asıl durulması gereken ayrıntı bu: Seçim sonrasında ortaya bir tablo çıkacak ve hükümet o tabloya bakılarak kurulacak. Ancak... Seçmenin gönül rahatlığıyla kullandığı oyu yansıtmayacak o tablo...

        Hangi partiye oy vereceksek verelim, önemli bir bölümümüz, bunu “kerhen” yapacak...

        Gerçek bu iken, Ankara’da patlayan bombaların hangi partinin işine yaradığı üzerinde duralım (mı?)

        Eh duralım o zaman.

        Dünyanın dört bir tarafındaki demokrasilerde, seçimlere gidilirken, terör eylemleri, iktidar partilerinin korkulu rüyasıdır. Madrid’de tren istasyonunda patlayan bombalara kadar, yani seçimden sadece 3 gün önce, kamuoyu yoklamalarının İspanya’da yeniden iktidar olacağına işaret ettiği Aznar’ın partisi, 191 kişinin hayatını kaybettiği eylem yüzünden, iktidarı sosyalistlere bırakmak zorunda kalmamış mıydı?

        İktidar yanlış yere ETA’yı ve muhalefeti suçladığı halde...

        Eğer 100 insanımızın canını alan terör eylemine rağmen iktidardaki partinin oyu azalmıyor -hatta artıyor- ise, faturayı halka çıkaramayacağımıza göre, muhalefetin durumunu sorgulamamız gerekir.

        Tabii, her şeyden önce, Ankara’daki bombalı saldırının gerçekten iktidar partisinin oylarını artırdığından emin olduktan sonra...

        Başbakan Davutoğlu’nun yerinde olsam asla emin olmazdım. Emin olmamalı ve benzer bir kanlı eylemin şu önümüzdeki günlerde sahneye konmasını engellemek için elinden geleni yapmalı hükümet...

        Biz konumuza dönelim.

        AK Parti’ye geçmişte oy verip son seçimde sandık başına gitmeyen, iptal edilecek tarzda oy kullanan veya başka partileri tercihte zorlanmamış bir kitle var. Bir önceki genel seçimde (2011) her iki kişiden birinin oyunu almış partinin, 7 Haziran’da yüzde 41’de kalması bunu gösteriyor.

        Hiçbir partinin oyu ona zimmetli değildir. Oyunun kıymetini bilen ve gerektiğinde fazla zorlanmadan oyunu değiştirebilen bir halkımız var.

        Nerede ANAP? Nerede DYP? Nerede DSP?

        Kimimiz bir siyasetçiyi seviyor ve ortalıktan çekilene veya hayal kırıklığına uğratana kadar peşinden gidiyoruz... Kimimiz partinin temsil ettiği görüşlere bağlılık duyuyor ve o yoldan sapıldığını görene kadar oyumuza sadık kalıyoruz... Kimimizde parti aidiyeti hiç yok, oyumuzu her seçimde farklı kullanıyoruz.

        Görebildiğim kadarıyla, AK Parti, hem lider kadrosuna sevgi hem de partinin temsil ettiği görüş özelliği sayesinde oyunu yüzde 50 çizgisine yükseltebilmişti.

        Halkın yüzde 68.5’inin AK Partililerin “lider” bildiği şahsiyetten “korktuğu” kanaatini paylaşıyor Ertuğrul Özkök; yani her üç kişiden birimiz...

        Yoksa, ‘’Terör olaylarından kim yararlanmışsa fail odur’’ tezi için beni bilirkişiliğe davetinin sebebi bu mu? Eylemin failini biliyor da yazmaya mı korkuyor?

        ABD başkanlarından Franklin D. Roosevelt, korkutulan halkına, “Korkulacak tek şey, korkunun bizzat kendisidir” demişti.

        Eskiler “Demirden korkan trene binmez” derdi; “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” diyorum ben de.

        Özkök de korkmasın. Meslek hayatım boyunca, failin kim olduğundan eminsem, hiç çekinmeden yazmışımdır.

        ‘’Courage mon ami’’, biraz cesaret dostum...

        Diğer Yazılar