Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ABD’de beklentileri aşan enflasyon verileri sonrasında piyasaların Amerikan Merkez Bankası'ndan beklentileri arttı.

        ABD’de yüzde 7.2 beklenen Ocak ayı yıllık TÜFE verisi yüzde 7.5 açıklanınca enflasyon fiyatlaması yeni sınırlarına dayandı.

        Verinin ardından konuşan şahinlerden Başkan Bullard da ara bir toplantı ile faizlerin artırılması gerektiğini, hiç olmazsa Mart ayında 50 baz puanlık bir faiz artışı ile enflasyonun kontrol altına alınması gerektiğini belirtti. Bu açıklamaların ardından fiyatlamalar daha da aşırıya kaçtı.

        Önce ülkedeki enflasyonu görelim.

        Manşetten, çekirdeğe kadar her göstergede yükseliş var. Raf, hizmet gibi kırılımlar yukarı gidiyor. Yayılım endeksinde de hızlanma var. Yani daha çok mali ve hizmetin fiyatı yukarı gidiyor.

        Enflasyon konusunda önemli nokta ise bu fiyat artışlarının yarısının enerji kaynaklı olması. Bir bölümü de pandemi kaynaklı arz darboğazlarından kaynaklanıyor. Kısacası, yıl sonunda TÜFE’nin yüzde 3’lü seviyelere düştüğüne şahit olacağız. Fed’in aslında bu enflasyona karşı yapabileceği pek bir şey de yok.

        REKLAM

        Ancak tek yapmaması gereken şey kayıtsız görünmek. Bu bakımdan ‘enflasyonla mücadele eden Merkez Bankası brövesini söküp atmıyor.

        Enflasyonla mücadele edilecekse bu faiz artışları ile olmalı.

        Bakın piyasa yıl sonuna kadar Fed faizini yüzde 1.84’e kadar çekti bile.

        Faiz artış beklentileri güçlendikçe doğal olarak bonolara satış geliyor. Henüz Eylül ayında yüzde 0.20 olan 2 yıllık tahvil faizi bugün yüzde 1.58’e kadar dayanmış durumda. 1 günde olmadı tabii bu tırmanma. Ancak 6 ay içerisinde ve çok hızlıca oldu.

        Üstelik 1 günlük yükselişi de 2008 küresel finansal krizinden bu yana görmediğimiz bir hareket.

        Tabii faiz artışları konuşulduğunda aslında bugünü değil de yarını konuşuyoruz. O yüzden bugün ne kadar faiz artışı fiyatlanırsa yarın o kadar düşük enflasyon ve büyüme de takip edecektir normal bir ABD büyüme döngüsü içerisinde.

        REKLAM

        Aşağıda gördüğünüz ABD’nin verim eğrisi. Yani hangi vadede hangi tahvilin faizi ne. Yataylaşma hemen gözünüze çarpacak.

        Piyasa faizleri yükseltiyor bir yandan. Yükseltiyor ancak bunun yarın bir gün çok daha yavaş ekonomik aktivite demek olduğunun da hakkını teslim ediyor. Bu, Fed’e bir hata yapmaya koşuyorsun mesajı vermek olarak okunabilir. Ya da enflasyon o kadar yüksek ki ‘mecburen’ demek istiyor da olabilir.

        Bunu en iyi gösteren fiyatlama sanırım Euro / Dolar eğrisi. Bu fiyatlarla 2025 yılında bir faiz indirimi ister istemez modellere girmiş. Bu da fiyatların artık aşırıya kaçtığı yönünde bir işaret benim için.

        Sonuç olarak, Mart ayında Fed’in 50 baz puanlık artışla işe koyulup Temmuz geldiğinde faizi 100 baz puan artırmış olacağı beklentisi piyasada hakim oldu.

        Ben 50’lik bir başlangıcın çok sert olabileceği ve ardından başka çıkarımlara yol açabileceği düşüncesindeyim. Üstelik Fed finansal koşulları sıkılaştırmak istiyorsa yapması gereken şey uzun vadeli faizleri yukarı atabilmek. Ancak bu, günümüz dünyasında çok zor. Yukarıda da gördüğünüz gibi uzun vadeli faizlerdeki yükseliş çok sınırlı.

        REKLAM

        Bu da herkesin ABD’nin uzun vadede terminal oranının (devamlı, teorik politika faiz oranı diyelim) yüzde 2’den fazla olmadığını bilmesinden kaynaklanıyor. Bu bakımdan Fed’e lazım olan şey daha fazla faiz artışları ile piyasayı boğması değil. Daha makul bir tempoda faiz artırarak uzun vadeli faizleri de etkilemesi. Bunun tek yolu da sözlü yönlendirme ve bilanço ayarlamasından geçiyor.

        Diğer Yazılar