Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Büyük sanayi kuruluşlarıyla, büyük işlerin yapıldığı bir dönemi geride bırakıyoruz. Bazı ülkeler hızlı bir şekilde beyin gücünü önceleyen bir yapılanmaya çoktan girmiş durumda. Çünkü, en çarpıcı, en faydalı, hatta her alanda olabileceği gibi ülke savunması için de en ihtiyaç duyulan bir ürün artık küçük ve orta ölçekli işletmelerden (KOBİ) çıkabiliyor.

        Biyolojik ilaçlar bile büyük ilaç fabrikalarının Ar-Ge merkezleriyle birlikte küçük girişimcilerin laboratuvarlarında geliştiriliyor. Türkiye’de son yıllarda Ar-Ge için ciddi kaynaklar ayrılıyor, ama ödenen paralar karşılığında ne kazandığımızı henüz sorgulamıyoruz.

        Dünya öyle bir yere gidiyor ki, fabrikalar, işyerleri, bankalar, ulaşımın her türlü araçları (uçak, tren, gemi, kara taşıtları) 3-5 kişinin çalıştığı bir ofisten yazılmış kötü amaçlı bir programla altüst edilebiliyor. Bu tarz saldırılardan korunmak için de, teknolojiyi takip edip gelişmek için de yetişmiş insanlar, parlak beyinler lazım. Bu beyinlerin birçoğu kendi ortamını oluşturup, kafa dengi arkadaşlarla iş geliştiriyor. Bu tarz yerlerde klasik ofis hiyerarşisi ve çalışma düzeni de yok. Türkiye bu yeni duruma göre mevzuatlar, teşvikler, destekler, yönetmelikler hazırlamalı. Peki şu an ki durum nedir? Yıllardır savunma sanayiinde yer almış, devletin tüm imkânlarını kullanmış büyük şirketler ve onların lobileri kolay kolay KOBİ’lerin önünü açmıyor, bilakis engelliyorlar. Örneği bildiğim yerden vermek istedim.

        KOBİ’lerin önü, büyük şirketler tarafından klasik yöntemlerle kesiliyor. Mesela Milli Savunma Bakanlığı (MSB) uhdesindeki Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) bir ihaleye çıkacağı zaman ağır bir şartname önlerine konuyor. Mesela altından kalkamayacakları bir teminat mektubu isteniyor. Tarif edilen işi, milli ve özgün yapacaklarını, her türlü şart ve ortamda ispatlamaları bile işe yaramıyor. Hatta bu şekilde başarılı bir tablo ortaya koymaları savunma sanayiinin büyük, abi şirketlerini daha fazla rahatsız ediyor. Devreye ana üstlenici olarak girip, özel sektöre ve de KOBİ’lere işveren havasında alt üstlenicileri kümesi oluşturuyorlar. İlginç işlere, buluşlara, başarılara imza atanlara da fırsatı yakaladıkları an ceza kesmekte bir an bile tereddüt etmiyorlar.

        Ne demek istediğimi biraz daha açayım. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kökenli şirketler halihazırda sektörü domine ediyor. Her biri kendine ait habitatını oluşturmuş ve bu şirketlerin yönetim kadrolarında tedarik kurumu SSM’nin yetkilileri de görev alıyor. Haksız bir rekabet bile oluşmuyor. İşler vakıf şirketlerine veriliyor, rekabet etme cesareti gösterenler de kendilerini affettirebilirse onların alt taşeronu oluyor. Ayrıca vakıf şirketleri (Aselsan, TAI, TEI, Havelsan, Roketsan) sektörde derinleşmeyi de engelliyor. Savunma sanayiinde büyük veya küçük ölçekli firmalarla, piramit şeklinde bir derinleşme yok. Aralarında uçurumlar var. Ayrıca vakıf şirketleri arasında da ciddi bir iş dağılımı, görev sahası, alt sektör ayrımı yok.

        Nerede kaldı Milli Piyade Tüfeği?

        Sadece vakıf şirketlerinde değil savunma alanındaki başka projelerimiz de değişik sorunlara sahip. Örnek Milli Piyade Tüfeği.

        Proje, Ocak 2009 tarihinde imzalanan sözleşmeler ile birlikte, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) ana yükleniciliği ve Kalekalıp alt yükleniciliğinde başlıyor. Tasarım, üretim hattı ve kalifikasyon aşamalarını kapsıyor. Ama bir türlü bitmiyor, neden?

        Ar-Ge fazında MKE ile beraber çalışan Kalekalıp, bürokrasinin ağır girdabı içinde projeyi planladığı süreden 2 sene sonra tamamlayabilmiş. 2 yıllık kayıp, özel şirketin taahhütlerinin çok üzerinde fazladan iş demek, para demek. İşte bunların karşılığı kamu kurumlarında ve vakıf şirketlerinde yok.

        Öte yandan 10.000 adet / yıl kapasiteli seri üretim hattı yatırımı gerçekleştirilmiş, ama kısa süre önce SSM’nin talebi üzerine bu kapasite 20.000 adet / yıl seviyesine çıkarılacak ek yatırım yapılmış.

        Sonuç: Ben söylemeyeyim, Ar-Ge’sinde hiç ter dökmemiş bazı firmalar, yabancı ortaklarının know-how desteğine güvenerek, bu tüfeğin seri imalatından pay almak üzere ciddi lobi faaliyetleri içindeler. Anlayacağınız, milli olarak geliştirdiğimiz piyade tüfeğinin üretiminden yabancı şirketler pay alıyor olacak.

        Savunma sanayiinde bir ürünü geliştiren ile üreten kurumun aynı olması önemli bir teamüldür. Teknik bir sorun ile karşılaşılması halinde sorumlunun bulunması ve sorunun giderilmesi önemlidir. Ama durum farklı. Bir de araya yabancı girerse yazık olur ‘Milli Piyade Tüfeği’ne....

        Diğer Yazılar