Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Elektrik kesintilerine iletim hatları ve iletim sistemi mi sebep oldu, yoksa üretim tarafında Ege Bölgesi’ndeki önemli bir santralın anlık olarak devreden çıkması, domino etkisi yaparak mı krizi tetikledi? Soru çok, ancak sistemin neden oturduğuna dair sağlıklı cevap verecek makam konusunda sıkıntılar yaşadık.

        Dolayısıyla hayatı felç eden elektrik kesintisinden daha önemlisi, bir gün boyunca problemin, sorunun kaynağının bulunamamasıdır. Dün bunu yoğun bir şekilde yaşadık ve hiçbir yetkili neden böyle bir tabloyla Türkiye’nin karşılaştığını izah edemedi. Hatta bundan sonra benzer bir olayın yaşanmayacağına dair de bir güvence veren olmadı. Teknoloji ve iletişimin adeta zirve yaptığı bu çağda böyle bir durumla karşılaşmaktan daha kötü ne olabilir?

        Bir defa şunu net bir şekilde bilelim. Geçen yıl elektrik dağıtım ihaleleri yapılarak, piyasa tam anlamıyla liberalleşti ve özel sektörün kontrolüne geçti. Sonrasında yaşadığımız ilk sürpriz özel sektörün zamanında fatura kesememesi oldu. Kamu bu meseleyi çözemediğinden ve problemin kaynağına inmediğinden bir yıl sonra aynı hadise tekrarlandı. Dün yaşanan elektrik krizinin en önemli sebeplerinden birisi olarak iletim hatları ve belli frekansta olması gereken elektrik iletim dengesinin bozulduğu söylenebilir. Zaten bunu kabul etmeyen bir yetkili de olmadı, çünkü sorunun nedeni bilinmeyince her ihtimal bir kenara not edildi.

        Enerji Bakanı Taner Yıldız da açıklamalarında, ‘enerji yetersizliği’ diye bir şey olmadığını söyledi, ama meselenin iletim boyutunu boş bıraktı. Ayrıca enerji yetersizliğinden ziyade mevzu, yeterli enerjinin enerji borsası sebebiyle sisteme verilip verilmemesi de olabilir. Problemin ne olduğunu bulamayınca, olaya hâkimiyet kaybedilince en kolay iş mevzuyu dış güçlere havale etmek oluyor. Ama dün, bu hataya fazla düşülmedi. Zira kontrolü kaybetmek, problemi bilmemek başlı başına bir sorun, bir de siber saldırı gibi tespiti yapılmamış suçlamaların arkasına sığınma tercih edilirse durum daha da tehlikeli bir hal alabilir.

        BAZ ELEKTRİK GÜCÜ AZALIRSA...

        Türkiye’nin halihazırdaki kurulu gücü yaklaşık 70 bin megavat, ancak baz gücümüz yani günlük enerji üretip sisteme veren santral gücümüz 47 bin seviyelerinde. Önemli bir kaynağımdan aldığım bilgiye göre bir bölgede 3-4 bin megavat kaybolursa sıkıntı olur. Ve o sıkıntıda o bölgeyle sınırlı kalır görüşünde. Bu bilgiyi veren kaynağım işin üretim tarafında yer alıyor.

        İşin iletim ve dağıtım tarafında yer alanlar ise daha farklı görüşte. Bir bölgede herhangi bir arıza veya anlık problemler sonrası kaybolacak bin megavat civarındaki elektrik kaybının bile tüm sistemi etkileyeceği, hatta kısa sürede çözüm bulunamaması ve arz/talep dengesi sağlanamaması halinde ülkedeki tüm sistemi tetikleyeceği görüşünde. Dün yaşadığımız krizin de önemli oranda arz/talep dengesinin bozulmasından kaynaklanmış olabileceğini ifade etti. Tabii bu durumda da altyapı yatırımlarına, sistem yazılımlarına, elektrik dağıtım piyasasındaki gelişmelere ve bunları dengeleyen, kontrol eden, düzenleyen birimlere bakmak gerekiyor.

        Mesela, Ege Bölgesi’nde Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) veya ENKA’da santralın devre dışı kalması sebebiyle böyle bir hadise meydana geldi. (Dün bu iddialardan birini, önemli bir kaynaktan öğrenerek ben gündeme getirdim.) Ülkede elektrik krizi yaşandı. Bunu ilk önce kimin, hangi makamın görmesi gerekir? Şüphesiz Türkiye Elektrik İletim AŞ’nin (TEİAŞ) görev alanına giriyor.

        TEİAŞ’ın vazifesi, Türkiye elektrik iletim sistemini güçlendirmek, kaliteli, sürekli ve ekonomik olarak elektriği iletmek, komşu elektrik sistemleri ile bağlantıları geliştirmek, rekabetçi ve saydam bir enerji piyasası oluşumuna katkıda bulunarak, sektörde güvenilir ve yönlendirici bir kuruluş olmak. Fakat dün bunların hepsi yerle yeksan oldu ve elektrikte şartelin neden indiğini öğrenemedik...

        Diğer Yazılar