Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye, coğrafi konumu ve ekonomik büyüklüğünü değerlendirerek fuarcılık yapmıyor, yapamıyor. Daha vahimi bu işin önemini de kavrayabilmiş değil. Tespit edebildiğim kadarıyla bir defa bu sektörün sahibi yok. Devlette sahibi yok, sivil toplumda da yapılanması bulunmuyor. Ama varmış gibi görünen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) gibi milletten zorla para toplayıp bu paralarla iş dünyasına hizmet etmeyen bir anlayışla çalışan yarı resmi kuruluşlar var. Fuar takvimlerini TOBB onaylıyor. Daha doğrusu kimin kiminle çakıştığına ve çakışmaması gerektiğine bakıyor.

        İlgili hiçbir kurumun kongre ve fuarların geleceğine yönelik somut vizyonu, organizasyon yapılan alanların yeterliliği ve kalitesiyle ilgili çalışması da bulunmuyor. Mesela İstanbul’a yapılmakta olan üçüncü havalimanında fuar alanı planladıklarını Belediye Başkanı Kadir Topbaş açıklamıştı. Ama bu işi orada kimin, nasıl yapacağını bilen yok. Hatta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu işlerde rolünün ne olduğu, yasal olarak sorumluluk alıp almayacağı da meçhul.

        HEM FUARCI HEM İŞLETMECİ

        İstanbul’daki en önemli fuar alanı Yeşilköy’deki İstanbul Dünya Ticaret Merkezi (İDTM) TOBB, İTO, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi kuruluşların çatısı altında işletiliyor veya kiraya veriliyor. Ama fuarcılığın ruhuna uygun işletme usulü ve yöntemi olmadan yapılıyor. Şu an yılda ortalama 100 ulusal ve uluslararası fuar yapılıyor, ama 1993 senesinde tek bir salonla ihaleyle kiralandı. Sonra salonların sayısı çoğaldı, alan büyüdü. Rakamlar yükseldi, fakat işletme modeli bulunamadı. Çeşitli sorunlar yaşandı.

        İDTM’nin ortaklık yapısı harika. İşletme modeli ise yok. Hem fuar organize edip hem de fuar alanlarını işleten aynı olursa sektör sağlıklı gelişebilir mi? Öte yandan fuar organizasyonu yapan şirketler de bin bir emekle büyüttükleri işlerini sadece yer meselesi ve fuar takvimi açısından riske atmak istemediklerinden işletmeci ve organizasyoncu konumuna itiliyor.

        Dolayısıyla fuar organize edenlere yönelik kriterlere ihtiyaç var. İşe başlarken tecrübe, birikim, mali ve teknik yeterlilikle birlikte, 10 yıldır fuarcılık yapıp mesafe kat edemeyenlere de dur diyebilecek kriterler lazım.

        BU İŞİN NİÇİN SAHİBİ YOK?

        Ülkemizde kongre ve fuarcılığın sahibi yok. Yarı resmi sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte ilgili bakanlıklar da sektöre yön veriyormuş gibi hareket edince ülkemizde fuarlar gelişmiyor, gelişemiyor. Azıcık büyüyüp ülkemizde ve bölgemizde etkili olanları ise Almanlar, İngilizler satın alıp küçültmeye, yönlerini başka tarafa çevirmeye çalışıyorlar.

        Kongre ve fuarlar, bu ülkenin değerleriyle var olup büyüyorlar. Hemen hemen hepsine bakanlıklar, kamu kurumları destek oluyor. Mesela, yakından takip ettiğim ulaşımla ilgili fuarları Ulaştırma Bakanlığı, Türk Hava Yolları, TC Devlet Demiryolları, Denizcilik Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü gibi kurumlar destekliyor. Ekonomi Bakanlığı’nın ayrıca özel destekleri söz konusu. Daha tuhafı ise bu fuarların geçmiş performanslarına bakılmadan ve nereye gidebilecekleri düşünülmeden kamu kaynaklarıyla desteklenmeleri. Bu noktada bir kriter yok.

        İstanbul’da dünyanın en büyük karada yapılan “Boat Show”larından birini yıllarca gerçekleştirdik. Ancak bu sene CNR Avrasya Boat Show, Dünya Ticaret Merkezi’ndeki yerinden 2 km ötede denizde düzenleniyor. 27 Eylül-2 Ekim arasında açık olan fuarı meraklıları gezebilir. Böylece karada büyük yat fuarı defteri kapatılmış oluyor.

        Fakat demiryoluna 1.5 km mesafede, demiryolu bağlantısı olmadan dünyanın sayılı demiryolu fuarını da Yeşilköy’de yapıyoruz. Dünyanın en yoğun meydanlarından birisi haline gelen Atatürk Havalimanı’nda tanıtım ve gösteri uçuşları yasak olan havacılık fuarı organize ediyoruz. Ekim ayında İstanbul Airshow isimli havacılık fuarı, yıllardır yerinde sayarak ve hiçbir şov olmadan arzı endam edecek.

        Fuarlarla ilgili böylesine ilginç aksaklıklar ve eksikliklerin, ülkemizin geleceğine güvenen yetkililerini rahatsız etmesi gerekmez mi?

        Diğer Yazılar