Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kamunun, iş dünyasının (reel sektör) ve vatandaşların bankalarımızdan memnuniyet oranının düşük olduğunu söylemeye gerek var mı? Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve zaman zaman çeşitli bakanlar, bankalara yönelik ciddi eleştiriler yapıyorlar. En son, “Tefecilik yapmayın” sözleriyle en ağır ve en etkileyici uyarı Başbakan Binali Yıldırım’dan gelmişti.

        İşte bu uyarının ardından İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “Bu bilançolarımız lazımsa bugüne lazım. Bugünler için varız. Bu ülkede belirli bir refah artışının yaşandığı bir dönemde bu lüksü yaşadık” sözleriyle İş Bankası’nın, kuruluş felsefesine de uygun bir şekilde bankacılık sektörüne öncülük ederek faizleri aşağı çekti. Diğer bankalar da bu gelişmeyi takip edecektir.

        Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben’in, kredilerin yeniden yapılandırılması ve geri çağrılmasına ilişkin çalışma yaptıklarına yönelik de açıklama var. Aynen şöyle demişti Akben: “Banka banka tespit yapıyoruz. Suiistimal eden bankalarla ilgili gerekli yaptırımlar, gerekli düzenlemeler, ne gerekiyorsa yapacağız.”

        Bankaların hükümet tarafından uyarılmalarını gerektiren tablo daha çok reel sektörü yakından ilgilendiren bir durum. Ancak bireysel tüketiciler de uzun süredir yüksek sesle şikâyetlerini haykırıyorlardı. Mesela, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı çatısı altında görev yapan Tüketici Hakem Heyetlerine 2014 yılında yaklaşık 5.5 milyonluk şikâyet olmuştu ve bunun % 90’dan fazlası bankacılık sektörüyle ilgiliydi. Şikâyetin bu denli yüksek olmasında sorumluluk sadece bankaların olamaz, düzenleyici kuruluşların ve müeyyide uygulamayan kamu otoritesinin de payı söz konusu.

        SERBEST PİYASA, AMA ÇOK FAZLA SERBEST

        Bankaları, iş dünyasında çeşitli sektörleri, özellikle başta Çin olmak üzere ucuza mal edilen her ülkeden kafasına göre yıllarca ithalat yapıp içerideki sektörleri öldüren girişimleri de eleştirelim, ancak asıl mercek altına alınması gereken kamu tarafı, özellikle bürokrasi.

        Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisi uyguladığına vurgu yapan bürokratlar, bugünkü tablonun oluşumuna en fazla katkı sağlayanların başında geliyor. Piyasanın kontrol ve denetiminin sadece fiyata odaklı rekabete bırakılması, arztalep dengesiyle yürüyeceğinin varsayılması, aslında Türk ekonomisinin reel büyümesini de derinden etkilemektedir.

        Bu sebeple başta bankacılık olmak üzere tüm sektörler için arz-talep dengesinde yer alan iki tarafı ve piyasayı korumak için paydaşların görüşü alınmadan alelacele yapılmış yasal düzenlemeler de yetmiyor. Ciddi denetim, kontrol, kanunların uygulamalardaki eksikliklerinin tespiti ve müeyyide de gerekiyor.

        Ekonomik faaliyetlerin tam rekabet şartları içinde serbestçe yapılabildiği, ekonomik meselelere çözümün devletin ekonomiye müdahalesiyle değil, fiyat mekanizması aracılığı ile gerçekleştirildiği düzene kabaca serbest piyasa ekonomisi deniyor. Ama bizim bürokratların anladığı gibi arz ve talebin temel belirleyici olmasıyla iş bitmiyor. Bunlar kabaca yapılan tarifler. Altlarının doldurulması gerekiyor. Yerli üreticilerin uygun formüllerle desteklenmesi icap ediyor. İthal otoların pazar hâkimiyetini ele geçirmeleri örneğinde olduğu gibi zamanında müdahaleler lazım geliyor vs....

        'ÖNCE UÇAK ALIP SONRA UÇULACAK YER ARANMIŞ!'

        Türk Hava Yolları’nın bu sene Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı akla hayale gelmeyecek olaylar sebebiyle düşen yolcu talebiyle zarar hanesinin büyüdüğü hepimizin malumu. Turizm sektörü de aynı sıkıntıları yaşıyor. Başbakan Binali Yıldırım’ın tabiriyle; “Başımıza gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi”. Sadece THY değil, Pegasus, Onur, Atlas gibi diğer havayolları da benzer problemlerle uğraşıyor.

        Ancak THY için biraz daha özel durumlar söz konusu. Çünkü milli havayolu başarılı büyüme trendine girdiği yaklaşık 10 yıldan bu yana hiç ciddi kriz yaşamadı. Dolayısıyla büyük başarılara imza atan ekibin, mazisinde hiç kriz olmaması şaşkınlığı ve kriz yönetiminde acemilikleri de beraberinde getiriyor. Geçmişteki küçük hatalar fazla dikkat çekmezken, şimdi her şey mercek altında.

        THY’den önemli bir yetkili bir gerçeğe daha işaret etti: “Geçmiş yıllarda Türkiye’nin başarısına paralel olarak, nereye hat açılırsa doldurulduğu için ciddi pazar araştırmaları yapılmadan, önce uçak alınmış, sonra uçulacak yer aranmış. Artık daha ciddi pazar araştırmaları yapıyor, mevcutları gözden geçiriyor ve uçulacak noktaları belirliyoruz.”

        Diğer Yazılar