Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaklaşık 150 yıldır neden piyade tüfeği yapamadığımıza buradan birkaç defa dikkat çektim. Çünkü çeşitli endişelerle devletimize yön verenler, yıllarca savunma sanayiimizin gelişmesini istememiş, hazır alım yapmışlar! Şakir Zümre ve Nuri Killigil gibi Türk savunma sanayiinin öncü isimlerinin sahipsiz bırakılmaları ve yaşadıkları ortada. Hatta bu isimlere havacılık ve savunma alanında Nuri Demirağ ile Vecihi Hürkuş’u da eklemek mümkün. Hassaten özel sektörün savunma sanayiinde bir şeyler yapmasına, gelişmesine hiç sıcak bakılmamış.

        Neden mi? “Şayet bir şeyler olacaksa kendi kontrolümüzde olsun” anlayışıyla özel sektör sürekli engellenmiş. Özel sektörün kontrol edilememesinden maalesef hep korkulmuş ve yabancıdan tedarik tercih edilmiş. Bugün dahi bu engelin aşılmasında ciddi zorluklar yaşanıyor. Üstelik bildiğim somut bir projede, devletin 600-700 milyon dolar harcadığı halde başaramadığı işleri, özel sektör savunma şirketi, devletten tek kuruş yardım almadan 40-50 milyon dolar seviyelerinde bir rakama başarmasına rağmen takdir edilmiş bile değil. Sürekli bir köstek olma, engelleme girişimi ve hâlâ yabancı şirketlerle anlaşma eğilimi söz konusu.

        Sözü Avusturya Parlamentosu’nun Türkiye’ye silah ambargosu kararından sonra, Alman silah şirketi Heckler&Koch’un da Türkiye’yi müşteri listesinden çıkardığı iddiasına getirmek istiyorum. Üstelik önemli bir isme bu konuyu sorduğumda böyle bir kararın olduğunu teyit etti. Ancak anlaşmalar sebebiyle uygulamada sorunlar olacağı için Almanların formül arayışında olduğuna da işaret etti.

        Aslında Türkiye’nin piyade tüfeğini şimdiye kadar yapamamasının bir ayağında Almanlar, diğer ayağında ise onlardan silah temininde çeşitli sebeplerden dolayı çok arzulu olan Türk makamları var. Bu nedenle Alman Heckler&Koch şirketinin ambargo yönünde adım atması da Türkiye için uzun vadede çok faydalı olacaktır. Yeter ki yerli savunma ve silah sanayiimizin nasıl geliştirileceği yolunda doğru formülü bulmakta daha fazla gecikmeyelim. Ve bu işlerde köhne kamu kurumlarıyla devam etmek yerine Amerika’nın yaptığı gibi özel şirketlerin önünü açalım..

        Örnek olarak, Bayraktar TB2 İnsansız Hava Aracı (İHA) ve onun silah versiyonuyla ortaya koyulan başarılara bakmak yeterli olacaktır. Fakat unutmamak gerekir ki, Bayraktar İHA’yı geliştiren Baykar Makine ve onun Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktar, her şeyi bir kenara itip tüm engellemelere rağmen ülke sevdasıyla kendini ortaya koymamış olsaydı bu başarı da gelmezdi. Yaklaşık 600 milyon dolar harcanmasına rağmen TAI’nin İHA’sı ANKA hâlâ sahaya çıkabilmiş değil. Geliştirme aşamasında sürekli yeni şeylerin istenmesi gibi projeyi geciktiren sebepler de var, ancak hiçbir bahane, başarının yerini tutamaz.

        Bu vesileyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) temel piyade tüfeği olarak kullandığı silahların hemen hepsinin temin edildiği Heckler&Koch şirketiyle yaşanan sıkıntılara rağmen, hâlâ özel sektöre güvenilip bu konularda görev verilmez ise bu işlerin altından kamu şirketleri marifetiyle kısa sürede ve verimli bir şekilde kalkılması mümkün olmayacaktır. Vaziyet planlarının buna göre yapılması gerekir.

        Mesela, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) ana üstleniciliğinde, yaklaşık 9 yıldır geliştirmeye çalıştığımız Milli Piyade Tüfeği’nin (MPT) hikâyesi ortada. Üstelik “Mehmetçik” olarak geliştirilen piyade tüfeği projesiyle kaybedilen 4 yıl süreyi de bunun üzerine eklemek gerekir. Halbuki bu işin altından çok daha hesaplı ve ortalama 2 yılda kalkacak özel Türk şirketleri varken doğru model olmaması sebebiyle zaman ve para kaybediliyor.

        Diğer Yazılar