Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin son günlerde yaşadığı meşum hadiselere son eklenen Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un hayatını kaybettiği olay oldu. İki ülke yetkililerinin açıklamalarından anladığımız ve bizim de takip ettiğimiz kadarıyla Rusya-Türkiye ilişkilerinin gergin olduğu, hatta kopma noktasına geldiği aşamada bile Karlov’un çok yapıcı rol üstlendiği biliniyor. Bu sebeple Sayın Karlov’un kaybı sadece Rus halkı için değil, Türk halkı için de eksikliği daima hissedilecek bir boşluk doğurmuştur.

        Putin ve Erdoğan açıklamalarında, bu suikastın iki ülke arasında rayına oturmaya başlayan ilişkileri bozmayı amaçlayan bir komplo olduğuna vurgu yaptılar. Ancak olayın sıcaklığıyla yapılan bu açıklamalar, ilk anda akla gelebilecek izah olarak görülebilir. Bu sebeple, fotoğrafın tamamına baktığımızda, perdenin arkasında daha karmaşık ilişkilerin ve amaçların olma ihtimalinin çok daha yüksek olduğunu söylemek mümkün.

        Türkiye’nin yürütmekte olduğu FETÖ mücadelesinin izlerini bu olayda da sürmekle birlikte katilin, suikast yaptığı andan geriye doğru izinli olduğu 48 saatlik sürede neler yaşadığının incelenmesiyle, birçok gerçeğin daha ortaya çıkacağı da açıktır.

        Türk Dışişleri ve Cumhurbaşkanı çok yerinde ve doğru adım atarak, bir yıl önce vuku bulan “uçak düşürme” hadisesinde yaşanan kamu diplomasisi yanlışlığına izin vermediler. Bu olayın vuku bulmasının ardından ve hiç zaman kaybedilmeden Türk yetkilileri, Rus mevkidaşlarıyla temas ettiler. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türk diplomasi tarihinde ilk defa direkt Rus medyasının karşısına çıkarak, hadisenin terör olayı olduğunu ve soruşturmanın derinleştirilerek failin arkasında olanların mutlaka ortaya çıkarılacağını söyledi.

        Nitekim Başkan Putin’in soruşturmanın Türk-Rus yetkilileri tarafından müştereken yapılması teklifini de Cumhurbaşkanı Erdoğan düşünmeden kabul etti. Anlaşılıyor ki devlet yetkilileri, suikasttan son derece rahatsız olmuşlar ve bu olayın tüm nedenleriyle ortaya çıkmasını istiyorlar. Öte yandan, Rus güvenlik teşkilatı istihbarat birimlerinin müştereken çalışmasıyla da olay, çok kısa sürede açığa kavuşturulacak gibi görünüyor.

        İki ülkenin böylesine önemli işbirliği fırsatı, bu suikastla hemen hemen aynı karakterdeki “uçak düşürme” olayında kullanılmamış, ilişkilerin gerilmesine ortam hazırlanmıştı. Olayların üzerinde biraz daha derinlemesine düşündüğümüzde, son bir yılda yaşadığımız “uçak düşürme” ve ardından yaşanan “15 Temmuz süreci” ile “büyükelçi suikastının” aynı nitelikte olaylar olduğu, aynı amaçlara ulaşmayı hedeflediği açıkça görülecektir. Bir başka ülkenin istihbarat teşkilatının Türkiye’ye yaptığı operasyonların 3 ayrı boyutu olarak da yorumlamak mümkün.

        Yapılan açıklamalardan anlaşılıyor ki, tezgâhlanan bu oyun, 15 Temmuz sürecinde Putin ve Erdoğan tarafından fark edilerek amaçlananlardan başka bir boyutta seyretmesi kararına varılmış ve ilişkiler 15 Temmuz sürecinden sonra hızla derinleştirilmiştir. Bu sebeple “büyükelçi suikastı” iki ülke ilişkilerinin daha da derinleştirilmesine vesile olacak gibi duruyor.

        Diğer Yazılar