Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Karın İstanbul’da etkili olmaya başladığı günlerde yurtdışında olduğumdan, eve dönüşte bir macera yaşayıp yaşamayacağımı merak ediyordum. Aslında her kış, alışık olduğumuz karla gelen sıkıntıları ve sebep olduğu problemleri tartışıyoruz. Mevsim normallerini yaşıyoruz ve karşılaştığımız tablo beklenmedik bir şey değil. Ama krizi yönetmekte gerçekten sorunlarımız var. Kar yağar, yağmur yağar, rüzgâr eser, fırtına kopar... Netice itibarıyla tabiat olaylarını tartışmanın anlamı yok. Kuru münakaşa yerine, tabiat olaylarıyla mücadeleye odaklanıp etkilenen sektörlerin paydaşlarıyla birlikte sorumluluk üstlenilmesi, kriz ekiplerinin oluşturulması gerekiyor.

        Türk Hava Yolları’nın (THY) ana merkezi (HUB) Atatürk Havalimanı’nda, TAV terminalleri işletiyor. Meydanın kontrolü, yönetimi ve otoritesi ise Ulaştırma Bakanlığı Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nde (DHMİ) olduğundan, her türlü tabiat olayında veya meydanda yaşanan hadiselerde muhatap bellidir. Ancak bu tarz hadiselerde en fazla sorumluluğu olan kurum DHMİ ile maddimanevi olarak en fazla zarar gören, etkilenen, yolcuyla, halkla yüz yüze gelen, dünyanın dört bir noktasında her milletten insana dert anlatmak zorunda kalan THY ve diğer havayollarıdır. Dolayısıyla DHMİ, başta THY olmak üzere havayollarının yaşadığı sıkıntının onda birini bile yaşamıyor, hissetmiyor. Maddi ve manevi zarar hesabını da kamu kurumu olması sebebiyle yapmasını gerektirecek bir durum yok. Çünkü izahı çok kolay mücbir sebepler söz konusu.

        Havacılığımızda durum böyle olunca tartışmalar da mutlaka yaşanıyor. Ancak, aşağı yukarı dünyanın her yerinde, DHMİ konumundaki meydan otoriteleri, ya devletlerin ya da mahalli otoritelerin kontrolündedir. Yönetimleri havayolları kadar iyi değildir. Beceri kabiliyetleri düşüktür, yaşanan hadiselerin çoğunda bir nevi havayollarından öç alır gibi ağır davranırlar. Şirketlerin şikâyetleri, zararları da gündemlerinde yoktur.

        STAR ALLIANCE’DAN THY’YE DESTEK

        Pazar günü Los Angeles’ta Tom Bradley Uluslararası Havalimanı’na varmadan, bir gün önceki THY uçağının Atatürk Havalimanı’ndaki hava muhalefeti sebebiyle kalkmadığı bilgisi ulaştı. Cuma kalkmayan uçak cumartesi 15.30 gibi İstanbul’a uçacağından, bu sefere yetişip yetişemeyeceğim soruluyordu. Birlikte olduğum ekip sebebiyle, bu sefere yetişmek de herkese yer bulmak da sıkıntı olabilir diye, teklifi kabul edemedim. Havalimanına geldiğimizde THY Los Angeles’ın müdürüyle karşılaştık. 15.30’daki uçağın 56 kişiyle kalktığını, check-in kontuvarında da transit yolcu telaşı yaşandığını müdürden öğrendik. Çünkü Atatürk Havalimanı’ndaki kar sorunu sebebiyle İstanbul üzerinden başka ülkelere uçacak transit yolcuların, Star Alliance üyesi havayollarıyla gönderilmesi için ciddi gayret gösterilmiş. Böylece hem yolcular mağdur edilmemiş oluyor, hem de THY onları İstanbul’a getirip istedikleri yere ulaştıramadığı durumda otel başta olmak üzere her türlü masraf yükünden kurtuluyor. İki taraf için de en doğru olan bu. Zaten THY’nin üyesi olduğu Star Alliance’ın da böyle durumlar için var olduğunun altını çizelim.

        THY ile Los Angeles’tan İstanbul’a döndüm. Kokpit ve kabin ekipleri sayesinde keyifli bir uçuş deneyimi yaşadım, ama bir de ilginç bir olayın şahidi oldum...

        BAŞINA BİLGİSAYAR DÜŞEN YOLCU

        Uçağımız Los Angeles’tan havalandıktan kısa bir süre sonra başüstü dolabına iyi yerleştirilmemiş bir bilgisayar Amerikalı yolcunun başına düşerek hafif yaralanmasına sebep oldu. Uçuşu engelleyecek acil bir durum olmadığı için İstanbul’da tedavisine devam edilmek üzere havada gerekli müdahale yapıldı. Uçağımız 3.5 saat rötarlı olarak Atatürk Havalimanı’na teker koyduğunda, daha pistin başında pilotumuz ilk anonsu mealen şöyle yaptı: “Taksi yolları ve uçak park alanlarındaki kar sorunu sebebiyle bir süre beklememiz gerekecek, lütfen yerinizden kalkmayın.”

        Havalimanına yapılan çok az sefer olmasına rağmen yaklaşık yarım saat bekledik. 10 dakikalık bir turla park alanına vardığımızda ise öncelik, başına bilgisayar düşen yolcunun ambulansla alınmasında olduğundan o sürecin serüvenini de yaşadık. Yaklaşık 15 dakikadan fazla bir süre, ambuliftin uçağa yanaşması için sabrettik. Çünkü yerler kaygandı ve bilgisayarın başına düşmek için seçtiği Amerikalıyı uçaktan alacak ambulift aracının da takozu yoktu!

        Diğer Yazılar