Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kar yağışının etkili olduğu, soğuk havaların buz kestiği hafta Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı Atatürk Havalimanı’nda ciddi sefer aksaklıkları yaşandı. Havalimanında pistler tam manasıyla uçuşlara kapanmadı, ama taksi yolları ve uçak park alanındaki kar ve buzlanma sebebiyle uçuşlar önemli oranda yapılamayınca ben de bu durumu eleştirdim. Öyle ki, Türk Hava Yolları ve diğerleri 15 günden önce toparlanamayacakları ve eski doluluk oranlarını yakalayamayacakları günleri yaşadılar. Dün de aşağıdaki eleştiriyi yapmıştım.

        "Yılda 5-10 gün kar yağacak diye Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) gerekli ekipmanı hazır bulundurmaz, personeliyle de sahada olmaz, üst makamlarda denetimleri eksik yaparsa, ekipmanlara harcanacak paraların binlerce katıyla Türkiye’ye maddi zarar verileceğinin hesabını iyi yapılması gerekir. Ulaştırma Bakanlığı’nın bu noktada mutlaka devreye girerek gelecek adına bir şeyler yapması şart. Çünkü konu THY – DHMİ tartışmasının çok ötesinde önem arz ediyor. Türkiye’nin dünyaya açılan kapısının her ne şekilde olursa olsun bir hafta kapalı olması, dünyanın dört bir yanından ülkemize seferleri olan havayolları ve uçtukları ülkelerde müthiş bir aleyhte kampanyaya dönüşüyor. 15 Temmuz darbe girişiminde, terör olayında bile meydan açık tutulurken, kar sebebiyle ortaya çıkan krizin yönetilememesinin izahı zor.”

        Dikkat çeken bu ifadelerim üzerine Ulaştırma Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili aradı ve kendilerini o günlerde ve sonrasında çok iyi anlatamadıklarını, aslında uzun yıllar sonrası felaket benzeri bir kar yağışı yaşadıklarını belirterek her türlü hazırlıkları yapmalarına rağmen kendilerini, 48 saat sürekli yağan kar sebebiyle zor bir mücadele ortamında bulduklarını söyledi. Afet durumu olduğundan, 78 eğitimli personel ve 24 adet son derece donanımlı ve en iyi marka kar küreme araçlarıyla sahada olmalarına rağmen, buzlanmayı engellemenin ve karı temizlemenin kolay olmadığına dikkat çekti. DHMİ bünyesinde bu amaçla tüm paydaşların iştirak ettiği Meteorolojik Acil Durum Komisyonu kurduklarını, sıkıntının yaşandığı günlerde paydaşlarla WhatsApp grubu oluşturarak beraber mücadele ettiklerini ifade eden yetkili, şu açıklamayı yaptı:

        “Kış başlamadan hazırlıklarımızı yaptık; eğitimler verildi ve denetimler de yapıldı. Havanın çok ağır olduğu günlerde toplam 360 ton de-icing kullandık. Hem de piyasanın en iyisini ithal ettik. Özellikle köprü altlarındaki buzlanmayla mücadele için Koluman’dan buralarda manevra kabiliyeti olan küçük kar ve buz temizleyici araçlar aldık. Filodaki en yeni araçlarımızı Atatürk Havalimanı’nda bulunduruyoruz. Buradan çıkanları diğer meydanlara yönlendiriyoruz. Dolayısıyla Atatürk Havalimanı, DHMİ’nin çok önem verdiği ve dikkat ettiği bir meydandır. 5-10 gün için değil, bir günlük ihtiyaçları da önemlidir.”

        Evet, yazım sebebiyle bana yapılan açıklama böyle. İlgilenenlerin dikkatine...

        EPDK'NIN ANLAMSIZ AÇIKLAMASI

        Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), bu köşedeki yazım sebebiyle Anadolu Ajansı (AA) üzerinden bir açıklama yaptı. Üstelik bunu, konunun ne olduğunu anlatmadan, yazılanlara cevap vermeden ve bir nüsha da bana göndermeden yaptı. EPDK açıklamasında, “Yerli kömürde fahiş tarife uygulandığı iddiası, devlet kurumları arasında ‘fitne’ çıkarmayı hedefleyen gerçek dışı bir algı operasyonuna hizmet etmektedir” ifadeleri kullanılarak yazılanlara cevap verilmeden, dozu yüksek, ama konuyla ilgisi olmayan cümleler kurulmuş.

        Aslında durum tam bir ‘Ben ne söylüyorum, tamburam ne çalıyor’ durumu. Yılardır bu köşede yerli enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılması gerektiğini bıkmadan, usanmadan yazıyorum. Özellikle yerli kömürü benden başka gündemde tutan yoktu. Bu yaklaşımımdan bile eminim EPDK rahatsızdır, ama yapacak bir şey yok. Şimdi aynı konuları savunmakla kalmayıp icraata döken bir Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı var. Rahatsızlıklarını bana değil, Bakan Berat Albayrak’a anlatabilirlerse, hatta geçmiş dönemde neden böyle davrandıklarının izahını yaparak aktarabilirlerse sevinirim. Boşuna beni yazdıklarım sebebiyle değil de, ilgisiz konularla eleştirmesinler. Çünkü ben bu konuları yazdığım günlerde EPDK noter gibi çalışıyor, her gelen santrala onay veriyor, yerli kaynaklarla ilgili bir projeksiyon ortaya koymuyordu. Dolayısıyla Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), santrallar için uygulamaya soktuğu fahiş fiyatlı “Sistem Kullanım Bedeli” tarifesini onaylayan makam EPDK olduğundan bunun izahını yapmaları gerekir.

        Konuyla ilgili olarak önemli bir yetkiliden gelen mesajla konuya açıklık getireyim.

        “Bu zamların TEİAŞ’ın yatırım ihtiyacı için yapıldığını söylüyorlar. Öyle ise 2014 ve 2015 yıllarında TEİAŞ’ın 1.5 milyar TL civarıdaki kârı nasıl izah edilecek. TEİAŞ hangi ticareti yapıyor ki bu kadar kâr ediyor. ‘TEİAŞ’ın tarifesi % 19 civarında artarken nihai tarife nasıl oluyor da artmıyor’un cevabını bulmakta zorlanıyorum.”

        Evet, Sayın EPDK yetkilileri, lütfen sadece yazılanlara cevap verin, tali yollara çıkmayın...

        Diğer Yazılar