Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin yeni bir atılım ve ekonomisini büyütebilme yolunda şüphesiz yeni, ama farklı bir hikâyeye ihtiyacı var. Özellikle hayata geçirilen büyük projelerin borç yüklerinin çevrilmesinde bir aksaklık olmaması gerekiyor. Yatırımı devam eden, plan dahilinde olup yakında ihaleye çıkacak olanların ve hassaten yakın zamanda hizmete girmek için gün sayanların da ekonomi üzerindeki borç yükü dikkate alındığında, Türkiye’nin kendi özkaynaklarından değer üretmeye ihtiyacı var.

        Bir finansman modeli olan Yap-İşlet-Devret (YİD) sistemiyle son yıllarda hizmete giren birçok projenin arka planında “Hazine Borç Üstlenim Anlaşmaları” bulunuyor. Eğer Hazine bu projelere bu şekilde destek olmasaydı, birçoğu kredi bulamayacağı için bitirilemeyecekti. Dolaylı yoldan devletin elini taşın altına sokması sonrası oluşan risklerin bertaraf edilmesi için böylesine bir oluşuma gidildi. Bu sebeple kamuya ait çok sayıda büyük şirket, sürpriz bir şekilde kamuoyuna yansıyan adıyla “Varlık Fonu”na, daha anlaşılır ifadeyle söylersek “Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi”ne devredildi. Bir nevi devasa bir holding çatısı altında toplandı da denebilir. Sürpriz bir şekilde gündeme gelip hızla neticeye gidildiği için faydasız eleştirilerin de anlamı yok. Dolayısıyla mevcut haliyle daha faydalı olabilmesi için fikir üretmek en doğrusu.

        TPAO GİBİ ŞİRKETLER NASIL YÖNETİLECEK?

        Varlık Fonu’nun yönetimini, yapısını, nasıl denetleneceğine dair gündeme getirilen soruları ve eleştirileri bir kenara bırakıp önümüzdeki gerçeklere odaklanırsak, Türkiye’nin en kıymetli şirketlerinin bu çatı altında nasıl yönetilmesi gerektiğine dair beyin fırtınası yapmanın daha doğru olacağı söylenebilir. Çünkü denetim gibi meseleler zaten bu kurumlar için konuşulan hususlardı. Ama yaklaşık 20 milyar dolar ödenmiş sermayesi olan şirketlerin, Ağustos 2016’da çıkarılan bir yasayla kurulan “Varlık Fonu”na aktarılmış olmasıyla iş bitmiyor. Asıl dikkat edilmesi gereken dönem şimdi başlıyor. Zira bu fonun çatısı altına toplanan şirketlerin her biri kendi sektöründe önem arz ettiği için “Varlık Fonu” yönetimindeki isimlerin dışında işinin ehli uzman heyetlerin de oluşturulması şart.

        Fona devredilen şirketler kamuya ait olan hisseleriyle yeni kaynaklar üretilmek üzere sahada olacak. Ziraat Bankası, BOTAŞ, TPAO, PTT, Borsa İstanbul, TÜRKSAT, Türk Telekom, Eti Maden, ÇAYKUR, Halkbank ve THY gibi Türkiye’nin en gözde kurumları ve dünyada tanınan markalarının mutlak surette yeni duruma hazırlanması için bir kez daha her şeyleriyle gözden geçirilmesi gerekiyor. Mesela TPAO gibi şirketlerin uluslararası arenada varlık gösterebilmesi için hem kaynağa, hem de yönetim şeklinin değişimine ihtiyacı var. TPAO gibi şirketlerin, THY benzeri bir yapıya kavuşmadan esneklik kazanmaları, sahaya çıkmaları zor.

        VARLIK FONU’NA EHİL KADROLAR ŞART

        Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, amacın devletin elinde kuvvetli bir kaynak oluşturulması ve “ekonomik salvolara karşı kendini koruyabilecek dinamik bir yapı” kurmak olduğuna dikkat çekti, ancak insan faktörünün önemine de vurgu yapılması gerekiyor. Evet, garantör sıfatı olması amacıyla büyük projelere finansman bulmak, borç yüklerini çevirmek amacıyla yola çıkıldı, ama bu işi kimlerin yapacağı da önemli.

        Ayrıca “Varlık Fonu”na devredilen şirketlerin de tek tek ele alınarak yol haritası çıkarılması gerekir. Halka açık olan şirketlerin dışında tamamı kamu sermayeli olanların özel şirket esnekliğiyle yönetilebilmesi için yapısal değişikliklere gidileceğini, özelleştirme, halka açma gibi adımların atılacağını tahmin etmek zor değil. Bilgisi, düşüncesi olanlar yeni gelişmelere odaklanıp fikir üretirlerse ülke menfaati adına daha fazla katkı sunabilirler. Yoksa hükümetin kendi adına iyi bir netice alacağını umarak yola çıktığı bir işi eleştirmenin bu aşamada bir faydası olmayacaktır.

        Asıl mesele, “Varlık Fonu” ile inşaat sektörünün ötesine geçen üretimi, istihdamı, inovasyonu hedefleyen bir büyüme hikâyesi çıkarabilmektir. Yeniden büyümeye, ekonomimizi geliştirmeye, katma değerli işlere odaklanmayı becerebilirsek yeni hikâyelere de şahit oluruz.

        Diğer Yazılar