Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerika’nın Katar’daki üssü taşınabilir mi? Taşınırsa nereye gidebilir? Bu durumda bölgenin ekonomik dinamikleri nasıl harekete geçer? Amerika biraz daha savunma sanayii ürünü satmak için bölge ülkeleriyle yeni işbirliklerine gidebilir mi? Türkiye’nin Katar’daki askeri üssü veya gelecek yıllarda mevcudiyeti artacak askeri varlığı, diğer Ortadoğu ülkeleriyle ekonomik ilişkilerimize nasıl bir boyut kazandırır? Politik tarafta neler olur? Suudilerle İran’a karşı hareket eden Türkiye, Katar sebebiyle İran ile yeni bir pozisyona mı hazırlanacak? Bu tarz soruları uzatmak, mümkün. Ama cevaplarını bulmak zor.

        Ortadoğu’nun petrol zengini ülkeleri, peşlerine birkaç ülkeyi daha ekleyerek beklenmeyen bir zamanda, tuhaflıklarla dolu bir kararla dünya kamuoyunun karşısına çıktılar. Trump’ın ziyaretinin bu kadar çabuk meyve vereceği beklenmiyordu, dolayısıyla dünya değil, ama yakın coğrafya adeta şoke oldu. İran bile bu işe şaşırdı. Üstelik Müslümanlar için kutsal olan bir ayda, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Bahreyn, Yemen, Libya ve Maldivler gibi adı Müslüman olan ülkeler, hatta bir nevi yarı Arap birliği, onlara göre terörist gruplara finansman sağlayıp bölgenin güvenliğini tehlikeye attığı için Katar’la her türlü diplomatik ilişkiyi kesmeye karar vermişlerdi.

        Böylesine bir kararı çeşitli açılardan okumak mümkün. Suudilerin, Katarlılarla yıllar önceye dayanan tartışmaları ve son yıllardaki doğalgaz pazarında Katar’ın daha öne çıkması, terör falan değil, bizatihi ekonomiye de işaret ediyor. Ayrıca Katar’ın, onlardan farklı bir bakış açısıyla, petrol ve gazdan yani enerjiden kazandığı parayla bölgenin dinamiklerini değiştirecek daha özgürlükçü adımlar atması rahatsızlıklardan biri. Aslında Katar, sıkıştırılmak için bahane aranmış. BAE’nin, Katar’daki ABD üslerinin Dubai yakınlarına taşınarak Katarlıların daha fazla sıkıştırılmasına yönelik stratejileri ise işin farklı boyutları olduğunu gösteriyor. Katar’daki Türk askeri varlığı ise şu aşamada çok konuşulmuyor, ama TBMM’den çıkan kararla asker sayısının artırılacak olması Ortadoğu’da daha temkinli hareket edilmesini sağlamış gibi görünüyor.

        TURİZMDE MARKALARIMIZ KAYBOLDU MU?

        Uzun bir süredir otelcilerin yüksek sesle doluluk oranlarının düştüğüne dair şikâyetlerini işittik. Rusya’dan gelecek turistlerle moral bulunsa dahi Avrupa’da fazla bir kıpırdama olmaması sektörün moralini son 2 yıldır bozuyor ve bu durum da en iyi markaların çalışmalarını, verimliliklerini ve mevcut kalitelerini sürdürmelerini etkiliyordu. Turizm sektöründe işten çıkarmalar, yatırımların azalması, otellerin el değiştirmesi, bazı tesislerin kapanması gibi süreçler yaşadık. Ancak toparlanma başladığında, sektörün kaliteden ödün vererek atılım yapmaya çalışması, en başta onların turistik tesislerine zarar verecektir. Nitekim veriyor. Aşağıdaki değerlendirmeyi ben bu şekilde okudum.

        “Superbrands Türkiye 2016”da yılın “süper marka”sı olarak turizm sektöründe kim var diye merak ettim, sadece Türk Hava Yolları (THY) dikkatimi çekti. Başka da ne bir otel, ne bir turistik tesis, restoran, ne de bir seyahat acentesi, tur operatörü veya başka bir havayolu, “süper marka” olarak tüketicinin ilgisine mazhar olabilmiş. Böyle bir tablo Türk turizminin iyiye gittiğine işaret eder mi? Elbette etmez. Turizm sektöründe sıkıntılar vardı, ama bu denli değer kaybetmiş olmasının bir yerlerde alarm zilleri çaldırması gerekir.

        Superbrands’in önceki yıllardaki değerlendirmelerinde, turizm sektöründen en az 6-7 şirket listede kendisine yer bulurdu. Son değerlendirmede tek bir şirketin, sadece THY’nin listede en yukarılarda olması ise turizm adına yeterli değil. Hâsılı Türk tüketicisinin gözünde önemli turizm markalarının da değer kaybettiğini söylemek mümkün.

        Superbrands Türkiye’nin bu yıl altıncısı yapılan çalışmasında, 181 marka, Türkiye’nin süper markası olmaya hak kazanmış. 43 marka ilk defa listeye girmiş. 103’ü ise yerli markalardan oluşmuş. Araştırmanın 1648 kişi ile yüz yüze görüşülerek yapıldığı dikkate alınırsa, özellikle turizmdeki markalar, yurtiçinde kendi vatandaşımıza kendilerini anlatamazken, iletişim veya tanıtım konusunda yurtdışında başarılı olduklarını iddia edebilirler mi? Turizm artık bir ihtiyaç ve her kategoride karşılığı olan, pazarlanan geniş bir sektör. Lüks, yüksek harcamalar gerektiğini de kimse söyleyemez. Ama bu tablo turizm sektörünün hasta olduğunu söylüyor.

        Diğer Yazılar