Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Giderek kalitesizleşen, çaptan düşen Türk medyasında halihazırda yaşanan tartışmalar, bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Fakat nerede ve nasıl biteceği, ne gibi faydalar sağlayacağını kestirmek zor. Ayrıca köşeleri tutup, popülariteleriyle meslektaşlarına akıl veren, yol gösteren, ense tıraşı yapan bir çok yazarın, eleştirdikleri meslektaşlarından çok daha fazla eleştiriyi hak ettiklerinin artık bilinmesi lazım.

        Çünkü bu takım, bulundukları konumlarını da kendilerini korumak için süper taktikler uyguluyor. Belden aşağı bile çalışıyorlar. Hıncal Uluç, Ahmet Hakan tartışmasında konunun yatağa kadar inmesi bu sebeple hayra alamet olarak görülebilir.

        İşbir’ci Ahmet Hakan, Tempur’cu Hıncal Uluç’a cevap verirken;

        “TEMPUR” diye bir yatak markası var. Uzay mekiklerinde kullanılan malzemeden yatak üretiyor. Fakat bir sorun var: Bu markanın ürünleri aşırı pahalı!”

        Geç de olsa şunu keşfettim bir süre önce:

        Meğer bizim yerli ve milli bir firmamız, aynı teknolojiyi kendi imkânlarıyla geliştirmiş, “Tempur” denilen yabancı markanın ürettiğinden çok daha iyisini üretmiş ve çok daha ucuza satıyormuş.

        Yerli ve milli markamıza azıcık destek çıkayım dedim. Mahcupça, çekinerek, ürkerek bir destek yazısı yazmış bulundum. Hay yazmaz olaydım!”

        Sektörde iki yatak markası belli alanda rekabet ediyor. Ahmet Hakan, yabancı markada bir sorun tespit etmiş ve konuya girmiş. Sorun pahalı olmasıymış ve bunun için ucuz ve yerli olana destek vermiş. Hıncal Uluç da yabancıyı, pahalı ve kaliteli olan Amerikalı Tempur’u köşesine taşımış. Şimdi birbirlerini yatak üzerinden eleştiriyorlar. Demek ki, yatak mevzusu onlar için önemli!

        Ancak Ahmet Hakan, kendini savunurken bile iki yatak markası arasında taraf tutmayı da elden bırakmıyor. Konu yatak. Uydu, İHA, taarruz uçağı değil ki, millilikten, yerlilikten dem vuralım. Yani bu açıdan savunmanın mantığı yok. Yerli ve milli bu tarz ürünleri savunmak doğru, ama şekli yanlış. Mesela pahalı, fakat talep edilen ücreti değen kalitesiyle dikkat çeken Amerikan mobilya markası Crate and Barrel Türkiye’den çekiliyor. Ama ülkemizde muadili bir marka yok. ‘Piyasa kötü, milli mobilyacılara kaldı’ diye sevinelim mi?

        Evet İşbir yerli üretim yatak markası ve Tempur’dan bir iki gömlek aşağıda. İyi, kaliteli, ancak sahada müşteri hizmetleri çok kötü. Tempur yabancı, oldukça kaliteli, fakat müşteri memnuniyeti de iyi. İşbir ucuz, hesaplı, Tempur pahalı. Zaten markalarda kendilerini sektörde ona göre konumlandırıyor.

        Köşe yazarlarını, bir ürünün tek başına pahalılığı ne kadar ilgilendirir, anlamadım. Toplamda inceler, fiyat performans ilişkisinde hareketle bir yorum yaparsın. Anlaşılan iki yazar için de bir halkla ilişkiler çalışması yapılmış. Ve yataklar köşelere kurulmuş.

        Netice itibariyle gazetecilerin gereksiz hassas noktalardan, doğru olmayan detaylarla ticari ürünler üzerinden ahkam kesmelerinin ne kadar tutarlı olduğu soru işaretleri içeriyor.

        Aslında Hıncal Uluç’un tartışma başlatan yazısı başka bir noktaları da işaret ediyordu, ama mevzu yatak meselesine döndü. Uluç, şöyle dikkat çekmişti:

        “Sözüm Hürriyet’in yönetici patronu Mehmet Soysal’a! Ben 70 yıldır, çocukluğumdan beri Hürriyet’i hep keyifle okudum. Öyle okumaya devam etmek istiyorum Bay Soysal! Şimdi Ahmet Hakan başta tüm Hürriyet yazarlarına eskisi gibi zevk alarak devam etmem ya da artık her satırlarına ‘Kaça yazmış acaba?’ korkunç şüphesi içinde bakmam sizin elinizde. Duruma acil el koyun.”

        Ahmet Hakan’ın da Hıncal Uluç’un Tempur yazısından şu alıntısı ilginç:

        “Kumanda üzerindeki düğmelerle masaj başlatabiliyorsunuz. Bu müthiş yatağı daha yakından tanımak isterseniz... İşte internet adresi: www... En iyisi (...) adresindeki showroom’a gidin, görün ve deneyin. 0216 368 57....’den randevu alabilirsiniz.”

        “Vallahi iyi para verdim, ama değdi. NASA’nın astronotları için ısmarladığı Tempur yatakları, 35 yıldır bel fıtıklı Hıncal’ı kurtardı. Tempur yatakları, dünyada hastane ve otellerin kalite garantisi ve belgesi gibi adeta... Pahalı... Ama bir defa alıyorsunuz. Evladiyelik.”

        Türk medyasında yeni bir dönem açan ilginç yatak tartışması burada kalmayacak gibi... Bakalım bu işe diğer yatak markaları ne diyecek?

        BÖYLE GAZETECİLİK ANCAK SONUMUZU GETİRİR!

        Türkiye’nin önde gelen medya grubunun internet sitesinde önü arkası belli olmayan bir haber. Haberde demek de doğru olmaz, uydurma bir şey. (Diğer bilinen sitelerde de benze şeyler olduğu için isim vermenin anlamı yok.) Bir yabancı araştırma şirketinden alındığı izlenimi veren, ama işin aslını bilenlerin anlam veremeyeceği, bilmeyenlerin saf saf ‘ha öyle mi’ deyip geçeceği, ama itibarlarını aşağı çeken bir haber. Tabii böyle bir dertleri varsa...

        Sanal dünyada gezinenleri bu uyduruk habere çekebilmek için atılan başlık da ona göre: “En iyi havayolları belli oldu! THY 5 dalda en iyiler arasında.” Her şey kurgu, her şey düzmece ve arka planda etik değerlerde olmayınca, haberin Türk okuruna sunumunda da göz boyama, bir taktik gerekiyor. Onu da yapmış, Türk medyasının icadı olan yöntemle İngiltere merkezli Skytrax’ın hangi dönem ati olduğu belli olmayan bilgilerini haber-galeri şeklinde sunmuşlar. 25 fotoğraftan oluşan, araya reklamların sıkıştırıldığı bir galeri. Girenlerin niçin girdiğini unuttuğu bir şey... Zaten amaç haberi okutmak değil, siteye gel gel taktikleriyle çekilen avare okuru gezdirmek.

        Dünyanın en iyi havayolları arasında Türkiye’den Türk Hava Yolları (THY) olduğu için Türk okur, sitede galeri uygulamasıyla gezdirilecek, milli havayolumuzun başarısı, sıralamadaki yerini buluncaya kadar epeyce yorulacak, zaman harcayacak. Siteye yapan uyanık arkadaşlar böylece, çarpıttıkları elin bilgileriyle, sitelerinin tıklama sayılarını artıracaklar. Alkış. Ülkemizin öncü medyasına da bu yakışır.

        Skytrax ödülleri her sene dönüşümlü yapılan Londra ve Paris havacılık fuarlarında açıklanıyor. Geçen yıl THY’nin ödüllerini Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı İlker Aycı, Paris’te alırken bu programı takip etmiş, akabinde de değerlendirme yapmıştık. Fakat bu sene Londra’daki Skytrax ödül törenine THY katılmadı. THY, Londra’daki fuara ilk defa müstakil bir alanda (chalet) iştirak etti. Burada Aycı ile buluştuk ama törene gitmedik. Çünkü THY yönetimi, bir önceki yıl Skytrax ödüllerinde yaşanan tuhaflıklar sebebiyle bu seneki ödüllere ilgi göstermedi. Zaten THY yönetimi de Skytrax’a bu seneki ödül programına katılmayacağını iletmişti. Fakat bizim cevval ve civan medyamız sağ olsun ödülleri yine ülkemize toplayıp getirmiş. Yetmemiş bir de galerisini açmış.

        Bu kafayla Türk medyası, ancak bu kadar olur. Fazla da zorlayıp yaratıcılıklarını öldürmemek gerekir.

        Medyamızın içine düştüğü durumdan şikayetçi olan Demirören Medya İcra Kurulu Başkanı Soysal haklı ama dikkatte de alması gereken başka hususlarda var. Çünkü şikayet ettiği tablonun oluşmasında en büyük paylardan birisi de kendi medya grubuna ait.

        Sadece Almanya modeli gibi televizyonları izletecek örnekler yeterli değil. Amerika’da İngiltere’de 10 yıldan daha fazla bir süredir konusu kapanmış olan dijital medya için de kafa yormak gerekiyor. Dijital medyanın içerik (data) olarak tanımladığı asıl unsur zaten gazeteciliğin de nüvesini oluşturuyor. Sadece sunum değişti, o kadar. Fakat bu sunum değişikliğiyle Türkiye ciddi anlamda yozlaştı. Dijital taraf, ahlak, ilke, kaide ve kural olmadan yol alıyor. Kanunu yok, düzenlemesi yok, denetimi yok, ama yıkıcı etkisi büyük...

        Diğer Yazılar