Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İhracattaki rakamları rekor kırma olarak görmek ne derece doğru olabilir? Hükümetin daha önce açıkladığı hedefe göre 2023’te 500 milyar dolar ihracata ulaşmamız gerekiyor. Ama 2021’de henüz o hedefin yarısına ulaşmış değiliz.

        Dünya ekonomisinden aldığımız pay, ülkeler ihracat ligindeki konumumuz ve ekonomik büyüklüğümüzde 20 yılda önemli bir değişim de olmadı. Üstelik 2021’de yaşadığımız ekonomik buhran ve fakirleşme süreci de devam ediyor. Alım gücümüz ciddi anlamda düştü. Arka arkaya gelen zamlar, yüksek enflasyon, engellenemeyen döviz kurları ve düşük olduğu sanılan faiz sarmalıyla bu seneyi nasıl geçireceğimiz de belli değil. Böyle bir ortamda sadece ihracat rekoruna vurgu yapmak ne moralleri düzeltir ne de motivasyonu artırır.

        Ayrıca Türkiye’nin ithalatta kırdığı rekorlara ve ithal ürün kalemlerine bakıldığında çok farklı bir tablo ortaya çıkıyor. İhracatın birinci kaleminde otomotivin olması sebebiyle yabancı yatırımcıları ve ithalatı sürekli göz önünde tutmamız gerekiyor. Dış ticaret terazisinin sadece bir kefesine bakarak sağlıklı yorum yapmış olamayız. Dış ticaretimiz büyüyor, nüfusumuz da artıyor, çocuklarımız da her sene büyüyor. Başka ülkeler de büyüyor. Büyüme hızımızın ve oranlarının ne derece sağlıklı olduğuna bir de rakiplerimizle birlikte baksak fena olmaz.

        REKLAM

        COVİD-19 sebebiyle dünyada ticari dengelerin bozuk olduğu 2021 yılında gerçekleşen 225 milyar 368 milyon dolarlık ihracat rakamı keşke ithalatla birlikte değerlendirilseydi. Evet bundan 19 yıl önce 36 milyar dolar ihracat 2021’de 225 milyar dolara ulaştı, ama bu süreçte tüm ülkelerin ihracatı, ticareti büyüdü. Türkiye rekor olarak sunulan ihracat rakamlarıyla bile dünya ihracat liginde önemli bir gelişme göstermiş değil.

        Ayrıca ihracat ile birlikte Türkiye’nin ithalatı da daha çok rekor kırıyor. “Türkiye İthalatçılar Meclisi” gibi bir oluşum olmadığından ve birileri sahip çıkıp rakamlarla övünemediği için ithalat değerleri gözden kaçabiliyor. Fakat ithalatımız 2021’de yüzde 24 artarak 271 milyar dolara çıktı. Rekor ile açıklamak gerekirse, tüm zamanların ithalat rekorunu kırdı. İhracat rekoruna rağmen de dış ticaret açığı dramatik bir şekilde azalmadı. Geçen yılın olağanüstü durumu dikkate alınırsa dış ticaret açığındaki azalma yüzde 10'a bile ulaşmadı. 2021'de 46 milyar dolara inen dış ticaret açığının iyi okursak çok şeyler söylediğini anlayabiliriz.

        Netice itibariyle ihracatta rekor kırma hikayemizi bir daha gözden geçirmede fayda var. İthalat-ihracat ikilisindeki değişimleri, büyümeleri beraber değerlendirebilmeyi başarırsak asıl rekorları o zaman kırabiliriz.

        Enerji zamlarıyla 2022'de yüzde 40 daha fakirleşeceğiz!

        Enerji zamlarıyla 2022'de yüzde 40 daha fakirleşeceğiz!
        0:00 / 0:00

        Geçen yıl ülkedeki ekonomik düzenin bozulması sebebiyle yeni yıla zam furyası ile girdik. Çalışanlar tarafında ise ciddi anlamda bir ücret dengesizliği oluştu ve giderilmesi de zor görünüyor. Özel sektörün çalışanlarıyla birlikte bu dalgalanmayı 2022’de nasıl atlatacağı en önemli mesele.

        Geçen yıl döviz, faiz ve enflasyon sarmalında en az yüzde 50 alım gücü kaybı yaşadık. Yeni yılla birlikte açıklanan doğal gaz, elektrik, akaryakıt, köprü ve otoyol zamlarına ilave olarak döviz kurlarının istikrara kavuşmaması nedeniyle fakirleşme ve alım gücü kaybı yaşamaya bu sene de devam edeceğiz.

        Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ’nin (BOTAŞ) doğal gazda mesken tarifesine yüzde 25, sanayi abonelerine yüzde 50, elektrik üretim amaçlı tarifeye de yüzde 15 zam yapması sadece enerji kaynaklı olarak yaşamın yaklaşık yüzde 40 daha pahalı hale geleceğini gösteriyor.

        Konutlarda bin metreküp doğal gaz için 1860 TL ödeyeceğiz. Gazı pahalı alıp ucuz satan devletimiz tüketim eğilimlerini de frenleyemediğinden spot piyasadan çok yüksek rakamlara LNG almak durumunda kalacak. Dolayısıyla devlete faturası katlanacak. Hükümet doğal gaz piyasasını yıllardır liberalleştirip, maliyet bazlı güncel tarifeye geçemediği için sübvansiyona devam etmesi nedeniyle yurtdışına çok daha fazla faturalar ödenecektir. Diğer ifadeyle doğal gazda sübvansiyon yanlışı devlete pahalıya mal olmaktadır. Dışarıdan pahalıya alıp, içeride ucuz fiyata satarak doğal gaz tüketimini teşvik etme yanlışlığı yaşanmaktadır.

        Doğal gaz neden her kasabaya götürülüyor?

        Doğal gaz neden her kasabaya götürülüyor?
        0:00 / 0:00

        Türkiye’de mevsimsel etkiler, coğrafi durum ve sağlıklı enerji dağılımı dikkate alınmadan doğal gazın her kasabaya götürülmeye çalışılması gibi bir garip durum yaşanıyor. Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde “Her ile bir havaalanı” sloganı vardı. Şimdi aynı hata “Her kasabaya doğal gaz” şeklinde tekrarlanıyor.

        Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Mayıs 2021’de yaptığı bir açıklamada 81 ilde, yaklaşık 600 yerleşim yerinde doğal gazın kullanıldığını, ilk etapta merkez nüfusu 20 binin üzerinde olan ilçelere ana iletim hatlarını BOTAŞ eliyle, 20 binin altındaki yerlere de doğal gaz dağıtım şirketleriyle doğal gazı götürmeyi planladıklarını belirtmişti. Hedeflerinin ise nüfusu 10 binin üzerinde olan ilçelerin tamamına birkaç yıl içinde doğal gazı götürmek olduğunu ifade etmişti. Bu açıklamayı yaptığı tarihte Bakan Dönmez’in bu stratejisini eleştirecektim, makul olmadığı için nasıl olsa geri adım atılır düşüncesiyle beklemeye koyuldum.

        Aralık ayının son haftası Resmi Gazete’de bu hususta bir karar yayınlandı. Bu karara göre doğal gazın ülke genelinde yaygınlaştırılması hedefi doğrultusunda merkez nüfusu 15 bin ve üzerindeki ilçelere BOTAŞ tarafından doğal gaz ulaştırılacak. Ayrıca, merkez nüfusu 10 bin ve üzerinde olan ilçelere de Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının onayı ile doğal gaz götürülebilecek.

        İthal bir enerji kaynağını ülkenin her tarafına ihtiyaç tanımı, verimlilik kurguları yapmadan borularla ulaştırma gayreti makul bir girişim değil. Ayrıca sıcak, soğuk demeden, yıllık kullanım oranlarını dikkate almadan, gazı ikame edecek diğer enerji kalemleri dikkate alınmadan yatırım götürmeye çalışma mantığını da anlamak zor. Acaba Rusya’da bile böyle bir şey söz konusu mu?

        Diğer Yazılar