Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mavi Marmara hadisesi sebebiyle İsrail'in Türkiye'den özür dileme adımıyla gelişen yeni durum ve arkasından ne tarafa doğru yol alacağı kestirilemeyen iki ülke ilişkilerinin bundan sonraki aşamalarını da Amerika-İsrail bağlamında okumaya devam edeceğiz. Ankara'da Milli Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığını (SSM) düşündüren son şaşırtıcı haber şu: "Amerikan Boeing firması dört adet B737 tipi Havadan Erken İhbar ve Kontrol (HİK- AEW&C)) Uçağı Projesi kapsamında Türkiye'ye teslim edeceği uçakların yazılım kodlarını vermeyi kabul etmiyor."

        Bunun anlamı gayet açık: "Türkiye HİK'de gecikme tazminatı uyguladı, THY, Boeing'e uçak siparişi verdi." Haberlerine benzemiyor. Boeing firması ile 2003'te imzalanan 1.5 milyar dolar bedelli Barış Kartalı Projesi kapsamında alacağımız 4 adet uçağın yazılım kodlarını vermez ise bu proje çöp olur. Yazılımsız halleriyle, ancak kargo uçağı olarak uçurabiliriz.

        Halbuki ilk teslimat 2008'de yapılması gerekirken, sürekli ertelendi. Son olarak da en son 3 uçağında bu sene teslim edilmesi karara bağlanmıştı. Boeing'in TAI ile ortaklaşa çalıştığı projede, Boeing 737 AEW&C uçağı, Northrop Grumman'ın çok maksatlı elektronik taramalı, dost-düşman ayrımı yapabilen radarını içerirken, aynı zamanda Türk yapımı elektronik destek sistemleri ve haberleşme kabini yer alacağı belirtiliyordu. Fakat yazılım kodları başkasında olduktan sonra proje ölü doğdu denebilir.

        Halbuki bu uçakları teslim almış olsaydık, bu tartışmalı günlerde Konya 3. Ana Jet Üssü Komutanlığı'nda göreve başlamış olacaktı. Ama halen daha Boeing'in Seattle'daki merkeziyle TAİ'nin Ankara'daki üssünde bekleme halinde. Milli Savunma Bakanlığı'na veya SSM'ye "Neden gecikiyor?" diye sorulduğunda, sorumlulukları olmadığını söyleyecektir. Ama bu proje üzerinde çalışanların sürekli değiştiği, rotasyona tabi tutulduğu bir kurumun bu işin içinden çıkamayacağı bilgileri daha önce bize kadar geliyordu. Yani bizim tarafın işini iyi yaptığını iddia etmek doğru olmaz. Çünkü yerli sürekli değiştiği için anlaşmanın hukuki ve teknik boyutuna vakıf olmayan Türk ekipleriyle, karşı taraf top gibi oynamaya devam etti, ediyor.

        Mesela daha önce de HİK uçaklarına entegre edilecek elektronik harp cihazlarını, ihaleyi kazanan İsrail'in vermek istemediği haberi gündeme gelmiş, ardından 'İsrail geri adım attı' açıklaması yapılmıştı. Karışık bir konu, ama daha fazlasını da SSM tarafı karıştırıyor. İşte bir örnek.

        26 Mart'ta yapılan SSM'deki Sahil Güvenlik Radar Sistemi (SGRS) imza törenine ana yüklenici olarak Havelsan, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve SSM Müsteşarı Murat Bayar katılıyor. Bakan Yılmaz, "2006 yılında başlatılan projenin aradan geçen 7 yıl gibi bir sürede başarı olarak önümüze sadece kâğıt olarak yani sözleşme imzalanması olarak takdim ediliyor olması, bir başarı değildir" diyor. Hadi söyleyin bakalım; bu projeyi de Amerikalılar mı, yoksa projenin detayını ele geçiren eskort kızların amcaları mı geciktirdi?

        Diğer Yazılar