Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan Ahmet Davutoğlu, bakanlar kurulunda çok fazla değişikliğe yer vermeyerek bayrağı aldığı yerden devam ettireceği mesajını zaten vermişti. Dolayısıyla 62. Hükümet programında fazla bir değişiklik beklenmiyordu. Özellikle Ali Babacan’ın ekonominin patronluğuna devam edip etmeyeceğinin netleşmesi piyasaların rahat nefes almasını sağlarken, ekonomi tarafındaki diğer gelişmeler küçük detay gibi görülmeye başlandı, ancak gerçek öyle değil. Çünkü yeni hükümetin ilk yapacağı işin rakamları gözden geçirerek doğru, gerçekçi ve önümüzü görür hale getirmesi gerekir ki, 2023 hedefi yakalanabilsin. Her bakan, 2023 hedefinden dem vuruyor, ama bu büyüme rakamlarıyla olmayacağının da görülmesi şart.

        Dolayısıyla birçoğu gibi ben de dün Başbakan Davutoğlu’nun yeni dönemde neleri ön plana çıkaracağını merak ettim. TBMM Genel Kurulu’nda okunan hükümet programı gösterdi ki, Başbakan Erdoğan’ın 12. Cumhurbaşkanı olarak bıraktığı noktadan, Davutoğlu güçlü bir şekilde yol alacak. Buraya kadar güzel, fakat yeterli değil. Rakamlar yalan söylemez, ancak rakamları kullananlara dikkat etmek gerekir.

        Davutoğlu’nun vurgu yaptığı üzere köşk ile başbakanlık arasındaki olması beklenen güçlü sinerji, yeni kabinenin en mümeyyiz özelliği olacak. Türkiye tarihinde ilk defa seçilmiş bir cumhurbaşkanı ile hükümetin ortak yürüteceği icraatlar; “ileri demokrasi”, “insani kalkınma”, “yaşanabilir mekânlar ve çevre”, “güçlü ekonomi” gibi altı çizilen hususlarda nasıl ilerleneceği şimdiden merak-ı mucibimiz.

        Ancak, Başbakan Davutoğlu’nun, “2023 Vizyonu artık uzak bir vizyon olmaktan çıkmıştır” yaklaşımının da revizyona ihtiyaç duyduğu kanaatindeyim. Özellikle güçlü ekonomi vurgusunu yapan Davutoğlu’nun, büyüme rakamlarını, ihracat ve ithalat tarafını iyi irdelemesi gerekiyor. 2023 hedefinin bu gidişatla kesinlikle yakalanamayacağını defalarca yazdım. Mesela 500 milyar dolar ihracat hedefi için önümüzdeki her sene yüzde kaç büyümemiz gerektiğini, bunun için gerekli enstrümanların durumunu gözden geçirmesini hassaten istiyorum. Zira konu ekonomi olunca rakamları, makamları için kullananlar çok oluyor. Uzağa gitmeye gerek yok. İthalat ve ihracat rakamlarını beraber açıklama cesareti gösteremeyen bir Türkiye’de yaşıyoruz. Ekonominin patronu Ali Babacan tabloyu hepimizden iyi bildiğine göre buna neden göz yumuyor?

        Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri döneminde, son 12 yıla damgasını vuran ekonomik kalkınma modelinin revize edilmesi, bir başka evreye geçilmesi gerekir. Üretim, tasarım, teknoloji, markalaşma, pazarlama, ithalat ve ihracat tarafındaki tablolar; iç tüketim ve üretimin hangi ölçüde dış alımların, yabancı markaların kontrolüne girdiğinin kalem kalem incelenmesi gerekmez mi? Başka türlü dünyanın en büyük 16. ekonomisi olmaya devam edemeyiz. Basit bir örneği Başbakan Davutoğlu’nun sözleri üzerinden vereyim;

        Başbakan Davutoğlu, dün TBMM’de sağlık alanında yapılan devrimlerden bahsetti. Kendisi gibi bir akademisyen olan eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ulaştırma projelerinde olduğu gibi devlete milyarlarca para harcatmadan, beyin terletmesiyle sağlık alanında devrim gibi gelişmelere imza attı. Vatandaşın en mutlu olduğu alanlardan birisi sağlık oldu, ama işin endüstriyel boyutunu kabinenin diğer üyeleri aynı şekilde geliştiremedi, hatta ihmal ettiler. Sağlık araç-gereç ve ilaç üretiminde geri kaldık.

        Türkiye’nin bu alandaki kuruluşları teker teker yabancıların kontrolüne geçti. Milli üretim derken, birçok alanda yabancı kontrolünde yerli üretim tuzağına düştük. Yapılacak iş basit: Türkiye ile birlikte aynı ligdeki ülkelerin büyüme rakamları, alanlarına göre dikkate alınsın. Mesela 2012’de yaklaşık 40 milyar dolar ile dünya ihracat liginde 20. olan Türkiye, bu sene 160 milyar dolar ihracat yaparsa, dünya ihracat liginde kaçıncı olur? Bu sorunun cevabı aransa yeterince ipuçları ortaya çıkacaktır. Sürekli kendi büyümemizle avunmanın anlamı yok, eloğlu da büyüyor...

        Diğer Yazılar