Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bruno Alves’in derbide yaptığı hareket elbette futbol içinde normal karşılanacak bir olay değil. Hatta bu iş burada kalmamalı. Bir oyuncu, bir takımın kaderi ile nasıl oynar bunun hesabı sorulmalı. Faturası neyse ödemeli.

        Peki ama sizce Galatasaray yenilgisinin tek suçlusu Bruno Alves mi? Tüm faturayı O’nun üzerine bırakmak bir kurtuluş mu?

        Tabii ki değil ama Fenerbahçe’de maçın bir gün sonrasında görüntü öyle. Sanki dünyanın ilk sorumsuz futbolcusu Alves ve bir derbide ilk kez bir takım 10 kişi kaldı.

        Peki böyle bir kırmızı kartta yüksek irade, yüksek enerji ve yüksek kaliteli bir teknik yönetimin devreye girmesi gerekmez mi? Futbolcularını böyle durumlar için hazırlamış, iyi çalıştırmış, kondüsyonlarını üst düzeyde tutması gereken, kimya olarak iyi hazırlayan bir teknik direktör gerekmez miydi? Tabii ki gerekirdi. Hatırlayın, geçen sene F.Bahçe, Beşiktaş maçında hem de 3-2 gerideyken 10 kişi kaldığında ne oldu, ne yaşandı? Peki Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal bunların hangisini yapmış sizce? Görüntü şöyleydi “Alves kırmızı kart gördü, hadi eyvallah...” Yani Kartal için maç o anda bitmişti. Maçtan sonra felaket demeçler, maçtan bir gün sonra artık sıkmaya başlayan “Aslında iyi oynadık. Daha iyi olacak“ açıklamaları. İki hafta önce “Hedef Galatasaray maçı” şimdi “Hedef Beşiktaş maçı” kısır döngüsü.

        Hayır, iyi olmayacak. Elbette F.Bahçe maçlar kazanacak. Ama takım hep geriye gidecek. Çünkü İsmail hocanın bu takımı avucunun içine alması, taşıması, sırtlaması, sahaya, tribünlere, camiaya güven vermesi mümkün değil. Aylardır Fenerbahçe muhabirlerine soruyorum “Neden Kartal?” diye. Diyorlar ki “Abi çok iyi insan...” İyi insan olduğunu ben de biliyorum. Ama iyi insan olmak, teknik direktörlük için ne yazık ki yetmiyor. Hatta bence iyi insandan iyi teknik direktör olmaz. ‘İyi insan’ diye de hoca getirilmez. Yeri geldiğinde kötü olacak, kavga edecek, gerekirse sahada tek başına ayakta kalacak, futbolcu kulübeye bakmaya korkacak. Her futbolcu da sevmeyecek. Hayat, asla yardımcı antrenörlükteki gibi değildir. Hatta aksine, sorumluluk başkasındayken hayat çok güzeldir.

        Eğer bu ülkenin en önemli markalarından birinin başında bir teknik direktörseniz, tartışılmaz ve mutlak bir ağırlığınızın olması şarttır. Çünkü konu marka değeridir. O elbise üzerinize oturacak. Acaba Kartal’ı garip bir şekilde destekleyenler dahi bu ağırlığın var olduğunu söyleyebilir mi? Koskoca yüzyıllık şirketler hala CEO’lara milyon dolarlık maaş ve ücretler veriyor. Çünkü şirketlerinin zarar görmemesi için işlerinin ehli insanları oraya getiriyorlar. Bir kötü tercihin ne gibi zararlar vereceğini çok iyi biliyorlar. Ben bunları Kartal göreve geldiği günden beri söylüyordum, şimdi de söylüyorum. Zaten bugüne kadar verdiği kararlar ve kulübedeki etkisiz, kırılgan ve ürkek duruşu, hocayı kolaylıkla ele verdi.

        İsmail Kartal hamlesi ancak bir şekilde açıklanabilir! Fenerbahçe gerçekten bu sene şampiyon olmak istemiyor! Ve ben haftalar geçtikçe bu konudan şüphe duymaya başladım. Eğer böyle bir şey varsa o zaman Kartal değil, başka konular tartışılmaya açılmalı. Bir milyon üye kampanyası ile çıta çok üstlere çıkartılıp gelecek için önemli projelere imza atılırken, bu kampanyanın temeli olan futbolda çıtanın tamamen yerlerde sürünmesi anlaşır bir şey değil.

        Kartal’ın yumuşak huyundan, insancıl yönlerinden, saha dışı ilişkilerinden şüphem yok. Ama ne yazık ki bunlar iyi bir teknik direktör olmasını sağlayamamış. Bundan sonra olur mu? Hayır olmaz. Her kaldığı gün takıma zarar verir. Takımda kalmasını sağlamak istikrarlı olma sınıfına girmiyor. Her şeyi heba etmek anlamını taşıyor.

        Bir takım ile bu kadar çok poker oynanmaz. Bir bakarsın floş yakalamışsın ama bir bakarsın her şeyinle batmışsın!

        Diğer Yazılar