Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        8 bin 500 yıllık bir kent olmasıyla övündüğümüz, medeniyetler beşiği diyerek gurur duyduğumuz, “Batı’ya en yakın yaşam tarzı”yla böbürlendiğimiz İzmir’in bu eksikliği beni üzüyor.

        Avrupa’da, Amerika’da, Uzakdoğu’da modern kentlerin en önemli özelliği nedir biliyor musunuz? Altyapısı.

        Avusturya’nın başkenti Viyana’da şahit oldum. Tarihi kentin merkezi korunduğu ve artık binalar yetmediği için hemen dibinde bir uydu kent projesi yapılıyor. Ne yapmışlar biliyor musunuz. Önce yer altından başlamışlar. Kanalizasyon, kablo, su hatları döşenmiş..

        Metro buraya uzar diye tünel bile hazırlanmış.

        Bunların bir haritası da çizilmiş. Elektrik, internet kabloları buradan geçiyor, su boruları burada, kanalizasyon şurada.. Hepsi belli.

        Bizde mi?

        Her şey birbirine girmiş durumda.. Yol çalışması sırasında boru patlatır, kenti 3-5 gün susuz bırakırız.. Kablo döşerken doğalgaz hattını deleriz, gaz kaçağı mahalleyi etkiler..

        Bir kez bizde düzen, sistem yok.. Her kurum kafasına göre hareket ediyor. Bir sokağa su borusu döşenir, kapatılıp sokak asfaltlanır.

        Bir hafta geçmeden elektrik, internet kablosu döşemeye gelenler kazı yapar.

        Kurumlar uyum içinde çalışsın diye kurulan AYKOME (Altyapı Koordinasyon Merkezi) ne işe yarar anlamam..

        Valiliğe, Büyükşehir Belediyesi’ne ya da her kim yapacaksa... Hazırlayın şu altyapı haritasını da İzmir’le o zaman daha da gurur duyalım.

        Teknolojiye ayak

        uyduranlar kazanır

        Basri Başalp, Coşkun Karaca, Mustafa Yılmaz, Çetin Akkaya ve Bedri Çıtır..

        Çoğunuz bu isimleri tanımazsınız.. “Kim bunlar” diye de sorabilirsiniz?

        Söyleyeyim. Beşi de İzmir’de işadamı ve beşi de ihracatçı.. İzmir’in, Türkiye’nin ihracatını artırıp ülkeye döviz girmesi için çabalayan binlerce insandan sadece 5 örneği..

        Biri metal işiyle, diğerleri tekstille uğraşıyor. Coşkun bey damatlık, Mustafa bey çocuk abiye, Çetin bey kumaş, Bedri bey gelinlik-abiye üretip satıyor. Ve işlerinde de iyi bir duruma gelmişler..

        Kendileri ya da aileleri Anadolu’nun bir köşesinden kopup İzmir’e gelmişler.. Hepsinin başarı hikayesi farklı farklı ama ortak noktaları çok çalışmak, işinin başında durmak, yeni pazarlar aramak.

        Yeni pazar ararken de en büyük yardımcıları fuarlar.. Bir de internet..

        Fuarlara katılıp iş bağlantılarıyla işlerini büyüten bu isimlerin çocukları -yani teknoloji çağı insanları- yeni pazarları sanal ortamda buluyor. Alıyor, satıyor, kazanıyor, kazandırıyor.

        Gördüm ki bu sayede işleri gelişiyor, büyüyor. Başlarında bulunan tecrübe sahibi babalar da bir yandan bu övüncü yaşarken, diğer yandan da çocuklarının çabuk büyümesine değil, plansız büyümesini önlüyor.

        Yani teknoloji ve deneyim, geçmiş ve gelecek el ele verince işler gidiyor.

        Teknolojiyi takip edemeyen, plansız, programsız büyüyenler ise “saman alevi gibi” iyi bir ışık yayıyor, sonrasında da “püfff”...

        Sönüp gidiyor.

        NE GÜZEL SÖYLEMİŞ

        Cahil kişi gülün

        güzelliğini görmez, gider dikenine takılır.

        (Hz. MEVLANA)

        Diğer Yazılar