Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Size bugün bir hikaye anlatacağım... Başarıyla başlayıp hüzünle devam edip giden bir öykü...

        Kahramanımız John Bortwick Paterson.. İskoçya’nın Leith şehrinde yaşarken 1859’da İzmir’e yerleşen bir buğday tüccarı..

        İzmir’de farklı işlerle uğraştıktan sonra madencilik sektörüne girdi. Fethiye’de açtığı madenle Osmanlı’da krom madenini ilk keşfeden kişi olarak tarihe geçti.

        Osmanlı Devleti’nden aldığı imtiyazlarla zenginleşti, hatırı sayılır Levanten ailelerden biri oldu.

        Bornova’da 38 odalı muhteşem bir köşk yaptırdı. 1960’ta ailesiyle Buca’dan bu eve taşındı.

        Farklı mimari tarzların bir arada kullanıldığı bu köşk, güzelliğiyle halkın diline düştü.

        Gösterişli özel yaşam alanları, oyun, yemek ve balo salonu, dinlenme odaları gibi mekanlar yer alan köşk; zengin süslemeleri, zarif şömineleri, çini panolarıyla dikkat çekiyordu.

        Pahalı mobilyalar, muhteşem avizelerin yanı sıra, her bir salonu süsleyen 7 piyano köşkün ihtişamını arttırıyordu.

        Bahçesindeki golf sahasında yapılan müsabakalarla bir buluşma noktasıydı.

        Paterson Ailesi müziğe meraklı olduğu kadar atlara da çok meraklıydı. Köşkün batısındaki haralarda yarış atları beslenirdi. Yaklaşık 54 dönümlük arazi, domuz, hindi gibi hayvanlara da ev sahipliği yapıyordu.

        1963’TE GÖÇ ETTİLER

        Yunan işgali sonunda Türk ordusunun 9 Eylül 1922’de İzmir’e girmesinden önce, kaos ortamından korkan Paterson Ailesi, Midilli adasına gitti, evi koruması için hizmetkarlarını bıraktı.

        Türk otoritesinin İzmir’de kurulmasından 9 ay sonra köşklerine dönen aile, evin zarar görmediğini görünce çok sevindi.

        1. Dünya Savaşı döneminde büyük paralar kaybeden, Cumhuriyet’in kuruluşu ile yabancılara verilen imtiyazların kaldırılması nedeniyle de gelirlerinin çoğunu yitiren ailenin son bireyleri, 1963 yılına kadar dayanabildi, sonra da İngiltere’ye göç etti.

        Köşk, 1973 yılında oğul Gerald Paterson tarafından bir işadamına satıldı. Malikane halı fabrikasına dönüştürüldü, dokuma tezgahları binanın odalarına yerleştirildi. Makinelerin ağırlığı ve yaydığı titreşimler binaya çok zarar verdi.

        BU NASIL KORUMA?

        Bölge 1974’te SİT kapsamına alındı. 1978’de de bina ve arazisi kamulaştırıldı. Yeni sahibi Kültür Bakanlığı oldu. Güya yağmalanmaktan, yok olup gitmekten kurtarılacaktı..

        Ama Paterson Köşkü arazisinin kuzeyi parsellenerek imara açıldı ve çirkin bir yapılaşmaya maruz kaldı.

        1979’da yandı. Bina uzun zaman şarapçılara ve evsizlere mekan oldu. Bu sürede içindeki mobilyalar, döşemeler, mimari süslemeler, şömineler, demir aksam ve metaller çalındı.

        1986 yılında tinerciler tarafından çıkarılan yeni bir yangınla da ana yapı büyük zarar gördü, batı kanadı yok oldu.

        Duvarları yıktırılan köşkün, bahçesi dahi talan edildi, ağaçları kesildi.

        1991’de Kültür Bakanlığı tarafından restorasyon çalışmaları başlatıldı. Fakat yarım kaldı.

        Kültür Bakanlığı, Paterson Köşkü’nün kullanım hakkını 49 yıllığına İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne kiraladı.

        Bu arada da eski sahibi Hamdi Boyacı, devletin köşkü koruyamadığını belirtip kamulaştırmanın iptali için dava açtı, kazandı. Yerel mahkeme kararı Danıştay’a gitti.

        Belediye, bu nedenle 49 yıllık kullanım hakkını geri verdi.

        Sonuç mu.. Devletin “Burayı yenileyip koruyacağım, halkın kullanımına sunacağım” diye istimlak ettiği tarihten bu yana 36 yıl geçti.

        27 Kültür Bakanı “çözüm sözü” verdi. Ama hiçbiri meseleyi çözemedi.

        Bu beceriksizliğe ‘yuh’ demeyelim de ne diyelim.

        NE GÜZEL SÖYLEMİŞ

        Tek pişmanlığım kelimelerimi bile haketmeyen insanlara, saatlerce cümleler kurmaktır.

        İLHAN BERK

        Diğer Yazılar