Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANAYASA yapım çalışmaları için kurulan Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu, geçtiğimiz hafta çalışmalarına son verip dağılacağının sinyallerini verdi. Bu, aslında malumun ilamıydı, zira 25 aydır sadece 60 madde üzerinde "uzlaşabilen", son 3 aydır ise yeni tek bir maddede bile uzlaşamayan komisyon, fiilen zaten işlevsizdi.

        Yani perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.

        Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, önceki günkü değerlendirmesinde "Doğrusu kendimi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum" dedi. Sonra da ekledi: "Seçim yaklaşıyor. Bu arkadaşlarımız milletin huzuruna nasıl çıkacaklar?"

        Sorun sadece Anayasa yapımına özgü değil. Bu ülkenin siyasetçileri ve siyasal kültürü, toplumun temel problemlerini çözmede ve gerekli yapısal reformları hayata geçirme noktasında bir türlü aşılamayan engellerle dolu bir zihin haritasına sahip.

        Siyasetin iş yürütme biçimi, maalesef, sorunlarla yüzleşip ihtiyaca göre geniş katılımlı koalisyon kurma ya da müzakere etme esasıyla gitmiyor. Siyasete hükmeden akıl, sorunların çözümünden çok, "Çözüm veya çözümsüzlükten nasıl bir kazanç elde ederim?" sorusuna endeksli hareket ediyor. Haşim Kılıç'ın tespitiyle "demokrasinin müzakere imkânını kullanmadıkları için uzlaşamayan" bir siyasal kültürle karşı karşıyayız.

        "Demokrasimiz nerede, hangi ligdeyiz?"in yanıtını ararken ülkenin genelini ilgilendiren ve büyük yapısal reformlar gerektiren sorunların çözümünde seçtiğimiz dil ve tercih ettiğimiz yöntem, gerçek amacın ne olduğu konusunda hemen kendisini ele veriyor.

        Hatırlayalım: 2011 seçimleri öncesi tüm siyasi partiler, seçim kampanyasında "yeni bir Anayasa" sözü verdiler. 25 ay sonra harcanan bunca emek ve bir o kadar para, yeni bir Anayasa'ya ulaşmamıza yetmedi(!). Çünkü Anayasa hazırlama süreci partilerin temel konularda uzlaşı arama yerine, bıkıp usanmadan didişmesiyle geçti. Bir nevi, kurulan komisyon Anayasa'nın önüne geçti.

        "Her siyasetçi seçmene odaklanır ve bu sebeple oy kaygısıyla hareket eder" diyebilirsiniz. Doğrudur ve bunun anlaşılır bir yönü de olabilir. Ancak bu ülkede yanlış olan, siyasetin kronik sorunlar karşısında halkın taleplerini okumak ve buna göre davranmak yerine, negatif yönlü propagandayla toplumsal algıyı yönetmeye çalışmasıdır.

        Siyaset kurumunun, seçmenin taleplerini gerçekleştirmek için uzlaşma arama yerine; dayatma, zorlama ve kutuplaştırmayla işleri yoluna koyabileceğini düşünmesi geride bırakılan alışkanlıklardan olmalıydı.

        Türkiye'de ilk defa olağan ve demokratik süreçler içerisinde, toplumun % 95'ini temsil eden bir Meclis, aylarca halkın ve sivil toplum örgütlerinin önerilerini toplayarak ve tüm partiler arasında uzlaşmayı esas alarak bir Anayasa yapmaya çalıştı.

        Meclis Başkanı Cemil Çiçek, 13 Haziran 2013'te USAK'ta yaptığı konuşmada "halkın taleplerini tespit edebilmek için çok sayıda toplantı yapıldığını ve bu toplantılar sonucu 25 bin sayfayı aşan bir külliyat oluştuğunu, hiçbir Anayasa yapım sürecinin halkın taleplerini dikkate almada bu kadar çok doküman ve imkâna sahip olmadığını" söylemişti.

        Halkın ne talep ettiği üç aşağı beş yukarı belliydi. Fakat gelinen noktada bu isteğe cevap vermek yerine suçlu aranacağı da ortada.

        İçinde bulunduğumuz seçim sürecinde, yine, yapılamayan Anayasa'nın sorumluluğunu birbirinin üzerine yıkmaya çalışan, en inandırıcı suçlamayı yapma yarışı içindeki siyasetçilerimizin atışmalarına şahit olacağız. Öyle ki, hiçbir parti uzlaşmayı bozan ve komisyonun dağılmasına sebep olan parti olmak istemediği için bile komisyonun sona erme süreci de sürüncemede kalıyor.

        Bu tarz siyasetin bıkkınlık verdiğinin ayırdında siyasetçi türüne pek rastlamıyoruz. Toplum pozitif siyaset etme biçimine dair ciddi bir beklenti ve özlem içinde...

        Tam da bu yüzden Anayasa çalışmalarına paydos, Türkiye'de yerleşik siyaset yapma biçimini benimseyenlere de "paydos" anlamına gelebilir önümüzdeki seçimlerde. Bunu belirleyecek olan da kendisini aldatılmış hissedenlerin cevap verme şekli olacaktır.

        Diğer Yazılar