Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSTİHBARAT örgütlerinin çalışmalarındaki gizlilik ve esrar perdesiyle onları saydamlığa davet eden hukuk devleti arasındaki denge sürekli tartışılır. Aslında bu tartışmanın özü istihbaratta saydamlılık-etkililik ilişkisi olarak tanımlanır.

        Özellikle iç güvenlik ve suç istihbaratı, saydamlığı ölçüsünde daha başarılı ve etkilidir iddiası son 30 yılın ağırlık kazanan görüşüdür.(*)

        Konu dış istihbarat olduğunda ise etkililiğin gizlilikle daha fazla artacağı görüşü hâkimdir. Bu açıdan ulusal güvenlik istihbaratının dışa bakan yönü tüm detaylarıyla yasal bir altyapıya kavuşturulamaz. Burada gizlilik ve denetim özel prosedürlere tabidir ve işin doğasından kaynaklanan bir kısım perdelemeler de söz konusudur.

        İSTİHBARATIN NİTELİĞİ VE GEREKLİLİKLERİ

        İç ve dış istihbarat ayrımı zaten bunun için gereklidir. Yaptıkları işin doğası, niteliği ve çalışma yöntemleri bakımından birbirinden ayrışırlar. Denetim ve yargılama mekanizmaları da buna bağlı olarak değişir.

        Bu nedenlerden dolayı Meclis’te kabul edilen MİT Yasası ortaya koyduğu denetleme mekanizmaları, yetkilendirme ve görevlendirme biçimi ve koruyucu yaklaşımıyla tartışmaların merkezinde olmaya devam edeceğe benziyor.

        Çünkü yasanın içeriğine bakıldığında göze ilk çarpan, iç istihbaratın nitelikleri ve gerekliliğiyle dış istihbaratın nitelik ve gerekliliklerinin önemli miktarda iç içe geçmiş olduğudur. Bu uygulamadan bazı sakıncalar doğacağa benziyor.

        Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için farklı güvenlik aktörleri üzerinden örnekler verelim. Sokakta suç işlediği şüphesiyle bir kişiyi polis ve askerin yakalaması arasındaki fark ne ise iç ve dış istihbarat uygulaması arasındaki fark da aşağı yukarı aynıdır.

        Ülkenin savunması ve ulusal güvenliğinden sorumlu olan ordunun aldığı eğitim, düşman ve savaş konseptine göre belirlenir. Düşmana psikolojik harekât yapılır, en kısa sürede etkisiz hale getirilmeye çalışılır.

        Oysa kolluk-polis, iç güvenlikte suçla mücadelede tamamen risk odaklı ve sanık hakları merkezlidir ve kendi yurttaşını mahkemeye çıkarmakla meşguldür. Dolayısıyla her ikisinin mesleğini icra etmede muhatap olduğu kitle, tabi olduğu hukuk, denetim mekanizmaları ve eğitimleri birbirinden farklıdır.

        İstihbaratta da bir ülkenin egemen sınırları içerisinde yaşama geçirilen istihbarat uygulamaları saydamlığı ve denetlenebilirliği ölçüsünde etkilidir ve toplumsal katkıya açıktır. Dış istihbaratta ise gizlilik ve örtülülük daha ön plandadır ve potansiyel düşman hedeflere karşı mücadele edilir.

        İSTİHBARAT FAALİYETLERİ VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

        MİT Yasası’nın bahsedilmesi gereken bir başka yönü, MİT’e ait belgelerin sızdırılmasına yönelik cezalar. Belgelerin sızdırılmasının suç olarak kabul edilmesi çok yerinde ve doğru. Ancak belgelerin medya tarafından yayınlanmasının suç kabul edilmesi yeni bir tartışma başlatacağa benziyor.

        Bu konuda Snowden örneğine bakmak yeterli. Amerikan istihbarat belgelerini ifşa eden görevlinin yargılandığını ancak bunları yayınlayan Guardian ve Washington Post gazetelerinin Pulitzer ödülünü aldığını akılda tutmakta yarar var.

        Umarız önümüzdeki günler yasadaki açıkların kapandığı ve hedeflerin daha kristalize olduğu bir sürece evrilir. Dış istihbaratın temel amacı, ülkenin karşılaşacağı sürprizleri önlemektir. Bunun yapılabilmesi ise kapasitesiyle yakından alakalıdır.

        Bu sebeple MİT düzenlemeleri her türlü önyargı ve çıkardan uzak bir şekilde ülkenin ihtiyaç ve önceliklerine göre yapılmalıdır.

        (*) Fatih Beren, İçgüvenlik İstihbaratı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2011.

        Diğer Yazılar