Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR akşam ülkedeki tüm uzaktan kumandalar kilitlenir. Herkes Açıköğretim Fakültesi'nin TV kanalında süne zararlısı konusunu anlatan ziraat profesörünü izlemek zorunda kalır.

        Ertesi sabah televizyonların yöneticileri reyting raporlarını aldıklarında zirvede ‘ziraatçi profesör’ü görür. Hemen harekete geçerler, reytinglerin 1 numarası profesörü kendi kanallarında program yapmaya ikna etmek için para dolu çantalarla kapısını çalarlar: “Efendim bizim kanalda program yapın, bölüm başı 50 bin lira!”

        Ne olduğunu anlamayan profesör mahcup cevap verir: “Çok üzgünüm, sizden az önce diğer kanal geldi onlara söz verdim...” Israr ederler: “Bize geçin, bölüm başı 100 bin lira!”

        Profesör şaşkın geveler: “Ama nasıl olur, yani söz verdim..”

        “Bölüm başı 200 bin lira...” Profesörün gözleri faltaşı gibi açılır, “Boşver şimdi sözü mözü, kabul...” der.

        Ertesi akşam ziraatçi profesör renkli neon ışıkları altında, etrafında dansçı kızlarla ülkenin önde gelen kanalında süne zararlısını anlatıyordur...

        HER ŞEYİN İÇİNİ BOŞALTIYORUZ

        Son zamanlarda haber kanallarındaki tartışma programlarını izlerken kafamda sürekli 90’larda, ‘Olacak O Kadar’ın ‘Olacak O Kadar’ olduğu yıllardaki, Levent Kırca’nın bu skeci dönüp duruyor.

        15 Temmuz’daki aşağılık darbe teşebbüsünün üzerinden bir ay geçmeden televizyonlardaki tartışma programları sayesinde her şeyin olduğu gibi bu çok çok önemli meselenin de içini boşaltmayı başardık gibi geliyor bana

        3-5 tane, işin iç yüzünü anlamaya çalışan tartışma programının ardından bu darbe girişimi de kendi ‘celebrity’lerini yarattı.

        O kadar ki yıllar önce halkı depreme karşı bilinçlendireyim derken ‘en seksi erkek’ seçilen Ahmet Mete Işıkara gibi günümüz uzmanlarından ‘en iyi 10 tartışma programı konuğu’ listeleri bile yapıldı.

        Toplasan iki elin parmaklarını geçmeyecek bu ‘uzmanlar’, bir gün o kanalda, bir gün bu kanalda dön dolaş ekrana gelmeye başladı. Bir süre sonrada cümleleri bitti!

        Kendilerini tekrar eden ‘uzmanlar’ mı bu programlardan yoksa bu programlar mı 5-10 cümleden ibaret bu uzmanlardan çıktı artık anlaşılmaz bir hal aldı.

        Sürekli tekrar edilen şeylerin kaçınılmaz olarak gittikleri yere gittiler; kendi kendilerinin parodisi oldular.

        GAZİNO PROGRAMI

        Sadece bu konuyla da ilgili değil durum. Bir süredir programcılar konunun ‘uzman’larını aramaktan vazgeçti gibi geliyor bana.

        Trapezcisinden hayvan terbiyecisine, akrobatından palyaçosuna bir sirk kadrosu oluşturur gibi seçmeye başladılar konuklarını.

        Ekranlarda bir itirafçı, bir gazeteci, bir hukukçu, bir ilahiyatçı, bir eski polis, bir eski askerden oluşan tartışmacıları görünce aklıma İzmir Fuarı’nda bir türkücü, bir popçu, bir alaturkacıdan oluşan gazino kadroları geliyor hemen.

        Uzmanlığından ziyade ‘ağzının laf yapmasına’ bakılan bu kadrolar o kadar kullanışlı ki darbe girişimi konusunda da aynı yüzler ekranı dolduruyor, anayasa tartışmasında da.

        İcabında futbol da tartışıyorlar, toplumsal psikolojiyi de, sosyolojiyi de. Ortadoğu’da yeniden dağıtılan kartları da biliyorlar, ellerinden döner bıçaklarıyla birbirine saldıran holiganların ruh halini de.

        LAFLA YÜRÜYEN PEYNİR GEMİSİ

        İş o kadar çığırından çıktı ki 'uzmanların' tartışmaları da kesmiyor artık, 'reyting kıskançlığıyla' aynı kanalın programcıları sosyal medyada birbirlerine laf sokabiliyor mesela.

        Öyle ki 3 gün evvel çıkardığı 'uzman'ın falakalı, ağlamalı itiraflarıyla bilmem kaç reyting alan meslektaşıyla inceden alay eden programcı, 3 gün sonra aynı adama kendi programında “Sayın bilmem ne...” diye soru soruyordu hiç gocunmadan.

        Hal böyle olunca da ekranlarda konuların nedeninin, nasılının tartışılması tavsıyor bir süre sonra.

        İşin özü bir yana bırakılıyor. En baba matemetikçinin bile çözemeyeceği kombinasyonlarla eşleştirilen, bir akşam evvel A kanalında görüş bildiren uzmanla, sabah programlarında bilmem kim beyin bilmem kim hanımla evliliği hakkında görüş bildiren bilmem ne amca arasında bir fark kalmıyor.

        İşte daha 45 gün geçmişken tartışma programlarından FETÖ ile ilgili aklımızda kalan yegâne şey cemaatte kerameti kendinden menkul hocanın yemek artığını, peçetesini yiyen adamlar olduğu!

        ‘Üst akıl’ denilen şey her neyse bir kenara çekilmiş bu panayırı izleyip kıs kıs gülüyordur sanırım.

        Montaigne, “Bir sözün ardından koşmamalıyız, söz bizim ardımızdan koşmalı, işimize yaramalı” diyor.

        Maalesef her akşam ekranlarda bir grup ‘uzman’la birlikte ‘sözlerin’ peşinde koşup duruyoruz ve ertesi sabah bir gece önce ne yaşandığıyla ilgili en küçük bir şey hatırlamayan ‘Hangover’daki Alan gibi uyanıyoruz... Yazık.

        Diğer Yazılar