Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘BLOGGER’LARIN atası’ değerli insan Montaigne, aklına gelen her konuda yazdığı ‘Denemeler’inde “Benim yaptığım bildiklerimi söylemek değil kendimi öğrenmektir” diyor.

        44 yıldır birlikte yaşadığım kendimin bana ‘en yabancı kişi’ olduğunu düşününce bu ‘kendini öğrenme’ konusuna son yıllarda iyice kafa yormaya başladım.

        Hokka gibi burnum, inci gibi dişlerim, ceylan gibi gözlerim, tasarım harikası kulaklarım, kürdan kollarım, çırpı bacaklarım, lanet olasıca göbeğim ve ‘aşk kulplarımla’ bir Picasso tablosunu andıran fiziğimi bir yana bırakırsak, “Ben kimim?” sorusuna verebileceğim tek cevap şöyle en kestirmesinden “Bilmiyorum!” olur.

        Bütün eğitim hayatı boyunca ‘tembellik konusunda’ gayet çalışkan bir öğrenci olan ben, ‘kendimi öğrenmek’ sınavında etrafımda kopya çekecek biri de olmadığından, önümdeki boş kâğıda öküzün trene baktığı gibi bakıyorum.

        Ailem, arkadaşlarım, okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, şarkılar, sevdiğim kadınlar, gittiğim yerler, gidemediğim yerler... Hayatıma ait beni ben yapan yüzlerce, binlerce renk karşımda resmigeçit yapıyor da ben içlerinde bir kendimi tanıyamıyorum.

        Ama neyse, bu konuda birkaç ay önce insanlık için küçük kendim için büyük bir adım attım.

        TEST İÇİN TÜKÜRÜK YOLLADIM

        Sosyal medyada dolaşan bir video ‘kendini öğrenme’ dersinde kitabın kapağını açmama neden oldu. Videoda bir grup insan DNA testi yaptırdıktan sonra dünya üzerinde hangi halklarla ‘akraba’ olduklarını öğrenip kâh gülüyor kâh ağlıyorlardı. “Bu nasıl yaptırılıyor acaba?” diye düşünürken arkadaşım Artanç aradı, AncestryDNA’nın testinden bahsedip “Yaptırmak ister misin?” diye sordu. Saniye düşünmeden “Evet” dedim.

        Bana bir aparat göndereceğini, içine bir parça tükürüğümü koyup yollamam gerektiğini söyledi. Bundan sonra tüm yapmam gerekense beklemekti.

        Gaziantep’te Kürt bir anne ve Türk bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen benim, dünya üzerindeki başka hangi milletten insanlarla ‘gen akrabalığım’ olduğunu geçen hafta öğrendim.

        Doğrusu sonuçlar beni şaşırttı.

        En başta da dediğim gibi ‘kendini öğrenme’ dersinden çakacağımı biliyordum da konudan bu kadar da habersiz olduğumun farkında değildim...

        Neyse...

        CENGİZ HAN’LA AKRABA MIYIM?

        DNA testimin sonucuna göre ‘etnik kökenlerim tahmini’ yüzde 70 Kafkas, yüzde 9 Ortadoğu, yüzde 16 Avrupa (ki bu da kendi içinde yüzde 5 Avrupalı Yahudi, yüzde 4 İberya Yarımadası, yüzde 4 İtalyan/ Yunan, yüzde 2 İrlandalı, yüzde 1’den az da İngiliz diye ayrılıyor) yüzde 5 Asya (yüzde 4 Güney Asya, yüzde 1 Doğu Asya) çıkmış.

        Bu topraklardaki birçok insan gibi “Kafkas” (beyaz ırk) çıkmam çok da acayip değil. Gen haritam bölge olarak Türkiye, Suriye, İran, Irak, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’ı kapsıyor. Akrabalık bağlarım taa Cengiz Han’a kadar falan gidiyor anladığım kadarıyla. Ama atalarımdan hangisi James Joyce’un İrlanda’sından hangisi Calvino’nun İtalya’sından merak ettim doğrusu.

        Testi yapan AncestryDNA’nın internet sitesinde daha önce bu testi yaptırmış ve ‘kuzenim’ olabilecek 90’a yakın insan olduğunu gördüm. Bunlardan 8’iyle bir akrabalığım olma ihtimali de çok yüksekmiş. Hiçbirini tanımıyorum!

        Bu akraba olabileceğim insanların akraba olabileceği insanları da hesaba katarsak bu ‘kendini öğrenme’ işini başıma saran geveze Montaigne’in dediği gibi “Bütün insanları hemşerim” saymaya başladım son birkaç gündür.

        Şu koca hayatta en iyi tanımam gereken kişiyi, kendimi, aslında hiç tanımadığım gerçeğiyle yüz yüze gelip ilk kez gördüğüm bir yabancı gibi gözlerimin içine bakıyorum her sabah aynada...

        UZUN İNCE BİR YOL

        ‘Kendini öğrenmek’ dersinde “Genlerim hangi halkla akraba?” sorusuna cevap bulmak peşinde değilim. Ben Sabahattin Ali’nin, ‘İçimizdeki Şeytan’ adlı romanında bahsettiği ‘ruhumun benim gözümden kaçacak kadar uzak köşelerinde saklı duran şeytanı’nı bulmaya çalışıyorum. Kendimi tanımak ve anlamak için kendi içime yaptığım yolculuklarda nereye gideceğimi kestiremediğimden daha ilk durakta iniyorum... Sonuçta ‘uzun ince bir yol’ bu, DNA durağı artık geride kaldı.

        Diğer Yazılar